Görmez, Mercedes ve Erdoğan!
Elektronik posta adresimize birkaç gün ara ile Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan bir “bilgi notu” iletiliyor.
Bu notlara göre Başkan Sayın Görmez, Balkan ülkelerini karış karış geziyor. En son mesajını Yunanistan’ın Gümülcine’sinden gönderip Berat Kandilimizi kutlamış.
Bu notları okurken...
İçimizden bir ses, “Başkan, seçimler yapılana kadar Türkiye’ye dönmeyecek” diyor.
Belki de yanılıyoruzdur..
Çünkü...
Bir “Mercedes” olayı çıktı, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez herkesin diline düştü. Gazete ve televizyonlarda, “Diyanet İşleri Başkanı’na zırhlı Mercedes niye gereksin ki?” merkezli eleştirilerde bulunuldu.
Bize göre de, haklılardı. Türkiye’de Diyanet İşleri Başkanı’nı ölümle tehdit eden birileri vardı da mı zırhlı Mercedes satın alınıyordu?
Hem de, bir milyon lira fiyatla.
Belki Görmez’e iki otomobil alınsa bile kimse ilgilenmeyecekti amma...
Önce, 17-25 hadisesinin çıktığı günün ilk cumasının hutbe konusu olan “haram yeme”nin değiştirilmesi, ardından bazı camilerde AKP’li adayların seçim propagandası yapmaları, cami hoparlörlerinden AKP mitingine çağrıların yapılması Diyanet’i ve Görmez’i hedef yaptı.
Tartışmanın bu kadar uzamasının ve Sayın Görmez’in kendini yurt dışına atmasının bir başka sebebi bunca hadiseye rağmen devreye Erdoğan’ın girmiş olması. Hemen, “320-330 bin liralık bir otomobili Diyanet İşleri Başkanı’na çok mu görüyorsunuz” nutukları atıldı. Muhalefet “Diyanet düşmanlığı” ile suçlandı. Muhalefet de o zaman belgeleri konuşturmaya başladı. Evet, bizzat Diyanet İşleri Başkanlığı Yönetim Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün Devlet Malzeme Ofisi’ne yazdığı resmi yazı basına yansıdı (Mehmet Yılmaz, Hürriyet, 29.05.2015).
Diyanet ilgili biriminin resmî yazısı:
“Söz konusu alım için yapılan piyasa araştırması neticesinde yaklaşık maliyet KDV dâhil 1.00.641,14 TL olarak tespit edilmiştir” diyordu.
Yani, Görmez’e alınacak Mercedes, Erdoğan’ın dediği gibi 320 bin lira değil, bir milyon liranın üzerindeydi. Tartışmalar uzayınca Görmez Mercedes’i, “İbreti âlem için iade ediyorum” diyerek, kuruma geri gönderdi...
Bu “İbreti âlem” kime idi? Milyarlık sarayda oturan, altın desenli bardaklarda su içilen sarayın yaptırıcısı ve mukimi Erdoğan bu sözleri üzerine alındı, tuttu, Görmez’e Cumhurbaşkanlığı’na tahsis edilmiş zırhlı Mercedes’lerden birini hediye edeceğini ilân etti? Gazeteci taifesi acayip bir taife idi, “Sen Padişah mısın, ulufe mi dağıtıyorsun?” diye bas bas bağırmaya başladı. Görmez’e de, “Alırsan kendin ibretlik olacaksın” dokundurmaları yaptı.
Erdoğan hemen karşı hamleye geçti?
“Papa’nın bırakınız Mercedes’i özel uçağı var” diye gürledi. Herkes dalkavuk gazeteci yahut elinde çifte silah ve heybesinde yüzlerce mermi taşıyan jöleli değil ki Erdoğan ne derse kabul etsin. Kimi muhalefet “haddini bilmez” bir parti, kimi “haddini bilmez” bir kalem sahibi. “Yok” dediler, “Papa’nın özel uçağı yok. O, yurt dışına gezi yapacağı zaman uçak kiralıyor. Beraberinde gelenler de paraları cepten ödüyor, sizin yandaşlar gibi devlet kesesinden değil...” Bu kadarla da yetinmediler ve dediler ki, “Papa, Devlet Başkanı, Mehmet Görmez ise, Devletin atadığı bir memur!”
Ve dediler ki, madem konumuz devlet kesesi ve israf, öyleyse:
“Niye Papa’yı örnek gösteriyorsun? Hz. Muhammed’i örnek göstersene!”
Bu sorulara verilecek makul bir cevap yoktu.
İşte böyle bir ortamda, Görmez, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı envanterinden hediye edeceği Mercedes’i ne yapacağını bilemediği için, (hiç olmazsa seçimler yapılana kadar) kendini yurt dışına attı...
Bize öyle geliyor, belki öyle değildir...
Eğer öyle ise burada sıkıntı ne?
Sıkıntı şu?
Erdoğan ve muhalefet gibi Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez de bu gelişmelerde “Mercedes”e odaklanmış oluyor... Mercedes özne haline geliyor..
Oysa asıl odaklanılması gereken... Asıl özne olması gereken kurumun ve şahsının itibarı olmalı, ibret-i âlem için istifa etmeliydi.
Diyanet tarihi o zaman bir başka Mehmet Görmez yazacaktı.