Gücün zalimleşmesi ya da darbe
Türkiye üçüncü dünya ülkesi değildir. Türk milleti, onlarca devlet kurmuş, binlerce yıllık tarihi olan bir süreçten geçmiştir. Bu millet siyasi rüştüne sahip bir millettir ve herhangi bir gücün ya da kurumun vesayetine de ihtiyacı yoktur. Böyle bir tarihe, olgunluğa ve tecrübeye sahip bir milletin içinden çıkan birilerinin darbelerden medet umması anlaşılır gibi değildir.
Son elli yıllık Türk siyasi tarihini inceleyenler darbenin geçmişte kalmış eski bir hikâye olduğunu görürler. Zira darbe de bir arz ve talep meselesidir. Türkiye'de artık darbenin müşterisinin olmadığını birilerinin nasıl görmediği anlaşılır değildir.
Dahası teknolojinin, ulaşımın ve iletişimin geldiği bir aşamaya rağmen hâlâ Türkiye'de silahla iktidar devireceğini sananların olması da düşündürücüdür!
Darbeye karşı millî tepki!
Anlaşılan o ki, bu ülkede çok miktarda hafıza özürlü insan var. Bu yüzden olacak eline silah alanlar, vatan kurtarıcılığına soyundukları gibi tarihi de kendisiyle başlatmaya kalkıyor. Geçmişte ne yaşananlardan ne de yenilgilerden ibret alınıyor.
Herkes şunu iyi bilmelidir ki Türkiye'de demokrasinin sahibi siyasi partiler, liderler ya da güvenlik güçleri değildir. Aksine Türkiye'de demokrasinin sahibi milletin bizzat kendisidir. Dahası demokrasi, Türkiye'de yalnızca bir meşruiyet değil aynı zamanda millî güvenlik sorunudur da.
Dahası demokrasi ve özgürlüğün ortaya çıkardığı sorunlar -hakların kötüye kullanılmasının ya da istismarının- demokrasiden vaz geçerek değil daha fazla demokrasi ve özgürlükle ancak aşılabilir.
Muhalefeti, iktidarı, halkı ve kurumlarıyla kerameti kendinden menkul bir cuntanın yapmak istediği darbe kursağında kalmıştır.
Türk milleti bir ve bütün olarak cuntanın darbe girişimine her şeyi göze alarak sokaklara çıkmış ve direnmiştir. Milli tepki demokratik güçleri ve devleti harekete geçirmiştir. 15 Temmuz gecesi silah ve şiddet millet iradesine yenilmiştir. Darbecileri yenen milletin koyduğu bu iradedir.
Darbeciler PKK'nın
yapamadığını yapmıştır!
Cumhuriyet tarihi boyunca Türkiye bir çok darbe girişimine muhatap olmuştur ancak hiçbir darbecinin aklına TBMM'yi bombalamak gelmemiştir. Milletin iradesinin kıblegahı, elinde silah olan meczup cuntacılar tarafından 15 Temmuz gecesi bombalanmıştır.
Darbeciler halkın eline verdiği silahları halka karşı kullanmışlardır. Savunmak ve korumakla görevli olduğu halka saldırmak vatan sever insanların yapacağı iş değildir.
Yalnız bu olay bile darbe girişiminin millî irade düşmanı olduğunun kanıtıdır. Bu cuntanın gözünün ne denli karardığını ve şuursuzlaştığını TBMM'ye attıkları bombalar göstermiştir. Hâlbuki Türk millet bu silahları kendisini bombalasın diye onların namus ve onurlarına emanet etmemişti. İhtiras erbabı kendisine vatanı korumak için verilen silahı kendisine veren milletine karşı kullanmıştır.
Her şeyden önce TBMM, başkanlığını Atatürk'ün yaptığı, kurtuluş savaşını gerçekleştiren ve Türkiye Cumhuriyeti devletini kuran iradenin adıdır.
TBMM'yi bombalamak PKK teröristlerinin aklından geçirdiği ama cesaret edemediği bir hainlikti. Darbeciler terör örgütünden daha vahim, daha zalim ve daha hainane eylem yapıyorsa teröristlerden ne farkı kalır. Giyilen üniforma hainliği, hainlik olmaktan çıkarmaz!
Su yatağının dışına taşınca sel oluyor, ateş sobanın dışına çıkınca yangın oluyor, güç ise tahsis edildiği amacın dışına taşıyorsa felakete neden oluyor. Sahip olunan güç amaçlar ve kurallar doğrultusunda kullanılırsa fayda üretir. Haddini aşan, kural tanımayan ya da amaçlarının dışına taşan güç felakete neden olur.
Devlet güç tekeline sahip tek otoritedir. Terör kuralsız şiddete denir. Bu yüzden Devlet adına gücü kullananların, şiddeti, kurallara uygun şekilde kullanmaları zorunluluktur.
Gücün amaç dışı kullanılması zalimliktir. Darbe gücün zalimleşmesidir!