Göktürk zaferi...
Son yılların en önemli haberiydi; Yüksek irtifada hava savunma sistemlerimizle ilgili ihalenin Çin’e verilmesi.
Orta ölçekli haberlerle geçiştirdi işi medya. Halbuki 2007’den beri devletin içinde büyük kavga vardı. Tayyip Erdoğan, Milli Savunma Bakanları ve Savunma Sanayi Müsteşarı Uğur Bayar Amerika’dan yana tavır koyuyordu. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ise direniyordu; “olmaz” diyordu.
Ne olduysa önceki gün oldu. Savunma Sanayi İcra Komitesi son noktayı koydu. Türkiye’nin en hayati ve stratejik ihalesi Çin’e verildi.
Buna yalnızca savunma ihalesi olarak bakmayın. Burada çok derin bir devlet tavrı var. İktidardaki siyasetçilerin Kıblesi neresi olursa olsun dünya dengelerini çok iyi takip eden ve yerinde kararlar almasını bilen yapının idareyi elden bırakmadığının en önemli göstergesi.
Göktürk’ü Çin’den uzaya fırlatarak Tayyip Erdoğan’ın belini kıran iradenin en önemli zaferi.
“Amerika’nın paralı askeri olalım Suriye’ye girip Müslüman kanı akıtalım” diyenlere de esaslı bir şamar oldu.
Zaten, hemen de bu önemli kararın arkasından okyanus ötesi medya uzantılarına şu haber düştü;
“Türkiye’nin ‘Uzun Menzilli Füze Savunma Sistemi’ ihalesini alan Çinli CPMIEC şirketinin ABD yaptırım listesinde olduğu ortaya çıktı.
Reuters haber ajansının aktardığına göre, ABD yönetimi şubat ayında CPMIEC şirketini, Kuzey Kore ve Suriye’de Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması’nı ihlal ettiği gerekçesiyle kara listeye aldı. Washington’ın yaptırım kararında CPMIEC’in ihlalinin ne olduğu tam olarak belirtilmedi. Ancak ABD, aynı şirketi daha önce de cezalandırmıştı. 2003 yılında CPMIEC’in İran’a silah sattığı gerekçesiyle ABD, şirketi yaptırım listesine almıştı. Reuters, haberde Çin hükümetinin idaresindeki CPMIEC şirketinin yöneticilerine yorum için ulaşılamadığını belirtti. Ajansın haberinde Türkiye’nin NATO’nun en büyük ikinci ordusu olduğu, ancak kendisine ait bir uzun menzilli füze sistemine sahip olmadığı vurgulanırken, NATO’ya ait Patriot’ların 2012’den beri Türkiye topraklarında konuşlandırıldığı da hatırlatıldı. CPMIEC’nin FD-2000 model füzeleri ihalede ABD’li Raytheon’un ürettiği Patriot’lar, Rus S-400’ler ve Fransa-İtalya ortak üretimi Eurosam Samp-T füzeleriyle yarışıyordu.”
Bu alıntıyı ne demek istediğimi biraz daha iyi anlatabilmek adına yaptım. Bundan sonra dönecek haberleri daha dikkatle takip edin diye!..
Sizler, Fatih Terim’in gözyaşlarına bakarken çok ciddi bir çatırdama da Türkiye siyasetinde oldu böylece. Saltanat kavgasında da makas değişikliği gerçekleşti.
Abdullah Gül ile Tayyip Erdoğan arasındaki “kardeşim” masallarını her fırsatta dile getirmeye çalışıyorum.
Gül, ABD’de Fehmi Koru ve saz ekibine “Türkiye siyasetinin lideri benim. Siyaseti ben yapılandırırım. Amerika da benden yana” güzellemeleri yazdırırken, Tayyip Erdoğan da Ankara’da Savunma Sanayi İcra Komitesi’nden mesajı yolladı. Bu düşüncemizi iç siyasetteki perde arkası gelişmelerle destekleyelim;
AKP’deki çok sağlam bir kaynağın anlattığına göre, Cumhurbaşkanı ABD’ye gitmeden önce Çankaya Köşkü’nde Abdullah Gül ile Tayyip Erdoğan arasında çok esaslı bir kavga cereyan etti. Kaynağımın bana verdiği bilgilere göre Erdoğan, sinirlerine hakim olamayarak Abdullah Gül’e hakaretvari sözler sarf etti. Okurlarımdan özür diliyorum, bana verilen ikili diyalogdan cümleleri, Cumhurbaşkanlığı makamına duyduğum saygıdan dolayı aktarmıyorum. Kaynağım, Cumhurbaşkanı ile yaşanan kavgalardan dolayı Tayyip Erdoğan’ın gündeminde olan kabine revizyonunu ertelediğini, medyada yer alan “Belediye başkan adayı olacak bakanlar kırmızı plakadan vazgeçmiyor. Formül aranıyor” şeklindeki haberlerin asılsız olduğunu da kaydetti. Aynı kaynağın iddiasına göre, Tayyip Erdoğan’ın, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nu kabine dışı bırakması kesin.
Şimdilik bu kadar!..
Davutoğlu’nu morartan dosya!
Elimizde olmayan malum sebepler yüzünden bazı haberlere ancak ulaşabiliyoruz!..
Suriye’ye düşünülen operasyon konusunda Paris’te yapılan Dışişleri Bakanları toplantısına figüran olarak çağrılan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun başına gelenler eminim pişmiş tavuğun başına gelmemiştir. Şöyle ki;
Söz konusu toplantıda Ruslar, Ahmet Davutoğlu’na süpriiz(!) yaptı. Ellerindeki “Türkiye ve kimyasal silahlar” başlıklı bol fotoğraflı dosya Ahmet Davutoğlu’nun önüne konuldu. İstihbarat birimlerinden aldığım bilgilere göre, AKP Hükümetinin desteklediği el-Kaide unsurlarına Türkiye’den gönderilen kimyasal içerikli malzemeler para karşılığı el-Muhaberat’ın eline geçti. El-Muhaberat da beyaz bidonlar içindeki kimyasal malzemelerin analiz raporlarını da içeren belgeleri ve fotoğrafları Rusya’ya teslim etti. Bu dosya, Paris’te Davutoğlu’nun yanı sıra Amerikan ve Fransız Dışişleri Bakanlarına da verildi. Ruslar bununla da yetinmedi, bir örneğini de Birleşmiş Milletler’e gönderdi. Duyduğuma göre ak bidon fotoğrafları Davutoğlu’nun çok canını sıkmış.