Güç zehirlenmesi
Dostoyevski güç zehirlenmesi hakkında şunları yazar: "Baskı altından kurtulan aşağılık bir insan bu sefer kendisi başkasını ezmeye çalışır. Foma''yı ezdiler; o da hemen aynı şeyi yapmak ihtiyacını duydu. Onunla alay ettiler; o da başkalarını alaya aldı. Soytarılık ederek, etrafına keyfine göre idare edebileceği insanları toplamak lüzumunu duydu."
Güç zehirlenmesi yaşayan kişiler artık kendisini denetleyecek hiçbir gücün kalmadığını düşünürler. Kendisinin "dokunulmazlık zırhına bürünmüş" yüce ve özel bir kişi olduğunu düşünür.
Para kazanmak, etrafında istediğine para kazandırmak, yargılanmamak, istediğini tehdit etmek hakkına sahip olduğunu düşünür hatta bunu bir süre de kullanır. Kullandıkça da duvardaki gölgenin büyümesi gibi kendisini dev olarak görür.
Neden bahsediyorum?
Size çok ilginç bir o kadar da mafyalara teslim olmuş bir düzeni anlatacağım.
Önce işleyişi aktarayım…
20 yıldır inşaat sektöründe buluna birçok firma TOKİ gibi kurumlar vasıtası ile aldığı işler neticesinde akıl almaz şekilde büyüdüler. Hakkı ile işini yapan da oldu, AKP''ye ve AKP yöneticilerine yakınlıkları nedeniyle büyüyenler de oldu.
Hakkı ile büyüyenlere sözümüz yok.
Ancak geçen gün bir bilgi ulaştı. Araştırdıkça durumun devasa büyüklükte bir sorun olduğunu gördüm.
Meğer…
TOKİ''den ihale alan bazı firmalar aldıkları işlerin yapımında taşeron firmalar kullanıyorlar. Yani alt yükleniciler. TOKİ ile yapılan sözleşmelerde buna ait maddeler var. Taşeron/alt yüklenici firmalar ile sözleşmeler de yapıyorlar.
Bir alt yüklenicinin başına gelen olay ile ilgili duruma geleceğim.
Ana yüklenici bir firma ile alt yüklenici başka bir firma arasında, bazı inşaat uygulamaları konusunda sözleşme imzalanıyor. Teminat senetleri ve teminat mektupları alınıyor alt firmadan. Ana şirketin gerek yer teslimlerini geç yapması, gerekse de yine şikâyetçi yükleniciden kaynaklanan başkaca sebeplerle, sahadaki işler çok yavaş ilerliyor.
Yanlış bilgilendirmeler sonucunda ana yüklenici şirket teminat senetlerinin vade ve tanzim tarihlerini alt yüklenici firmanın bilgisi dışında dolduruyor ve alt yüklenici şirkete ihtarname göndererek icra takibine başlayacağını ihbar ediyor.
Alt yüklenici ise alacağı olmasına rağmen bu ihtara şaşırıyor ve karşı dava açıyor hemen. Tedbir kararı aldırıyor. Ana yüklenici alt yükleniciye verdiği işler ile ilgili TOKİ''ye karşı hak edişe bağlamış ve bedellerini de almış.
Yani…
Yüklenici şirket, iş sahibinden yaptırdığı işlerin bedelini aldığı halde, sırf gecikmelerden alt yükleniciyi sorumlu tuttuğu için inatla ve ısrarla firmanın hak edişlerini ödemiyor.
Üstüne de sözleşme süresinin sonu yani 2 yıl sonrası için teminat olmak üzere aldığı vadeleri boş senetlerini rıza ve sözleşme hilafına doldurarak, icra takibi başlatıyor. Böyle olunca da alt yüklenicinin tüm banka hesaplarına haciz koyuluyor.
Yüklenici firma hem alt yüklenicinin sözleşmesini feshetmiyor, hem hak edişleri TOKİ''den alıp firmaya vermiyor, dahası firmayı da sahada çalışmaya zorluyor.
Mağdur olan alt yüklenicinin CİMER''e yapmış olduğu başvuruda şaşırtan ifadeler var.
Başvuruda ana yüklenicinin sahibinin alt yükleniciye telefon açıp "senin teminat senedini nakde döneceğim", "makinelerini alacağım, onları haciz yapacağım", "seni batırmak için elimden ne gelirse yapacağım" dediği aktarılıyor.
Devamında da…
Benzer eylemleri başkalarına da yaptığı iddia edilerek, alt yüklenicinin, "Fikirtepe''deki projedeki taşerona da yaptım. Adamın kalıp malzemelerini aldım, kenara çektim suyun altına koydum şıp şıp şıp damlayan suyun altında çürümesini seyrettim" dediği aktarılıyor.
Alt yüklenici parasını alamadığı için dolayısıyla kiraladığı araçların parasını da ödeyemiyor. Dolayısı ile onlar kiralama sözleşmelerini feshediyorlar. Kira sözleşmelerini fesheden şirketler şantiye sahasına gelerek kendi iş makinelerini almak istiyorlar. Bu konuda araçların alınmasında bir arbede çıkıyor. Gelen ekiplerin de işini yapması engelleniyor.
İktidara yakınlıklarını kullanarak aldıkları ihalelerin yapım işlerinde alt tedarikçiler ve alt yükleniciler sözleşmeler bahane edilerek eziliyor, bu firmalara hakediş ödemeleri yapılmıyor, alacaklar ödenmiyor. Birçok firma batıyor. Hacizlerle mücadele ediyorlar.
Buna sebep olan kişilerin hepsinin ağzında tek bir söylem var:
"Bana bir şey olmaz."
Çünkü kendilerinin yargılanamaz olduklarını düşünüyorlar. İnsanların bin bir emekle var ettikleri şirketleri kişisel hırsları ve "güç zehirlenmeleri" ile yok edebileceklerini hak görüyorlar.
Hukuk devletinde bu kabul edilebilir mi?
İktidara sırtını yaslayıp "güç zehirlenmesi" yaşayanların yaşattıkları durum bu…
Ne diyordu Dostoyevski; Baskı altından kurtulan aşağılık bir insan bu sefer kendisi başkasını ezmeye çalışır…