Gönül ittifakı

Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Sertaç Eş, Kemal Kılıçdaroğlu adının, değerlendirilmek/tartışılmak üzere "6''lı Masa"ya sunulacak ilk Cumhurbaşkanı adayı ismi olacağının neredeyse kesinleşmesini "Adaylaşma süreci" olarak kavramsallaştırmış.

Naçizane bir tanımla katkıda bulunayım:

- Gönül İttifakı.

*

Altı muhalefet partisi liderinin Türkiye''yi parlamenter sisteme döndürmek üzere kavilleştikleri "masa"nın, özellikle 2017 referandumundan bu yana güç birliği yapan unsurları arasındaki bağı izah etmek üzere kullanılıyor bu tanım.

Kim tarafından?

Konuştuğum İYİ Partili bazı -havalı medya tabiriyle- "kurmaylar" tarafından.

*

Masadaki siyasi partilerin önümüzdeki seçime hangi teknik/matematik formüllerle gideceği henüz belli değil. Ama özellikle geçmiş seçimlerde "Millet İttifakı"nı oluşturan unsurları, onlardaki ruhu, azmi, kararlılığı, üstlerine düşen fedakarlıkları da yapmaktan kaçınmadan çıktıkları sağduyulu ve soğukkanlı yolculuğu böyle anlamlandırıyorlar.

*

Elde edilmesine çalışılan sonuçlar elbette bu partilerin ortak siyasi çıkarlarını da kapsıyor ama onlar, 2017 referandumundan itibaren sergilenen dayanışmanın asli nüvesinin Türkiye Cumhuriyeti merkezli endişeler olduğunu savunuyorlar.

Dahil oldukları yapıyı, Cumhur İttifakı''nınki gibi "iktidarı kaybetmemek" yahut "baraj altı kalmamak" üzere "Mecbur olunmasa asla girişilemeyecek", "Güçlükle tahammül edilen", gelecekte belki de bir aldanma/aldatılma itirafıyla ve pişmanlıkla anılacak tavırla bir tutmuyorlar.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti''ni ikinci yüzyılına ve hukuk gibi, demokrasi gibi, adalet gibi değerlerin egemen olduğu bir iklimde taşıyabilmek için "tercihen", "gönüllü" girişilmiş bir dayanışma olarak değerlendiriyorlar.

İçinde, akli olduğu kadar aslında tıpkı siyaset gibi insana, insani ilişkilere dair nüanslar da var.

*

Yüklenen anlam bu kadar derinlikli olunca, Eş''in "adaylaşma süreci" diye özetlediği takvim içinde bazı CHP''li yöneticilerin kullandıkları dil ve üsluptaki hoyratlaşmadan, en çok bu "gönül ittifakı" boyutunu zedeleyecek diye endişeleniyorlar.

*

"6''lı masa" da, "Millet İttifakı" da bir şekilde yürür yürümesine de, onu rakiplerinden farklı kılan hassasiyetler korunarak yürünmesini elzem görüyorlar.

*

Yeri gelmişken, eleştirdiklerim kadar, CHP''de, bu anlamda hakkını teslim etmek gereken isimler de var;

En başta Özgür Özel.

Diğer CHP''liler gibi kaçtır ona da soruluyor "Kılıçdaroğlu''nun adaylığı" meselesi.

Hiç sekmedi; bütün cevaplarında "Bir CHP''li olarak ebette gönlünde yatan aslanın Genel Başkanı olduğunu ama bunu bir dayatma gibi algılanacak şekilde ifade etmenin doğru olmayacağını, "aday" isminin masada konuşularak ortak alınacak bir karar olduğunu" o kadar nezaketli ifade ediyor ki…

Hem adayının Kılıçdaroğlu olduğunu bas bas bağırıyor…

Ama hem de "şahsi" tercihinin 6''lı masanın kararının üzerinde olamayacağını, diğer partilerin tek tek ve masanın ortak olarak iradesine duyduğu saygıyı bütün muhataplarına hissettiriyor.

Ne kimse inciniyor.

Ne ortalık karışıyor.

Ne lüzumsuz polemiklere yol açıyor.

*

Haliyle benim de aklıma şu soru düşüyor:

Kimin tavrı Kılıçdaroğlu''nun adaylık ihtimalini daha kabul edilir hale getiriyor;

Kimsenin iradesine ipotek koyuyor görünmemek için olağanüstü çaba sarf eden Özel''inki mi?

Yoksa aleni bir tahakküm algısı yaratan Kuşoğlu''nunki mi?

*

Kılıçdaroğlu''nun "adaylaşma süreci"nde başat rol sahibi olan parti yöneticileri, bir de böyle değerlendirsinler bakalım, 6''lı masaya dönük stratejilerini; hangisi daha isabetli?

KKTC''Yİ "TANITMAK" İÇİN NE KADAR SAMİMİYİZ?

Cumhurbaşkanı, birkaç gün önce Birleşmiş Milletler Genel Kurulu''nda yaptığı konuşmada, "Uluslararası toplumu, BM prensipleriyle çelişir şekilde ambargolarla dünyadan koparılmaya çalışılan Kıbrıs Türklerine zulme son vermeye, bir an önce KKTC''yi resmen tanımaya" davet etti.

ABD''ye, Şanghay İşbirliği Örgütü zirvesine katıldığı Özbekistan''dan geçmişti.

BM''deki konuşmasını dinlerken zihnimi meşgul eden sorulardan biriydi;

- Aynı çağrıyı Özbekistan''da da yaptı mı caba kendisi?

*

Türk devleti de olması dolayısıyla KKTC''ye "başka bir gözle" bakmalarını beklediğimiz Özbekistan, Kazakistan, Türkmenistan bu ülkeyi tanıdı mı ki; dünyanın geri kalanına sitem ediyoruz?

Bölgesel yahut alternatif işbirlikleri geliştirmeye çalıştığımız ülkeler tanıdı mı?

Erdoğan''la arasından su sızmayan "gardaş" Aliyev tanıdı mı?

Atladıysam peşinen özür dilerim ama benim bildiğim Nahçıvan Meclisi dışında -onun da uluslararası hukuk nezdinde hükmü yok- tanıyan Türk Cumhuriyeti yok KKTC''yi!

Bizden başka.

*

Sadece Türk Cumhuriyetleri mi?

BM''de KKTC''yi tanıma çağrısı yapan Erdoğan''ın ihtimaldir ki çok daha güçlü bir aidiyet hissettiği İslam İşbirliği Teşkilatı üyeleri…

Arap Birliği…

"Dost ve kardeş" Lübnan?

En istikrarlı insani yardımların yöneltildiği Yemen?

Neredeyse hamisi olduğumuz Somali?

Ya Filistin?

*

KKTC''nin tanınması için elbette her platformda ve etkili bir baskı oluşturmak gerekli;

Geç bile kalınan bu dış politika hamlesine, eğer şimdi, artık, nihayet girişiliyorsa, bugüne kadarki zaman kaybına ilişkin eleştiri hakkımız saklı kalmak kaydıyla, iktidar sonuna kadar desteklenmeli, yüreklendirilmeli.

Gelin görün ki…

Bu işe, adaletine güvenmediğimizi her fırsatta dile girdiğimiz bir kürsüden ve dünyadan büyük değilsiniz diye isyan ettiğimiz 5 devlet ile uydularına hitap ederek değil de, kendi etki alanımızda varsaydığımız coğrafyada oluşturacağımız güçlü bir ittifakla girişmek daha akılcı değil mi?

Önce ve özellikle Türk Devletleri Teşkilatı üyeleri, sonrasında da İslam İşbirliği Teşkilatı üyelerinden çıkacak ortak tanıma kararı, "dünyanın geleceği" varsayılan bu jeostratejik alandan yükselecek bu nevi bir ortak irade elimizi çok daha güçlendirmez mi?

Yazarın Diğer Yazıları