Güçlü Olmak ya da Kaddafi’den Ödül Almak
Süleymaniye’de askerin başına çuval geçirilir. ABD’ye nota verecek misiniz? sorusuna Başbakan Erdoğan, “Ne notası? Müzik notası mı?” diye cevap verir. PKK’lı teröristler sınırı geçerek karakollara baskın yapar ve askerleri şehit eder. Başbakan Erdoğan’a “sıcak takip”ya da teröristlere yönelik askeri harekât konusunda ne düşündüğü sorulur. Başbakan Erdoğan ’bir ay sonra ABD’ye gideceğini ve Başkan Bush ile görüşme yaptıktan sonra bu konuda karar verileceği’ni söyler.
Başkan Bush ile Başbakan Erdoğan, Oval ofiste samimi görüntü veren sayısız görüşme yapar. Nihayet Başbakan Erdoğan, Bush döneminde ortaya atılan Büyük Orta Doğu Projesinin “eş başkanı” olduğunu kendisi açıklar.
Başkan Bush gider ve yerine Barack Obama ABD’de başkan olur. Yandaş medya Bush’un ve onun temsil ettiği neocan ekibin tasfiyesinin Türkiye’deki muhalefeti üzdüğünü iddia eder. Muhalefetin Bush ve neoconlarla yakın dirsek temasları olduğunu ve bu konuda ABD stratejik araştırma merkezlerinin yaptığı toplantılarına katılan bazı kişileri kanıt olarak gösterir.
Irak’ı ya da Afganistan’ı işgal eden, oralarda milyonlarca Müslüman’ı katleden ABD Başkanı Bush ile mesai arkadaşlığı yapan, O’nun Ortadoğu projesine “eş başkan” olan bir AKP siyaseti var.
Bush gidip de yerine Obama gelince de Bush ve neocon ekibini Türkiye’deki darbecilerin destekçisi ilan ederler.
Hâlbuki Fehmi Koru, açık açık Türkiye’deki darbecilere karşı düğmeye Oval ofiste 5 Şubatta meşhur Erdoğan ve Bush görüşmeleri sırasında basıldığını yazmıştır.
Darbecinin ödülünü kabul etmek!
Başbakan Erdoğan, Suud Kralından ödül alır. ABD’deki Yahudi derneklerinden ödül alır. Yetmez bir ödül de eli kanlı diktatör Muammer Kaddafi’den alınır. Genellikle bu tür ödüllerin adı ya “barış” ya da “insan hakları” ödülü olur.
Başbakan Erdoğan, kendisine Kaddafi’nin “Filistin halkı için çırpınışı nedeniyle ödül verdi” ğini söyler. Doğru da Muammer Kaddafi birinci sınıf bir darbecidir. Halkının iradesine 41 yıl önce silahla el koymuştur. Son ayaklanma sırasında da halkını paralı askerlerle kurşunlatmış ve üzerlerine de uçaklarla bomba attırmıştır. Türkiye’deki darbeciler için söylemediğini bırakmayan Erdoğan’ın, darbeci diktatörleri mesai arkadaşı olarak görmesi ve onların darbe yapan ellerinden ödül alması çok da doğru değildir.
Bu durumda birileri de çıkıp “darbeci ödül verirken iyi de gücünü kaybedince mi kötü oluyor” deyince çok da haksız bir eleştiri yapmış olmaz.
Düşenin dostu olmaz!
Mısır’da Mübarek rejimi sürerken onu eleştirmek ya da Mısır halkına özgürlük talep etmek Tayyip Erdoğan’ın hiç aklına gelmiyor. Ne zaman Mübarek’e karşı halk ayağa kalkıyor, sokaklara hakim oluyor o zaman Erdoğan, Mübarek’e “halkın haklı taleplerine cevap ver!” çağrısında bulunuyor. Tayyip Erdoğan, darbeci Kaddafi, ülkede her şeye hakim iken onun takdiri ile verilen ödülü kabulde hiç bir sakınca görmüyor. Ancak Libya halkı ayağa kalkıp darbeci diktatör Kaddafi’yi köşeye sıkıştırınca, Başbakan Erdoğan, “halkını düşman gören ayakta kalamaz” mesajını Kaddafi’ye gönderiyor.
Türkçede “düşenin dostu olmaz” diye bir deyim vardır. Bu deyim başlı başına AKP zihniyetini açıklamaya yeterlidir. Güçlü olduğu sürece darbeci, neocon ya da siyonist demeden samimi ve içten ilişki içinde olmak, diktatör gücünü kaybedince de eleştirmek. Sözgelimi şu sıralarda Başbakan Erdoğan’ın yakın ilişki kurduğu ve şahsi dostu olan Suriye Devlet Başkanı Beşar Esat’a “halkın taleplerine uygun davran” demek hiç aklına gelmiyor. Çünkü Beşar Esat şu sıralarda güçlüdür. Ancak bir süre sonra Suriye’de de Mısır ya da Libya’dakine benzer bir halk ayaklanması ortaya çıkarsa Başbakan Erdoğan’ın, herkesten önce “Esat, halkın taleplerine artık cevap ver!” diyeceğinden emin olabilirsiniz.
Uluslararası ilişkileri, çoğu kez etik kurallar ya da evrensel değerler değil ulusal çıkarlar tayin eder. Bu doğrudur da. Ancak bu onlarca senedir “dostum, kardeşim” denilen insanlara da güçten düşünce ilk darbeyi vurmayı da haklı kılmaz.