Gül diken üstünde.. Çevik Bir de çok rahat...

12 Eylül darbecilerinin yargılanmasına yönelik açılan davanın ardından ben de bu köşeden sürecin neden 28 Şubatçıları da kapsamadığını ve Çevik Bir’e neden dokunulamadığını ele alıp, bildiklerimi aktarmıştım. AKP iktidarına danışmanlık yapan 28 Şubat’ın kudretli paşası Çevik Bir’e  dokunamayacaklarını da dilim döndüğü kadar anlatmaya çalışmıştım.
Hâlâ yanılacağımı sanmıyorum...
Geçen Cumartesi günü, Ankara’da bir büroda Kenan Evren’in damadı Maksut Göksu ile Çevik Bir, biraya geldiler. Tabii ki gündemlerindeki konular da günceldi. Darbecilikten yargılanacak olan Kenan Evren’in damadı Maksut Göksu’nun karşısında post modern darbeci Çevik Bir oldukça rahattı. Bürodaki sohbet toplantısında bir ara konu dönüp dolaşıp,  “AKP’nin,  Çevik Bir’e dokunup dokunamayacağına”  geldi. Dost sohbetinde olan Çevik Bir o kadar rahattı ki; vücut dilini de kullanarak , “çok rahatım, bana hiçbir şekilde dokunamazlar. Hadi dokunsunlar da görelim bakalım” dedi. Sohbete dahil olanlar bile Çevik Bir’in bu rahatlığına ve sözlerinin ardından  attığı yüksek sesli uzun kahkahalara şaşırmışlar.


Gürsel Tekin ne demek istedi?

Başbakanlığı döneminde 28 Şubatçı Çevik bir ile oldukça sıkı fıkı olan Abdullah Gül ise kendi elleri ile kurduğu partisinin Cumhurbaşkanlığı görev süresi ile ilgili yaptığı kanuna çok kızgın. Gül, siyasi bir manevra umudu için ana muhalefetten medet bekliyor. Önüne gelen kanunu veto edecek mi? Yoksa onaylayıp ana muhalefet CHP’nin Anayasa Mahkemesine götürmesini mi bekleyecek?
Bu soruların yanıtı için nabzını tuttuğumuz Köşk kaynakları da, “o konuda doğrusu beyefendinin daha önce yapılmış beyanatları var. Kendisini hep biraz olayın dışında tuttu, bu benim dışımda gelişen bir olaydır benimle ilgisi yoktur gibi bir yaklaşım içinde”  diyor.
Sıkıntılı kanunda Çankaya Köşkü’ndeki hava  “şimdilik”  böyle. Gül’ün gözünün içine baktığı ana muhalefet partisi CHP’de ise hava, yasa onaylanırsa iptali için Anayasa Mahkemesine götürme yönünde.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin,  “Cumhurbaşkanı ’CHP Anayasa Mahkemesi’ne başvursun’ açıklamasını yapınca aklıma bizim seçimlerde kullandığımız slogan geldi. Seçimlerde ’CHP varsa herkes için var’demiştik. Sayın Cumhurbaşkanı da bunu gördü. Son liman olarak CHP’ye çağrı yaptı. Lüzumu varsa CHP de bunun gereğini yapacaktır. Devletin en önemli mevkisinde, makamında olan, hatta her şeyden sorumlu, Anayasa’dan da sorumlu olan bir insanın bu kadar biçare kalmasını da doğrusu anlamış değilim. Ama demek ki sonuçta ana muhalefet herkes için ihtiyaç. Cumhurbaşkanı da böyle bir ihtiyaç hissetmiştir” dedi.
Gürsel Tekin’in sözlerinden siz ne çıkardınız?..
Cumhurbaşkanı’nın Hükümetin yetki alanına girerek bayram ve törenlerin yeniden düzenlenmesi için yaptırdığı çalışma ne manaya geliyor?


Halka sempatik görünme çabası

Abdullah Gül, Erdoğan ve Bakanları ile yarış edercesine yurt gezilerine çıkıyor. Halka sempatik gelecek bütün  kamuoyu çalışmaları için hız verdi. Çankaya Köşkü’nden aldığımız bilgilere göre, Gül de “en sevilen liderler” anketleri yaptırıyor. Kendi ismini, en yakın arkadaşı Ahmet Davutoğlu’nun bile arkasında görünce canı çok sıkılıyor.
Abdullah Gül, Fransa Senatosunda alınan rezil kararın ardından yakın arkadaşı Ahmet Davutoğlu ile yeni bir rol paylaşımı yapmaya hazırlanıyor. Gül, halka daha şirin gözükebilmek için Fransa’ya yapılması planlanan yaptırımlarda ön plan almak istiyor.
Ermeni açılımının baş mimarı Abdullah Gül, bakalım inandırıcı bir rol kapabilecek mi?
Başbakan Erdoğan buna ne kadar müsaade edecek?


Yaman çelişki

Başbakan Tayyip Erdoğan, Uludere’deki bombalama hadisesinde yakınını kaybeden her aileye 123 bin lira tazminat ödeneceğini açıkladı. Burada Hükümetin de kendi içinde dile getirdiği  bir açmaz var... “Terör mağdurlarına”  verilecek tazminatın geriye yönelik de olması ve kapsamının genişlemesi durumu var. Bir de şehit ve gazi aileleri söz konusu..
Konu ile ilgili haber çalışmalarına devam eden Ankara Haber Merkezimizden Ceyhun Bozkurt, Türkiye Harp Malulü Gaziler Şehit Dul ve Yetimleri Derneği Genel Sekreteri ile konuşurken oldukça üzücü bir olayı ortaya çıkardı.
Genel Sekreter Mehmet Demirbaş’ın kendi ifadesi ile  “4-5 ay önce yaşadığı” ve Bozkurt’a aktardığı olayı kendi sözlerinden aynen yayımlıyorum:
 “Herkes ülke diye geçiniyor. Sana yemin edeyim bugün nereye gidersen git ’Ben bir şehit ailesiyim’dediğin zaman ’Bana ne benim için mi şehit oldu!’, ’Ben bir gaziyim’ dediğinde ’Bana ne benim için mi gazi oldu!’ diyorlar. Sadece sade vatandaşlar bunu söylemiyor. Devletin içinde çalışan bürokratlar bunu söylüyor. Ben sayın İçişleri Bakanı’na gittim dedim ki; ’Efendim Genel Kurul yapacağız’(Bakın 1915’de Enver Paşa emriyle Miralay Cevdet Bey 12 arkadaşıyla bu derneği kurmuşlar. Cumhuriyetten önce) ben sayın Bakana dedim ki ’Sayın Bakanım Genel Kurulumuz var maddi sıkıntımız var.’Bizimki 2847 sayılı kanuna göre kamu yararına göre çalışan bir dernektir. Aynen bana  bunu söyledi: ’Kardeşim kendine bir kaynak temin et. Etmezseniz kapatın evinize gidin.’”
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, kamuoyu önünde  gaflar rekoru kırarken bu kadarını da beklemiyordum doğrusu.
Ne olursa olsun doğruları yazmak vazifemiz.
Mehmet Demirbaş, aradığı maddi  desteği daha sonra görüştüğü Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’dan bulduğunu  da anlattı. Demirbaş’ın randevu alıp görüşebilme konusunda muhalefet partileri ile de sıkıntıları var.
Uludere olayında iktidarı ile muhalefeti ile gösterilen hassasiyet niye  şehit ve gazilerin geride kalanlarına gösteril(e)mez?..
Bu ne yaman bir çelişki be annem!..

Yazarın Diğer Yazıları