Gül ambargo mu koydu?
Milliyet, Erdoğan’ın uçağının müdavimleri arasında olan Vakit yazarlarının niçin Gül’ün uçağına davet edilmediğini araştırdı
Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı sıfatıyla yurtdışına yaptığı ilk gezide uçağına bindirdiği gazetecileri mercek altına alan Milliyet gazetesi, ilginç saptamalarda bulundu. Başbakan Erdoğan’ın uçağına gazeteci seçme kriterleri ile Cumhurbaşkanı’nın bu konudaki tercih kriterlerini mukayese eden Milliyet, “Abdullah Gül Cumhurbaşkanı olarak Başbakan’a kıyasla daha dengeli bir tutum izleyeceğinin ilk işaretlerini de verdi. Gül’ün gazeteler karşısında dengeli durmasının yanı sıra gazetecilerin de uçağa dönüşümlü bir şekilde davet edileceği anlaşılıyor” yorumunda bulundu.
Başbakan’ın gezilerinin aksine Cumhurbaşkanı’nın gezisine Vakit gazetesi temsilcisinin davet edilmemiş olduğuna dikkat çeken Milliyet, “Gül, dışişleri bakanlığı döneminde Vakit gazetesiyle iyi ilişkiler içinde olmuş, ancak bu gazetenin geçen yaz verdiği bir mülakattan sonra kendisine atfen, ’Babam esnaf diye beni Cumhurbaşkanı seçmediler’ manşetini atmasına içerlemişti’ diyerek Abdullah Gül’ün Vakit’e ambargo uyguladığını ima etti.
Milliyet’in, “Ankara Kulisi “nde yeralan konuyla ilgili yazı şöyle:
Her dönemde iktidar-basın ilişkilerini gözlemenin en önemli barometrelerinden biri Başbakan ve Cumhurbaşkanı’nın uçaklarında gazetecilere uygulanan davet rejimdir. Her liderin farklı bir uygulaması olmuştur. Bununla birlikte, Recep Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlık koltuğuna oturmasıyla birlikte bu rejime daha sübjektif ölçülerin yerleştiği, İslamcı ve / veya AKP yanlısı gazete ve gazetecilere ” en ziyade müsaadeye mazhar basın “ statüsünün tanındığı bir sır değildir.
Şimdi gözler Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün uygulayacağı rejime çevrilmiş durumda. Gül’ün ilk yurtdışı gezisi olan Strasbourg ziyareti, Cumhurbaşkanı’nın Başbakan’a kıyasla daha dengeli bir tutum izleyeceğinin ilk işaretlerini de verdi. Gül’ün gazeteler karşısında dengeli durmasının yanı sıra gazetecilerin de uçağa dönüşümlü bir şekilde davet edileceği anlaşılıyor.
Davetlerin şahıslara yöneltildiği bu gezinin ilginç bir yönü, Erdoğan’ın uçağında sıkça misafir olan köktendinci çizgideki Vakit gazetesinden herhangi bir temsilcinin çağrılmamış olmasıydı. Gül, dışişleri bakanlığı döneminde Vakit gazetesiyle iyi ilişkiler içinde olmuş, ancak bu gazetenin geçen yaz verdiği bir mülakattan sonra kendisine atfen, ” Babam esnaf diye beni Cumhurbaşkanı seçmediler “ manşetini atmasına içerlemişti.
Zengin ve fakir
NTV’de Profesör Emre Kongar ile Mehmet Barlas’ın haftada 4 gün yapılan atışmalı, tartışmalı ” Yorum Farkı “ programını fırsat buldukça izliyoruz... Emre Kongar akil adamı canlandırıyor. Sürekli doğruları söylüyor. Sürekli Mehmet Barlas’a gol atıyor. Barlas genellikle lafı saptırıyor, konuyu belirsiz mecralara sürüklüyor, zayıf kalıyor. En azından biz öyle algılıyoruz... Fakat... Bu iki ünlü isim stüdyodan çıkınca roller değişiyor. Mehmet Barlas son model Mercedes’ine biniyor, Boğaz’ın Anadolu yakasındaki gösterişli kâşanesine yollanıyor. Emre Kongar ise mütevazı otomobiliyle Etiler taraflarında, Yahudi mezarlığının bitişiğindeki apartman dairesinin yolunu tutuyor. Golü atan fakir, yiyen zengin... Kapıdan dışarı çıkınca sosyal statü altüst oluyor. Burada bir adaletsizlik yok mu? Bir dostumuz:
- Hayır yok, dedi...
- Neden yok?
- Dostum, senin gibi adamlar doğruları savunmanın marifet olduğunu sanırlar!
* Melih Aşık / Milliyet
Aman dikkat!
Tren geliyor...
Geçenlerde ağlıyordu bir lokantacı... “Adam, alt tarafı 2 liralık çorba içiyor, kredi kartıyla ödüyor.
Ne demek bu biliyor musunuz?
Bankaların kulağından para fışkırıyor; ahali ise “gırtlağına kadar borca girdi” demek... Kimi “10 senesini ipotek altına soktu”, kimi “yarınını yedi”, kiminin “yarım saat sonrası bile hacizli” demek. Çünkü... Ampul mampul derken, mumunu kaybetti Türkiye... Karanlık tünelde, “belki o ucundaki ışıktan çıkarım” diye, borç üstüne borç yaparak, el yordamıyla ilerlemeye çalışıyor.
O ışık, tünelin ucuysa, ne ala. Bana sorarsanız...
Üzerimize gelen trenin farı!
* Yılmaz Özdil / Hürriyet
Devlet Bey niye gecikti
DÜN öğle saatlerinde Koray Aydın’a sordum:- Devlet Bey arayıp geçmiş olsun dedi mi?
- Arayacağı bilgisi geldi. Ama şu ana kadar aramadı...
Peki yargılanma sırasında hiç aradı mı?
- Allah’ı var hep aradı...
Koray Aydın, Bayındırlık Bakanı olarak Ecevit Hükümeti’nin çok önemli bir ismiydi. Koalisyonun yürümesinde, Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan’la birlikte çok çalıştı. Ama Bahçeli hiç sormadan seçim kararını alınca ipler koptu... Koray Aydın 217 yılla yargılandığı mahkemeden aklanarak çıktı. Peki şimdi ne olacak?
Koray Aydın çok kesin konuşuyor:
- Yapılması gerekenleri gidip Devlet Bey’le konuşacağız. Ben aramasını bekliyorum...
Devlet Bahçeli, insan ilişkilerine çok dikkat eden bir siyasetçidir. Bir dönem en yakın çalışma arkadaşı olan Koray Aydın’a ” geçmiş olsun telefonu “nu geciktirmesinin bir anlamı olmalı...
* Fatih Çekirge / Hürriyet
GÜNÜN SAÇMASI
Meğer AB ve IMF ne imiş...
IMF ekonomik akla ihaneti ve Türk’ün Türk’ü hırsızlamasını engelledi.
AB süreci de özgür ve zengin bir Türkiye’nin alt yapısını oluşturmanın rehberi oldu.
* Mehmet Altan/ Star
CHP ve MHP artık bir karar vermeli
MHP güya “çözüm üreten parti olduğunu göstermek için” AKP’nin telaş içinde bulduğu öneriyi destekliyor. CHP ise “referandumun tümden iptalini” istiyor.
Tam iki hafta kaldı referanduma. Tayyip Erdoğan artık gittiği her yerde “referandumda oyunuz evet olmalı” diyor. Alkış alıyor tabii. Ama alkışlayanların kaçı neyi oylayacağımızı biliyor, o konuda şüphem var.
Peki gerçekten herkes biliyor mu 21 Ekim’de ne için oy verileceğini. Gözlediğim kadarıyla bunu bilen çok fazla kişi yok. Üzerinde en çok konuşulduğu için “Cumhurbaşkanı’nı halk seçecek” maddesi biraz daha fazla biliniyor. Ama diğer maddeler konusunda bu kadar bilgi bile yok. Oysa eğer referandumda “evet” oyu çıkarsa seçimler beş yıl yerine 4 yılda bir yapılacak, Cumhurbaşkanı 5 yıl için seçilecek, aynı kişi üst üste iki kere cumhurbaşkanı olabilecek.
Bunlar siyasetimizin temel belirleyici unsurları, ama biz bunları üzerinde hiç tartışmadan, yarar zarar hesabı yapmadan bir inat uğruna halkın önüne getiriyoruz.
Hiç kuşkunuz olmasın 21 Ekim’den sonra siyasette çok tartışılacak birçok konumuz olacak. Bunu düzeltmek için ağır bedel ödeyeceğimizi de peşinen söyleyeyim. Burada aklımın almadığı muhalefetin takındığı tavır. MHP güya “çözüm üreten parti olduğunu göstermek için” AKP’nin telaş içinde bulduğu öneriyi destekliyor. CHP ise “referandumun tümden iptalini” istiyor. Peki buna rağmen referanduma gidersek bu iki muhalefet partisi nasıl oy kullanmayı düşünüyor? İşte bunu bilmiyoruz. MHP kendi seçmenine “evet oyu verin” mi diyecek yoksa “hayır” mı? CHP’nin oyu ne olacak? Artık bir cevap vermeliler.
* Can Ataklı / Vatan
Muhalefet havlu attı
Şöyle bir düşünün.. Gül, Cumhurbaşkanlığı’ndan çekildi.. YSK ne yapacak? 45 gün sonra seçim diyecek..
AKP’nin adayı Gül..
CHP’nin, MHP’nin adayı kim?
Diyelim aday çıkardılar, o adaylar yüzde kaç oy alacak?
Yüzde 10, yüzde 15..
Yüzde kaç?
Gül yeniden Cumhurbaşkanı seçilir mi?
Seçilir..
Peki, Gül ikinci tura bile kalmadan Cumhurbaşkanı seçilirse muhalefet ne yapar?
Havlu atar..
Attılar bile..
Kriz mriz bahane..
Amaç, seçim olasılığını ortadan kaldırmak.. Geçici maddeler bu yüzden kaldırılıyor..
Çünkü seçim muhalefet için artık tam bir karabasan..
* Mehmet Tezkan / Vatan