Görevi kötüye kullandın
Cumhuriyet;
Mevzubahis vatan olunca 7’den 70’e, beşikten mezara, Elif’ten Ali’ye, asker olan/olabilen bir millete, Başkomutanı tarafından “bunu da başarırlar” güveniyle verilmiş bir görevdir; görev emridir:
- Bir gün hiç kimse karşına çıkıp da “ödeme zamanı” diyemesin, kimseye borçlu kalma; ama sapanla, ama dededen kalma bir çifte, ama elin, kolun olsun sadece silah niyetine; yine de “alem”in tankına, tüfeğine ram olma, kendi savaşını kendin ver ki “kurtuluş” olsun, “kurtulmuş” olasın.
- Bir gün hiç kimse karşına çıkıp da kendi “hisse”sini isteyemesin; temelini kaz, harcını kar, sütunlarını dik birer birer, hamalı ol, amelesi; alın terin düşsün üzerine, emeğin, ümidin; kendi devletini kendin inşa et ki “benim” diyebilesin; “Türklüğü” simgelesin.
- Bir gün hiç kimse karşına çıkıp da “fatura” kesemesin; ek, dik, biç; bu topraklar senin. Bu göller, dereler... Bastığın yerden fışkıran bu cevher... Kendin işle... Öz yurdunda parya değilsin artık; patron sensin. Üret; ki -hazıra dağ dayanmaz- ele güne muhtaç olmayasın, bereketle doldurduğum avuçlarını dilenmek için açmayasın.
- Bir gün hiç kimse karşında “efendi” lik taslayamasın; “kul” değilsin; irade senin; akıl, fikir, vicdan... Ve hepsini kullanma hürriyetine sahipsin. Kanındaki cevheri asliden emin ol; gayrısına karışmam, kimi “vekil” tayin edeceğini sen bilirsin.
***
Peki sen ne yaptın?
Görevi kötüye kullandın.
Cumhuriyet, boynundaki yağlı urgan şimdi.
Üzerinde titrediğin o iskemleye, acaba ne zaman vuracak diye beklediğin celladı seçtin; feda ettin.