Gözleri var gördüler:Kral çıplak!

Erdoğan’a “mutlak kral” diyen AKP’li eski vekiller inandırıcı değil.“Demokrasi adına savaşan kahramanlar” da koltuklarını ’şimdiki vekillere’ kaptırdıkları güne kadar, ’aynı kralın gözdeleri olarak’ biatta sınır tanımamışlardı


VATAN’ın Ankara Bürosu’nun haberine göre AKP’nin 50’ye yakın eski milletvekilli, geçen hafta bir akşam yemeğinde bir araya gelmiş...
Bu yemekte Başbakan Erdoğan ’mutlak kral’a benzetilmiş...
Yönetici ve danışmanların görüşlerini dikkate almaması eleştirilmiş...
Eski bir milletvekili, “Osmanlı’da padişahlar bile sadrazam, vezir, ulemaya danışırdı. Ancak AKP’de mutlak kral var. Kimseye danışma ihtiyacı hissetmiyor” demiş...
Şimdi bu beylere sormak istiyorum:
Madem Başbakan’ın bu tavırlarından bu kadar şikâyetçiydiniz, acaba milletvekilliği yaptığınız dönemde Erdoğan’ı kaç kez eleştirdiniz?
Onun “mutlak krallığı” nı, o günlerde kimlerle paylaştınız?
Ve eğer 22 Temmuz seçimlerinde o “mutlak kral” tarafından yine aday gösterilseydiniz ve yeniden Meclis’e girseydiniz; bugün söylediğiniz o sözleri söyler miydiniz?

* * *

“Kral” lara kızmak kolay... Önemli olan “tebaa” olmamayı kabul etmek!
“Kral” ın yakınında bulunup, onun sunduğu olanakları sonuna kadar kullananların; gözden düştükten sonra “krallık karşıtı” olmaları en azından iki yüzlülüktür!
Bugün Başbakan Erdoğan’ı “mutlak kral” olmakla, başkalarının fikirlerini önemsememekle suçlayan bu eski milletvekillerine sadece gülüp geçiyorum.
Çünkü Meclis çatısı altındayken Başbakan’ın her dediğini yapan, her yasa görüşmesinde “parti kararı” gereği el kaldırıp indiren bu beylerin güvenilir olduklarına kesinlikle inanmıyorum.
Kral’ın yakın çevresine bir daha giremeyeceklerine adları gibi eminler ya; o yüzden bugün “demokrasi adına savaşan kahraman” rolüne soyunuyorlar...

Oysa Meclis’in 2002-2007 arasındaki tüm tutanakları, bu “sahte kahramanlar” ın kayıtsız şartsız teslimiyetinin belgeleriyle dolu...

* * *

Evet; Erdoğan “mutlak kral...” “Amacına ulaşmak” için de gerçekten kafasının dikine gidiyor! Ama bunu bugün değil, en başından beri yapıyor..
Bir yıl öncesine kadar bunları yazdığımız zaman bizi acımasızca eleştiren dönemin “gözde” leri bugün ne derse desin; hiç önemi yok! Çünkü tapındıkları o “kral” tarafından silindiler, gittiler...
Darısı bugünün gözdelerinin başına.

Darısı bugünün gözdelerinin başına...
* Mustafa Mutlu/Vatan

++++++


Resmi yazı ile tehdit
Değerli Meclis Başkanım Sayın Köksal Toptan;
Kendinize yeni bir makam arabası aldınız. Elbette alacaksınız. Elbette en iyi şekilde korunacaksınız. Elbette yaşam gustonuz en üst seviyede olacaktır.
Ancak bunu yaparken bazen de bu yüce milletin olanaklarını göz önünde tutmanız gerek. Yeni aldığınız lüks zırhlı otomobilin fiyatının 1 milyon 274 bin YTL olması size duyulan saygıya rağmen kamu vicdanını rahatsız eder.
İşte bu nedenle bir internet sitesi, geçmişteki tutum ve davranışınıza da güvenerek, “Bu arabayı iade edin” kampanyası başlattı. Bu kampanyaya bazı siyasi parti genel başkanları, pek çok ünlü ve etkili gazeteci, aydın ve sanatçılar ile naçizane bendeniz de olmak üzere görüşlerimizle destek vermeye çalıştık.
Ama siz ne yaptınız? İki adamınızı internet sitesinin yönetildiği ofise gönderdiniz. Ellerine verdiğiniz hepimizi suçlayan bir açıklamayı gösterterek internet sitesinin yöneticilerini tehdit ettiniz. Sayın Başkanım, a kuzum, bir araba için değer mi bunlara? Bakın efendim, Türkiye’de pek çok kişi sizin demokratik ve çağdaş tutumunuza hayran. “Keşke Toptan Bey Cumhurbaşkanı olsaydı, bugünkü sorunları yaşamazdık” diyen kaç kişi ile konuştum. Hatta sizi cumhurbaşkanı olarak görmek isteyen de çok kişi var .
Sayın Başkanım, ben naçizane, bu kampanya başladığında sizin o acayip pahalı arabayı geri vereceğini ummuştum; beni de, herkesi de çok şaşırttınız. Bu maruzatımı saygılarımla belirtmek istemiştim efendim.
* Can Ataklı / Vatan


++++++

GÜNÜN SÖZÜ
Orhan Pamuk “Türkiye’de futbol milliyetçilik üreten bir makina” demiş. Futbolu neden sevmediği anlaşılıyor.
* Haldun Ertem


++++++


Mengi’den dinlenenlere taktik
Vatan Yazarı Güngör Mengi, telefon ve internet üzerinden iletişimin kayda alınması üzerine dinlenme paranoyasına kapılanlara taktik vermiş. Kalıcı bir çözüm olur mu, sizi ‘deşifre’ ve ‘afişe’ edilmekten kurtarır mı bilmem ama bir deneyin: “Telefonu açtığınızda “Alo” yerine “merhaba asker” veya “merhaba memur bey” diye başlarsanız, sempatik görünürsünüz. Böyle yatırımların yararı olabilir!”


++++++

DİNDARLIK
Düşmez kalkmaz bir Allah!
Vakit’ten Hasan Karakaya’nın, Önder Sav’ı eleştirirken kullandığı alaycı ve aşağılayıcı üslubun hangi dinde yeri var? Kendisi de ’pek genç sayılamayacak’ Karakaya, “yaşlılık başa dert” tespiti yapıp, “ telefonunun açık olduğunun farkına varmadan sohbete devam eden bir adam pekala ” başka bir şeyi “ni de açık unutup, skandala yol açmaz mı” diyor. Ayıpladım. “Hasan Amca” ya bazı hassasiyetlerin önceliğini hatırlatarak, “düşmez kalkmaz bir Allah” uyarısında bulunmak şart oldu.


++++++

Bu kontrgerilla paranoyası da nereden çıktı?
Korkuyorum asker abi!
Gayri Nizami Harp Dairesi’nin görev alanının genişletileceği haberini, orduyu terörize ilan ederek manşetten veren Taraf Gazetesi’nin abdestinden şüphesi mi var diye merak ediyordum. Ahmet Altan’ın “Kim bu düşmanlar” yazısından sonra etmiyorum. Genelkurmay’ın “ekonomik, siyasi ve psikolojik işgal” ile ne kastettiğini ısrarla soran Altan’ın satırlarından ben şunu çıkardım:“Biz de işgalci miyiz asker abi? Bize karşı nasıl bir güç kullanacaksınız? Çok korkuyorum asker abi, çokk!”


++++++


Aba altından Avrupa sopası

AB fonlarından alınan yüklü desteklerle çıkarılan ve Radikal Gazetesi tarafından ’ücretsiz’ olarak dağıtılan Kriter dergisi ’AB’yi sevdirmek’ olan A planında istediği taraftar kitlesini toplayamayınca, ’aba altından AB sopası gösterme’ yöntemiyle işleyen ve ’AB’ye mecbur etme’ amacı güden B planını devreye soktu.
TRT Davası ve dolandırıcılıktan hüküm giymesiyle hatırlanan M.Ali Birand, II. Cumhuriyetçi Mehmet Altan, azınlık savunucusu Soli Özel, İlter Türkmen, Yalım Eralp, Özdem Sanberk, Cengiz Aktar gibi ’bildiğimiz’ isimlerin yazılarına yer veren derginin son sayısında, Yeşiller grubundan Daniel Conn Bendit’in ’Türkiye değerlendirmesi’ vardı. Bugüne kadar, “AB, Türkiye‘ye milyonlarca euro akıtacak”, “AB sürecinde yatırım artacak, işsizlik azalacak”, “AB , gençlere para ve özel eğitim verecek” gibi hayaller servis eden dergi, Bendit’in yazısı aracılığıyla bu kez, ’AB olmazsa sonuçlarına katlanırsınız’ tehtidine yer verdi.
Birand’ın, Posta Gazetesi’ndeki köşesine de alarak reklamını yaptığı yazıya göre, Türkiye’deki gelişmelerin AB-Türkiye ilişkileri açısından doğuracağı vahim sonuçlar! bakın nelermiş: “AB Kurucu Antlaşması’nın 6 ve 7. maddeleri oldukça net. Konunun AP veya AB kamuoyunda gündeme gelmesi bile, müzakerelerin askıya alınması kadar ekonomik ve siyasi tahribat yapar. Benim gibi Türkiye’nin üyeliğini kararlı şekilde destekleyen politikacılar, Sarkozy, Merkel gibi ” imtiyazlı ortaklık “ öneren politikacılar karşısında zayıf düşer ve üyelik perspektifi derin yara alır.”
Herhalde mesajlar yerine ulaşmıştır: AKP’yi kapatma girişimini, 27 Nisan e-muhtırası ve 367 kararı gibi, yukarıdaki sonuçları doğuracak tehdit sayan Bendit yara almasın diye, Anayası Mahkemesi “AP rapor ve politikalarını haklı çıkaran” bir karar verecek. Böylece “ AB değerlerini paylaşan AKP” ile birlikte, “beş yıldır siyasi istikrarı yakalamış, baş döndürücü bir ekonomik kalkınma sürecinde olan Türkiye” de iç politika krizinden kurtulacak.
Bir: Hukukçularınki müdahale de, elin Bendit’inin yorumu yargıya müdahale değil mi?
İki: “Müzakereler askıya alınır haa” tehditi yapanlar, Rumlar istedi diye müzakerelerin yarısını zaten askıya almadılar mı? Askıdaki müzakerenin, askıya alınması gibi bir tehdit komedisi olur mu?


++++++

İşte Toptan’ın yazısı
Bu kampanya ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık makamının, internet yoluyla onur ve saygınlığını çiğneyen, hakarete hamiz, aşağılayıcı, küçük düşürücü ibareler kullanan birçok kesimin görüşlerine yer verilmektedir. Bu olay için TBMM Başkanı Sayın Köksal Toptan’ın manevi şahsiyeti hem de Sayın Başkan’ın şahsında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin saygınlığı zedelenmektedir. Bu nedenle 5651 sayılı internet ortamında yapılan yayınların düzenlenmesi ve bu yayınlar yoluyla işlenen suçlarla mücadele hakkındaki kanunun 9. maddesi gereğince TBMM’nin ve TBMM Başkanı’nın haklarını ihlâl eden kampanyasının yayından kaldırılmasını, kaldırılmadığı takdirde aynı maddenin tarafımıza tanıdığı kanun yolları ile diğer yasal yollara başvurulacağını bildirir, çalışmalarınızda başarılar dilerim. Saygılarımla. Ali Osman Koca, TBMM Genel Sekreteri.


++++++

MİNİ YORUM

Medeniyet dediğin
İlla da operayla mı, piyanoyla mı ölçülür bu meret?
Ergun Babahan, Göteborg’un medeniyet göstergelerini sıralıyor: Etkili bir opera binası ve izleyicileri hayran bırakan orkestrası ve koristleri var...
Eser Karakaş’ın öğrencilerine verdiği medeniyet dersini anımsadım. Romen uyruklu eski şoförünün piyano çaldığını söyleyip, “bakın alemin şoförleri bile ne medeni” diyordu! Bizim bağlama çalan şoför Ali’leri, Mustafa’ları aşağılarcasına... Romen’inki de çalgı, Türk’ünki de... Niye AB sınırları içinde olan medeni de, Anadolu’nun bağrından çıkan banal anlamıyorum.
* Selcan TAŞÇI

Yazarın Diğer Yazıları