Gözleri döndü!..
Kalemşörler saldırıyor. Gazeteler suç dosyası gibi. Tehdit, hakaret, aşağılama, suça, kin ve düşmanlığa, ayrımcılığa teşvik... Bu güruhun “kestiği fatura”nın “ağır bedel”ini ödemek zorunda mıyız?
Yargıçlara “zurna” dedi
Zurna’nın zırt dediği yerdeyiz.
“Zurnalarla hukuk adamları(!) arasındaki yedi farkı bulunuz” şeklindeki dünyanın en zor Pazar eki bulmacasını çözmekle meşgulüm.
Ben hiçbir fark bulamıyorum.
Zurnalar???...
Hukuk adamları???...
Siz bulabiliyor musunuz?
* Sibel Eraslan / Vakit
“Zalimler”e fetvayı verdi
Dünya zalimlerin ekseninde dönseydi, Nemrutların, Firavunların, Ebu Cehillerin dünyası olurdu.
Ama öyle olmadı. Yıkılıp gittiler, yok olup gittiler!
Çok sıkıldığınızda, kendi döneminin zalimlerinin suratına haykıran Bediüzzaman gibi haykırın:
“Zalimler için, yaşasın cehennem”
* Yavuz Bahadıroğlu / Vakit
Hasan ayarı kaçırdı
Karakaya’nın yazısı halkı galeyana getiren düzmece şeyhlerin “vurun kafirlere” provokasyonlarını hatırlattı. Vakit yazarı, “Allah’ın emirlerine kafa tuttuğu” nu söylediği hukuk üzerinden hukukçulara “dinsiz” yakıştırması yaptı.
Bu saatten sonra AK Parti’nin kapatılmasının veya açık tutulmasının hiçbir önemi yoktur!..
Çünkü “varlık sebebi” ne darbe indirilmiştir!..
İslam ne diyor;
“Kadınlar başlarını örtsün!”
Anayasa Mahkemesi’nin 9 üyesi ne diyor;
“Başörtüsü laikliğe aykırıdır!”
Ne demektir bu;
“İslamiyet laikliğe aykırıdır!”
İslamiyet bir “din” olduğuna ve “laikliğe aykırı” sayıldığına göre; “laiklik” demektir ki, “dinsizlik!”
Eğer, “laiklik eşittir dinsizlik” değil ise, mahkeme üyelerinin, kalkıp da, “Allah’ın emrine kafa tutar” tarzda bir karar vermemesi gerekirdi!..
Türk Milleti lağvedilemeyeceğine göre, Anayasa Mahkemesi “lağvedilmeli” dir!..
* Hasan Karakaya / Vakit
Yargı yargılanacak
Mahkemedeki bugünkü denge bozulduğunda, yapılan işlemin “kasten görevi suistimal olduğu” tesbit edilip, “kasten yanlış karar veren 9 üye” nin de cezaevine atılması, hiç de ihtimal dışı değil..
...
60 darbesini yapanlar, 80 darbesini yapanlar yargılanamadılar.. Ama 2008 darbesinin failleri, bence yargılanmaktan kurtulamayacaklar!
* A. İhsan Karahasanoğlu / Vakit
Bu gaz kesmez
Bir çift söz de, ’kaosa el kaldırmakla’suçlanan 411 parlamentere.
Karşı karşıya olduğunuz şey bir darbedir...
Bunu bertaraf etmek sizin elinizde... Ya parlamentoya itibarını iade edecek yasal bir müdahalede bulunup anayasal sisteme yeniden işlerlik kazandıracaksınız, ya da yapılanlara kuzu kuzu boyun eğeceksiniz.
Parlamento, çünkü, ’tutuklama’ dahil, her türlü yetkiye sahiptir...
* Ahmet Kekeç / Star
++++++
Enişte formülü
Ergun Babahan, ”yeni bir anayasa yeni bir toplum sözleşmesidir. Birey hakkına saygılı, laikliği ve hukukun üstünlüğünü güvence altına alacak bir metin üzerinde uzlaşıp Türkiye’nin önünü açmak gerekir “ demiş.
Bir: İki gündür laikliği ve hukukun üstünlüğünü hedef yapan kim?
İki: Yazınız, Lagendijk eniştenin açıklamasıyla karışmış
olmasın?
++++++
Mutlu’dan halkı suça teşvik eden “Kara Mustafa”ya cevap:
Haddini bil!
AKP’li militan kalemşorlar veryansına başladı...
Dün ” Cüppeli Demokrasi “ manşetiyle çıkan Star Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Karaalioğlu öyle bir yazı yazmış ki, resmen halkı isyana, hukuk tanımamaya, savaşmaya davet ediyor!
Yeni Şafak’ta görev yaparken, bizzat ” manevi babası “ Başbakan Erdoğan’ın girişimleriyle Star Gazetesi’ne Genel Yayın Yönetmeni olan bu ” takkeli liboş, “ açık açık Anayasa Mahkemesi’ni diktatörlükle suçlamış...
Yetmemiş, bakın neler
demiş:
” Anayasa Mahkemesi anayasa değişiklerini görüşürse, reddeder veya onaylarsa bunun adı demokrasi olmaz. Böyle rejimlere otokrasi denir, diktatörlük denir ama asla demokrasi denemez. (...) Devleti ve rejimi temsil eden irade, kendi gizli kitabından ürettiği fetvayla millete yasak koydu. Bunu da en gözü kara, en cüretkar bir yolla; hukuku öfkesine ve düşmanlığına barut yaparak gerçekleştirdi. (...) Anayasa ile mücessem hale gelen temel sözleşme artık bozulmuştur. (...) Anayasa Mahkemesi’nin anayasayı çiğnediği bir ülkede artık kimsenin hukuka riayet etmesini bekleyemezsiniz. Hukukçular bunu yapabildiğine göre, sıradan insanlar da hukuk tanımayabilir; kim ne diyebilir ki! (...) Bu ülkede bir oyun oynanmıyor; aksine her şey çok açıktır. Açık olan bir savaşın başladığıdır.
Ey Kara Mustafa:
Sen kimsin ki demokrasinin de olmazsa olmazı olan laik rejimi savunan Anayasa Mahkemesi’ni böylesine aşağılayabiliyor, üyelerini alçakça hedef gösterebiliyorsun?
Daha da önemlisi, halkı savaşa tahrik edebiliyorsun?
Haddini bil, kendine çekidüzen ver ve hemen hem Anayasa Mahkemesi’nden, hem de hukuka uymamaya ve savaşa davet ettiğin Türk halkından özür dile...
Sen sırf birilerine yaranmak uğruna, koskoca ülkeyi ateşe atmaktan çekinmeyebilirsin...
Ama bu ülkede bu tür tuzaklara artık kimse düşmez kara adam!
Olan sana olur, yeşerdiğin bataklıkta boğulur gidersin!
* Mustafa Mutlu / Vatan
++++++
Ekşi’den sağduyulu uyarı
Gözü dönmüş kalemşörlere bir tepki de Oktay Ekşi’den geldi. Ekşi, Danıştay saldırısını hatırlatarak, bu kadar yoğun tahrik sonrası doğabilecek felakete işaret etti:
“ Sıradan insanlar da hukuk tanımayabilir; kim ne diyebilir ki!” diyor. Onunla kalmıyor:
“Bu ülkede bir oyun oynanmıyor; aksine her şey çok açıktır. Açık olan bir savaşın başladığıdır.
Anayasal sistem artık ortak bir yükümlülüğün ve düzenlemenin adı değildir.(...)” diyor.
Öteki, parmağını Anayasa Mahkemesi’nin gözüne sokuyor:
“Unutmayınız, bu sürecin de bir finali var!
Bu sütunda daha önce, ” Eğer Türkiye’nin yeni gidişatını (şeriat devletine doğru yol almasını demek istiyor olmalı. O.E.) tersine çevirmekte ısrar ederlerse ’Bir millet uyanıyor adlı yerli film gösterime girer’demiştim. Bugün bu cümlemi daha da kuvvetli bir vurguyla hatırlatıyorum “ diyor ve tehdidini, ” Filmin sonunu bekleyin, ne dediğimi göreceksiniz! “ cümlesiyle bağlıyor. Ne dersiniz?
Bu tehdit, türbanla avukatlık yapmak isteyen birine izin vermeyen Gümüşhane Baro Başkanı Ali Günday’ın ve türbanlı bir öğretmenin talebini reddeden Danıştay İkinci Dairesi’nin üyelerinden Mustafa Yücel Özbilgin’in başına gelenler sizin de başınıza gelir mi demek istiyor?
Bu cinayetler, şimdiki tehdidin kaynağı olan anlayışın marifetiydi. Oysa bu defaki bireysel de değil, kitlesellik içeriyor.
Bu akıl işi mi, çılgınlık işareti mi?
* Oktay Ekşi / Hürriyet
++++++
MECBURİYET
Hayat müşterektir
Nazlı Ilıcak soruyor, “8’ini Ahmet Necdet Sezer’in atadığı 9 yargıcın laiklik anlayışını milletçe kabul etmek zorunda mıyız?”
El Cevap:
R.Tayyip Erdoğan’ın atadığı 340 parmak kaldırma memurunun her dayatmasını yasalaştırmak zorunda mıyız?
++++++
Kana susamış. Türkiye’de miyiz, yoksa kazıklı Voyvoda’nın vatanında mıyız?
Tetikçi aranıyor
Nuh Gönültaş, “bu seküler fundamentalisleri kim durduracak?” diye sormuş.
Anayasa Mahkemesi’nin kararı değiştirilemez bir nihai hüküm olduğuna göre durdurmaktan kasıt nedir? Danıştay’ı durdurdukları gibi mi durdursunlar istiyorsun yoksa?
++++++
MİNİ YORUM
“1” hepsinden büyük
Anayasa Mahkemesi’nin kararının ardından bas bas, “meclis kapansın”, “parlamento diye bir şey yok” diye bağıranlar gerçekten bunu yeni mi anladı? Yoksa silah ellerinde mi patladı? 3 Kasım 2002 tarihinden bu yana Türkiye’de yasama (meclis) ve yürütme (hükümet) zaten yoktu. Türkiye’de Erdoğan saltanatı ve zat-ı alilerine kayıtsız şartsız biat vardı... “411 mi büyük, 9 mu” hesabı yapanlar için, daha küçük sayılarla daha basit bir işlemi öneririm, “9 mu büyük, 1 mi” Bu hesapla işin içinden çıkmak daha kolay olmuyor mu?
* Selcan TAŞÇI