Gök ekini biçmiş gibi

Her gün en az onlarca defa ölüm ve ötesini düşünen biri olarak güzel ve vakıf insan olarak Kemal Çapraz’ın elim bir trafik kazası sonucu “Ufuk Ötesine” geçtiği haberini duyunca Yunus geldi aklımıza:
“Şu dünyada bir nesneye
Yanar içim göynür özüm
Yiğit iken ölenlere
Gök ekini biçmiş gibi!”
Ne yazık ki o gün de yazımı zor da olsa yazabilmiştim. “Zor da olsa” diyorum zira neredeyse bir aya yakın zamandan beri sağlığımın en bozuk günlerini yaşıyordum. Yalnızca yüzde 28’i çalışan kalbim yorgunluk âlametleri vermeye başlamış tansiyonum ve nabzım kontrolden çıkmıştı. Ayaklarım şişmiş, uyku haram olmuş, nefes almak zorlaşmış, odadan odaya geçerken ve abdest alırken bile dinlenmek mecburiyetinde kalmaya başlamıştım. Bilen bilir, Rabbim bize hastalığa da şükretme nîmeti verdi elhamdülillah. Hastaneler, yeni ilaçlar falan derken birkaç gündür başımız yastık, gözümüz uyku gördü şükürler olsun. Amma bu arada kalbimizin yüzde 8’i daha kendini iptal etmiş, varsın olsun. Yüzde 5’i bile bize yeter. İşte bu halde olduğumuz için Kemal Çapraz kardeşimiz için kendimizde kalem oynatacak gücü bir türlü bulamadık. Nefesimizin izin verdiği ilk fırsatta Yasinimizi ve Fatihamızı ruhuna hediye ettik. Arslan Bulut, İsrafil Kumbasar, Yavuz Selim Demirağ ve Mehmet Nuri Yardım kardeşlerimizin Kemal Bey’in farklı ve fevkalade yönlerini dile getiren yazılarını okudukça hem bu kalemler hem de Kemal için dualarımızı yeniledik.
Rabbim cümlesinden razı olsun.
Rabbim Kemal’in kabrini cennet bahçelerinden bir bahçe eylesin ve geriden kalan yakınlarına, dostlarına sabırlar ihsan buyursun. Çoluk çocuğunu kendisinden başka hiç kimseye muhtaç etmesin. Allah (c.c.) herkese rızası istikametinde değerlendirmesi için bir ömür ihsan eder. Gerçek kahraman odur ki Rabbin ihsanı olan bu ömrü yine Rabbinin rızası istikametinde sürdürüp noktalayabilsin. Kişinin bu konuda başarılı olup olmadığının en önemli ölçüsü “helâl lokma” dır. Rahmetli Çapraz’ın hayatı boyunca helal lokma yediğine cümle âlemin şahitlik ettiğini ve harama uzanmaktansa açlığı tercih ettiğini artık hepimiz biliyoruz. Ömür boyu böyle yaşamış ve son nefesini bu hal üzere vermiş bir insan olarak Rabbim bu ne büyük bir nîmet, bu ne büyük bir zaferdir.
Kahramanlığın ve hayatı Rabbin isteği istikamette zaferle noktalamanın ikinci ölçüsü ise “Almak için” değil, “Vermek için” yaşamayı şiar edinmektir.
Kemal kardeşimiz işte “verme bahsinde” de “önde gidenlerden” bir yiğit insandı. O nesi var nesi yoksa her şeyini hatta en değerli varlığı olan ömrünü milletinin esir insanlarına vakfetti. Kültürüne vakfetti, memleketine vakfetti ve hayatının neredeyse tamamı bir “sılayı rahim” bir “sürekli ihsan” halinde sürdü ve noktalandı.
Gencecik hayatına birkaç ömürlük hizmeti sığdırmayı Rabbim kendisine bu güzel niyet ve bu iyi duygularının karşılığı olarak ihsan buyurdu. İmrenmemek, bir kardeşim olacaksa böyle olsun, bir evladım olacaksa Kemal gibi olsun diye dua etmemek mümkün mü?
Böyle güzel bir hayat ve böyle güzel bir sona rağmen insan yine de Yunus misali yiğit iken ölenlere gök ekini biçmiş gibi içinin yanması ve özünün göynümesine engel olamıyor.
“Keşke başladığı işleri tamamına erdirebilseydi” ve “Keşke ailesiyle helalleşerek son nefesini verebilseydi” duygularına kapılıyor..
Lâkin bütün bunlar boş.
Neyin hakkımızda hayırlı olacağını biz değil yalnızca Allah (c.c.) bilir. Rahmetli Kemal kardeşimiz helal lokmalarla dolu ve vakıf bir ömrün son gününde dostlarıyla iftar yemeğindeydi. Dostlarla iftar ne büyük nîmettir. Sofradan kalktı, çoluk çocuğuna doğru yola çıktı. Bu ne güzel bir istikamettir. İşte böyle bir anda Rabbim, “Gel Ey Kemal kulum” dedi ve bu akıbeti takdir etti.
Bize düşen sabır ve duadır.
Dedik ya biz bilemeyiz, Rabbim bilir..

Yazarın Diğer Yazıları