Guguk kuyuya bir taş attı!..
Anayasa değişikliği paketinin bazı maddelerinin ‘hukukun üstünlüğü’ gerekçesiyle kısmen iptalini yorumlamaya çalışan köşe yazarları, ‘kim kârda-kim zararda’ tespitini yaparken epey zorlandı.
Anayasa Mahkemesi’nin zorlama kararıyla ilgili tepkiler çeşitli. İktidar tarafı, değişikliğin özüne ilişkin olmayan iki iptal kararını, “Hay Allah” gibilerinden eleştiriyor ama sonuçtan memnun. Çok da sevindirik görünmemek için “nağme” yapıyor. Bu iki iptali işin özü ve Anayasa Mahkemesi’nden de istediği iptal kararını çıkarttığını sanan muhalefet yeni yeni uyanıyor.
“Aslında ne oldu?” diyenler arasında eski Anayasa Mahkemesi Genel Sekreteri Bülent Serim de var. Serim, odatv.com’da kararı değerlendirirken, “Anayasa Mahkemesi, bu paketi iptal etmeyecekse neyi iptal edecek?” diye soruyordu.
* * *
Serim, kararın çok önemli bir yönüne de dikkat çekiyor:
“Şunu da anımsatmak isterim ki, (Anayasa Mahkemesi’nde) iptal için öngörülen sayı beşte üçten üçte ikiye çıkarıldığında, bundan sonraki anayasa değişikliklerinde iptal çok daha güç olacaktır. Tıpkı parti kapatmalarında olduğu gibi... Ayrıca, bundan sonraki değişikliklerin, laik cumhuriyeti ’daha İslami bir yapıya’ dönüştürme, başkanlık sistemi ile ’tek adam’yönetimine geçiş, ’federasyon’ sisteminin kabulü gibi konularda olacağı da unutulmamalıdır.”
Bülent Serim, şu değerlendirmeyi de yapıyor:
“Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceği yönünden yaşamsal önemde olan bu değişikliklerin kabul edilmemesi için ’güvendiğimiz dağlara hep kar yağdı’. Önce milletvekillerinin sağduyusuna güvendik, olmadı. Sonra Cumhurbaşkanı bu yasayı bir kez daha görüşülmesi için TBMM’ye geri gönderir dedik, olmadı. Daha sonra Anayasa Mahkemesi bu yasayı iptal eder dedik, olmadı. Şimdi son umudumuz halkımızda.”
Serim’in son değerlendirmesine bir Nasrettin Hoca fıkrasıyla katılalım: Hoca kaybettiği eşeğini türküler söyleyerek arıyormuş. “Hoca bu ne iş?” diye sormuşlar, “Hem eşeğini kaybetmişsin, hem de keyifli keyifli türküler söylüyorsun.” “Son umudum şu tepenin arkasında” diye cevaplamış Hoca, “Eşeği orada da bulamazsam sen seyreyle bendeki feryadı.”
* Hikmet Bila / Vatan
+++++
Yüksek mahkeme, AKP iktidarının Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ile Anayasa Mahkemesi’ni ele geçirmesinde yeni üye seçim yöntemlerini uygun bulmadı, fakat ele geçirmesini ise uygun buldu!
* Deniz Som / Cumhuriyet
+++++
AKP’nin ‘game theory’si
AKP açısından... İlgili maddelerde yapılan ’makyaj’, cımbızlanarak kısmi iptallerle Anayasa değişiklik paketinin Anayasa’ya uygun olduğu onaylatılmış oldu. Oysa ki, özünde AKP açısından pek de bir şey değişmedi.
Ancak kamuoyunda bu karardan önce pakete referandumda ’hayır’ oyu çıkma eğilimi güçlü iken, bu karardan sonra ’Anayasa’ya uygun hale getirildiği’ iddiasıyla ’evet’ eğilimine doğru bir kamuoyu ağırlığını sağlamakta zorlanmayacak.
Böyle bir tablonun ortaya çıkabileceği siyasi olarak öngörülemez miydi?
Batı’da oynanan ’game theory’yi başarıyla uygulamış ve oyundaki dezavantajlı durumu lehine çevirmeyi başarmıştır.
Zaten AB Komisyonu’nun destek açıklaması da, AKP’nin memnuniyetinin tescilidir.
* Yalçın Bayer / Hürriyet
+++++
Cepheleştirici bir süreç
ÖYLE “Esastan girdi, yapılır mı bu?” ya da “Şekilden incelemedi, çok ayıp etti” türü teknik muhabbetler çevirmeye hiç niyetim yok.
“Anayasa Mahkemesi’nin yapısı” ya da “Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun üye seçim modeli” üzerine hukukçuların bile anlamadığı hükümler de bina etmeyeceğim.
“Kimse memnun değil, ne iş?”
meselesini de, “Anayasa Mahkemesi yetki gaspı yaptı” meselesini de kurcalamayacağım.
Çünkü...
Referandumda oy kullanacak olan kahir ekseriyet bunlara bakmayacak.
Yalın gerçek şudur:
Hükümetten memnun olanlar, Tayyip Erdoğan gibisini bulamayacaklarını düşünenler, geleceğe umutla bakanlar...
“Evet” diyecekler.
Tayyip Erdoğan’dan yorulanlar, gelişmelerden derin kaygı duyanlar, Kılıçdaroğlu’nu umut olarak görenler...
“Hayır” diyecekler.
Yani...
Seçimden önce bir seçim provası yapılmış olacak.
Kristalize edici, cepheleştirici, zorlayıcı, kıyasıya yarışa dayalı ve asıl meseleden uzaklaştırıcı bir kampanya sürecini hesaba katarsak...
Referandum bize “seçim öncesi havayı yansıtan bir sonuç” sunacak.
Böyle olmamalı ama üzgünüm böyle olacak.
* Ahmet Hakan / Hürriyet
+++++
Timsah gözyaşları
Anayasa Mahkemesi kararı CHP tarafını üzmüş, AKP tarafını memnun etmiş olması gerek. Ama ağlama dozuna baktığınızda tersine bir manzara gözleniyor.
CHP’nin hukukçu Milletvekili Şahin Mengü diyor ki:
- Karar, sadece CHP olarak bizde değil, yargının bağımsızlığını savunan gerçek hukukçular arasında da büyük hayal kırıklığı yarattı. Mahkeme, maalesef yargı bağımsızlığını ciddi şekilde olarak ortadan kaldıran değişikliklere dokunmamış, aynen korunmuştur. Haşim Kılıç’ın yazılı karar olmadan karar açıklaması ise tam bir hukuk skandalıdır.
- Karara AKP’liler de tepkili...
- Numara yapıyorlar. Aslında memnunlar da bir yandan vatandaşı uyutmak öte yandan Mahkeme’yi baskı altında tutmaya devam edebilmek için şikâyetçiymiş numarası yapıyorlar. Döktükleri timsah gözyaşlarıdır, kimse aldanmasın.
* Melih Aşık / Milliyet
+++++
Genelde olumlu
Anayasa Mahkemesi’nin, yetkisini aştıktan sonra yaptığı iptallerin çok sınırlı kalmasını, bu defa fazla müdahaleci olmamasını isabetli buluyorum. Bu açıdan, Yüce Mahkeme anayasa
hukukunun evrensel ilkelerine daha uygun davranmıştır.
* Taha Akyol / Milliyet
+++++
Ne kafa ama!
Anayasa Mahkemesi bu kez sadece statüko yanlılarını memnun edecek, doğrudan parlamento çoğunluğunu hedef alan bir karardan imtina etti. Yorumlara bakınca kimsenin çok memnun olmadığı görülüyor. Daha önceki yaklaşımlarda sadece statükonun memnuniyeti gözetiliyordu... Kararın ne anlama geldiğini biraz da statükonun bu karara verdiği tepkiler gösteriyor. Statüko “hoşnutsuz” ise, karar dar siyaset ve güncel bir değerlendirme açısından çok da fena değil demektir... Kimin ne söylediğine bak, durumu anla...
* Mehmet Altan / Star
+++++
İtiraflara başladılar
Şunu itiraf etmemiz gerekiyor: Anayasa, mahkemeye, anayasa değişikliklerini esastan da inceleme ve denetleme yetkisi vermiş olsaydı, açıklanan karar alkışlanmayı hak ederdi; yapılan düzeltmeler Meclis’ten geçen metnin mimarisini bozmuyor çünkü... Paketin iptali için Anayasa Mahkemesi’nin kapısını çalan CHP’liler ile değişikliklerin rejimi tehdit altına düşürdüğü iddiasını seslendirecek kadar gözü dönmüş destekçilerin karardan mutlu olmadığı görülüyor. ‘Öze girmemesi gerektiği’ mülâhazasını göz ardı edersek, Batı’daki benzerleri gibi bir karar almayı sonunda başarmış görünüyor Anayasa Mahkemesi...
(...)
Anayasa değişikliği paketi halktan da destek alırsa Anayasa Mahkemesi’nin yapısı da değişmiş olacak. Mahkeme bunu değerlendirmiş oldu. Akıllıca bir karar...
* Fehmi Koru / Yenişafak
+++++
‘Hayır’cılar hedef
Türkiye’nin demokratikleşmesi, Avrupa Birliği kriterlerine tam uyumu, üstünlerin hukukunun değil hukukun üstün olduğu bir düzene sahip olması, sadece AK Parti’nin hedefi olmamalı. Keşke CHP de BDP de bu yolda bu hedefe yönelseler. İktidarların değişmesinin Türkiye’nin değişmesine yetmediğini keşke artık anlamış olsalar. Artık referanduma giden süreç başlamıştır. “Hayır”ı savunma kararı verenleri Anayasa Mahkemesi’ne havale etmekten başka bir şey yapılması gerekmiyor. Bu süreçte CHP ile YARSAV’ın birlikteliği herhalde “Siyasal ayıp” olarak tarihe geçecektir.
* Mehmet Barlas / Sabah
+++++
Kapatma gerekçesi
Eğer Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı şimdi AKP için bir kapatma davası açar ve gerekçe olarak da Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın bu ifadelerini dosyaya koyarsa; bu durumda AKP’nin kapatılması kaçınılmaz olur!
Geçen defaki kapatma davasının AKP’yi nasıl “mazlum ve mağdur” pozisyonuna soktuğunu hepimiz çok iyi biliyoruz...
Eminim ki benzer yöndeki yeni bir dava, tam da seçimler öncesinde AKP tarafından yine kullanılacak ve oya tahvil edilecektir.
Bu yüzden böyle bir davaya kesinlikle sıcak bakmıyorum! Ama... Hukukun temelinde de hiçbir suçun karşılıksız kalamayacağı kuralı var... Bu yüzden de “anayasanın değiştirilemez maddesini değiştirmeye kalkan” AKP için yeni bir kapatma davasının açılması an meselesi...
Peki; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın Anayasa Mahkemesi’nin kararını görmeme ve dava açmama gibi yetkisi var mı? Bana göre kesinlikle yok!
Çünkü eğer öyle bir şey yaparsa, bu kez kendisi hakkında “görevi ihmal suçu” ndan dava açılabilir!
* Mustafa Mutlu / Vatan
+++++
Boykot iktidara yarar
En iyimser anketler bile hükümetin bugünkü halk desteğinin yüzde 37’ler civarında olduğunu gösteriyor.
Böyle bir oy gücüyle referandumdan galip çıkabilmek, ancak muhalefetin referandum kampanyasında uygulayacağı stratejide hatalar yapması ile mümkün olabilir.
Tartışma, Anayasa değişikliklerinin olası sonuçlarından çok yaşanılan günlük somut gerçekler üzerine çekilebilirse hükümetin kazanabilme olanağı görülmüyor.
Elbette BDP’nin daha önce aldığı “boykot” kararının da olası sonuçlarını hesaba katmak gerek.
Boykot, esasen referandumdan hükümetin galip çıkmasına olanak verecek bir sonuç yaratabilir.
Katılım ne kadar düşerse, hükümetin geçerli oyların yarısından bir fazla oy alabilmesi mümkün olacaktır.
* Mehmet Y. Yılmaz / Hürriyet
+++++
‘Yes be annem’e başladı bile...
Sonuç olarak, ’yol haritamız’ artık netleşmiş sayılır. Ne kadar ’sakatlanmış’ olursa olsun, ne kadar Anayasa Mahkemesi’nin ’yetki gaspı’ ve ’Anayasa ihlalinin ürünü’ olursa olsun, Anayasa değişikliğinin halka sorulmasının çarpıcı bir anlamı var: Halka ’anayasanın değişmesinden yana mısınız?’ sorusunu sormanın bir biçimi bu. ’Projeciler’ bu soruya kendi istedikleri cevabı almak isteseler bile, istemedikleri cevabı almaları ihtimali de söz konusu. O nedenle, 12 Eylül referandumunda ’Evet’ ve genel seçimlere giden yolda ’yeni anayasa’, demokrasi mücadelesinin hedefi olmak zorundadır.
* Cengiz Çandar / Radikal
+++++
MİNİ YORUM
Mercimek paketi
Siyasetçilerin, hukukçuların, gazetecilerin sabaha kadar tartıştığı programlarından sonra şiddetli bir baş ağrısıyla uyandım dün sabah. Başını ağrıtacak konulara mesafeli olan toplumumuzun bunca tantanaya kulak kabartacağını sanmıyorum. Ramazan çadırlarında eminim “anayasa” değil “erzak” paketinin içeriği konuşulacak; referandum da olsa seçim sonucu yazık ki yine mercimeğin fırına verilip verilmeyeceğine bağlı sanki(!)