Gizlenen Türk Tarihi ve Hazreti Muhammed
“Eğer araştırırsanız Peygamberimizin Türk olduğunu ispat edebilirsiniz” ATATÜRK
Muharrem Kılıç, Büyük Atatürk’ün bu araştırma isteğinin/buyruğunun izine düşmüş ve bana sorarsanız bir hayli de yol almış. Toplumsal Çözüm Yayınları arasından yeni çıkan “Gizlenen Türk Tarihi/Hazreti Muhammed” adlı kitabını okuyunca vardım bu
kanıya.
Kitabı esas olarak iki bölüme ayırabiliriz. İlk bölümde varlığı Naakal Tabletleri ile ortaya çıkan MU uygarlığının bir Türk uygarlığı olduğu, MU kıtasının o “Büyük Tufan” la yok olduğunda, bu uygarlığın Uygur Türkleri aracılığı ile dünyanın muhtelif yerlerine saçıldığı iddiası (Aztek, Maya, İnka gibi); sağlam kanıt, bulgu ve bilgilerle berkitiliyor. Sümerler de işte bu Uygurların devamı. Öz be öz Türkler ve dilleri de Turanî bir dil. Dahası; Türk dili, o zamanlar bütün insanlığın ortak diliydi. (Bu son tespit, Atatürk’ün “Güneş-dil Teorisi” ni yeniden gündeme sokuyor.)
İkinci bölümde ise, Hazreti İbrahim’in, Musevilerin iddialarının aksine (Kur’an-ı Kerim de bu iddiayı yalanlıyor) Yahudi değil, Sümer asıllı bir Türk olduğu kanıtlanıyor. Muharrem Kılıç Bey, işte tam burada, benim de çocukluğumda Hocalardan bellediğim bir ifadeye dikkati çekiyor: “Muhammed’in ümmmetinden, İbrahim’in milletindenim.”
Aslında Hazreti Peygamber de İbrahim’in milletinden. Muharrem Kılıç Bey, Yüce Peygamber’in kısa ve uzun şeceresini de kitabına almış. Bu kitapta bu şecereyi destekleyen ve doğrulayan sayısız delil var. Bunların bir kısmını aktaralım.
-Hazreti Peygamber’i Medine’ye davet eden Evs ve Hazreç kabileleri Sümer asıllı idiler, Sümerler’in dağılışı sırasında Yemen’e göçmüşlerdi. Medine’ye gelişleri daha sonraydı. Akabe biatında “Muhammed bizdendir” demişlerdi ve Hazreti Peygamber’den “Kanınız kanımdır” yanıtını almışlardı.
-Kureyş ileri gelenleri Ebu Talip’in yanına gelmişler ve ona; ya yeğenini susturup davasından vazgeçirmesini ya da Türk yurtlarına çekip gitmelerini tavsiye etmişlerdi. Peygamberimizin amcası Ebu Talip, bu tehdit dolu talebe, 94 beyitten oluşan “Kaside-i Lamiyye” ile cevap verdi. İşte o şiirden bazı bölümler:
“Düşman bizim gücümüze boyun eğip kahroluyor/Halbuki onlar bizim Türk ve Aftalitler kapılarına sığınmamızı isterler/Allah’ın evine ant olsun ki sizler yalan söylüyorsunuz/İşleri karmakarış etmeden ne Mekke’yi terk/Ne de buralardan Türk yurtlarına gitmeyeceğiz.”
Ebu Talip’in bu şiirinde Türkler yanında “Aftalitler” yani “Akhunlar” dan söz etmesi oldukça ilginç ve önemli. Demek ki Araplar Hazreti Peygamber’in soyunu sopunu çok iyi biliyorlardı.
-Hazreti Peygamberin torunu Hazreti Hüseyin’in Kerbela olayından önce Türk yurtlara gitme isteği, Yezit tarafından reddedildi, çünkü Hazreti Hüseyin Horasan’daki soydaşlarıyla birleşerek tekrar gelecekti.
-Bir gün Peygamberimiz ashabıyla otururken, bilinmeyen bir dille “Ne güzel üzüm” dedi. Sahabe anlamayarak “Ya Muhammed Arapça konuş” dediler. Yüce Peygamber: “Durun yakınmayın, ben köküm olan Hz. İbrahim’in dili ile konuşuyorum, Arap benden ama ben Arap’tan değilim” diye yanıt verdi.
Bu kitap her Müslüman Türk’ün kütüphanesinde olmalıdır. Yazarı ve yayıncıyı yürekten kutlarım.