Gizem, vahşet, sonuç!!!

Annesini kaybetmiş bir kadının, Antep'te bir mezarlığın yüz metre gerisinde çektiği videoya yansıyan, "Burası Corona mezarlığı, beni de yaklaştırmıyorlar" şeklindeki isyanı sosyal medyada tartışmaya yol açarken, korku da yaratmıştı...

Antep Valiliği bu iddiaya karşı bir açıklama yapmıştı ama "toplu mezar"ı andıran o görüntüler corona dehşetini çok daha sert biçimde zihinlere kazımıştı!..

Coronanın yayılma hızıyla ilgili Sağlık Bakanlığı açıklamalarının aksine, ürkütücü iddialar ortada dolaşırken, bu konuda toplumun kafası karışmaya devam ediyor...

Bazı köşe yazarlarının, Türkiye'de doğum ve ölüm oranlarını karşılaştırarak, bazı kentlerde normal ölüm olaylarının geçmiş yıllardaki sayının çok altında kaldığına dikkat çekmesi değil asıl mesele...

Yine sosyal medyada, İstanbul'daki mezarlık kayıtlarının deşifre olmasının ardından İçişleri Bakanlığı'nın e-Devlet üzerindeki ilgili sayfayı kapatması da toplumun kafasındaki kuşkuları arttırmıştı...

Ve en önemlisi de, son günlerde bu kuşkulardan yola çıkarak, sosyal medya üzerinde yaptığım uzun süreli araştırmada, dikkatimi çeken en önemli nokta beni hiç şaşırtmadı... Sosyal medyayı on yılı aşkın süredir kullanan biri olarak, hiç bir dönemde bu kadar ölüm ilanı yansımamıştı Facebook sayfalarına...

Gençler, orta yaşlılar ve ileri yaştaki çok sayıda insanla ilgili ölüm ilanlarının çok azında Corona vurgusu yapılırken, genellikle kalp krizi, koah ve benzeri gerekçelerin öne çıkartılması oldukça dikkat çekiciydi...

Bu saptamanın özetine gelince;

Facebook'un sayfaları bile son dönemde Mezarlıklar Müdürlüğü'nün kayıt defterlerine dönmüş ne yazık ki...

Yüzde 20'lik gidişat!..

Corona salgınının gidişatı, yayılma oranı, vaka sayısı ve ölümlerle ilgili bilanço dünya genelinde ne kadar karanlıktaysa, Türkiye'deki tablo çok daha fazla bulanık görünüyor!..

Kimi doktorların, devlet televizyonunun canlı yayınında, Sağlık Bakanlığı'nın verilerini alt üst eden, "en az 800 bin vaka var" şeklindeki açıklamaları halen sosyal medyada dolaşırken ve bu konuda yalanlama yapılmazken, geçen ay sağlık çalışanlarına birifing veren bir kadın doktora, vakanın yayılması ile ilgili açıklamaları nedeniyle zorla özür diletilmesi de akıllardan çıkmadı...

İşte bunlara bakılsa bile, Coronanın perde gerisindeki mikrobik gizem kadar, salgının yarattığı ağır tablonun esrarengiz olması da çok konuşulacak...

Ne yazık ki Türkiye'de artık "hastalık bana da mı bulaşacak" kaygısının ötesinde, kaç kişiye bulaştığı endişesinin yanısıra, kaç insanın öldüğü şeklindeki sorunun perde gerisindeki belirsizlik de çok ürkütücü...

Corona ile ilgili gerçeğin açıklanmadığına ilişkin kuşkular büyürken, olası "bilgi saklama çabası yararlı mı-yararsız mı" sorusu da çok önemli...

Acaba devlet gerçekten vaka sayısını gizliyor mu, gerçek tabloyu açıklamak güneşi görünce sokağa fırlayan pervasız-duyarsız kitleler üzerinde daha caydırıcı bir sonuç yaratmaz mı?..

Toplumu korkutarak değil, kötü örnekleri göstererek daha duyarlı davranmaya zorlamak etkili olabilir mi?..

Çünkü gerçek vaka sayısının açıklanmaması, salgının yeterince dehşet verici olmadığı yolunda algı yaratacağı gibi, insanları daha boşvermiş hale getirecek, kadercilik ve "bana bir şey olmaz" duyarsızlığını belki daha da büyütecek...

Evet; bu yazı kaleme alındığı sırada Türkiye'de vaka sayısı 40 bini aşmış, ölü sayısı ise 908 olarak açıklanmıştı...

Yani kimi doktorların devletin televizyonunda dikkat çektiği "en az 800 bin vaka" açıklamasını kanıtlayacak veriler de ortaya çıkmış oluyor...

Çünkü hem vaka hem de ölü sayılarının ortaya çıkardığı gerçek, salgının ülkede nüfusun en az yüzde 20'sine bulaştığını kanıtlıyor...

Hiç kuşkunuz olmasın; test, vaka ve ölüm rakamlarına kesinlikle inanmıyorum!!!

Çünkü hem haber kaynaklarımızdan, hem sosyal medya gibi açık kaynaklardan derlenen gidişata bakıldığında, Sağlık Bakanlığı'nın verilerinin çok üzerinde ağır bir tablo yaşandığı kuşkusu iyice belirmiş oluyor...

Tarihe düşecek karanlık!..

Peki; yukarıdaki saptama, öngörü ve iddiaları niçin öne çıkardık?..

Televizyon kanallarında bilgili-bilgisiz insanların hiçbir dayanağı olmayan zırvaları açık oturum adı altındaki laf kalabalığı arasında gündeme getirmeleriyle hiç ilgilenmiyorum....

Ciddi bilim adamları ve Türkiye ile dünya genelindeki saygın sağlık kurumlarının açıklamalarını dikkatle izlerken, önümde beliren manzara Coronanın gizemi kadar, bu virüsün yol açtığı salgının ağır tablosu da tarih boyunca aydınlanmayacak kadar esrarengiz duruyor...

Dünya genelinde virüse yakalanan vaka sayısı 1.5 milyonu aştı, ölü sayısı ise şimdilik 90 binin üzerinde...

Siz bu yazıyı okuduğunuzda muhtemelen ölü sayısı 100 bini geçecek, vaka sayısı da resmi rakamlara göre 2 milyona ulaşmış olacak...

Salgının başladığı Çin, bir yandan Coronanın yeni tür virüsleriyle, diğer yandan aşı ve ilaç bulma çabalarıyla bocalarken, dünya üzerindeki 4 büyük ülke ise tamamen felç durumda!..

Vaka sayısı 500 bine ulaşan Amerika'da, salgında her gün en az 800-1500 arasında insanın yaşamını yitirdiği İtalya, Fransa, İspanya'da ve diğer taraftan da son dönemde salgından en çok etkilenen Türkiye ile İran'da vahamet ne yazık ki büyüyor...

Tüm bu ülkelerde ve salgının etkisini derinden ve sarsıcı biçimde henüz hissetmemiş diğer coğrafyalarda, tıpkı Türkiye'de yaşanan belirsizlik de göze çarpıyor...

Tıp biliminin zirvesinde olmasına karşın Coronanın girdabında en çok savrulan Amerika'da hiç kuşkunuz olmasın virüsün kaç milyon kişiye bulaştığı ve kimleri öldürdüğü saptanamıyor...

Sokaklarda, insanların tek başına yaşadığı köhne apartmanlarda ve evsizlerin barındığı varoşlarda, her yerden ceset toplayan belediye ve güvenlik görevlileri, bir yandan da tüm dünyayı sarsan bir fotoğrafın ana malzemesi olmaktan kurtulamıyorlar...

Bu fotoğrafın içinde, salgının adeta yerle bir ettiği New York'taki devasa hastanelerin tıka basa dolmuş morgları, oralar dolduğu için bahçelere yerleştirilen -morga dönüştürülmüş- donduruculu TIR'lar var...

Bu fotoğraflardan yansıyanlar, hasta sayısı zirveye çıktığı için neredeyse devletin bütün görevlerinin otobüslerle şehir dışındaki büyük hastanelere durmadan hasta taşımasından da ibaret değil.....

En çarpıcı manzara, Antep'teki Corona mezarlığı tartışmasının korkusunu daha da büyütecek şekilde, yine New York'tan yansıdı medyaya; "Toplu mezarlar!.."

Evet; dünya ne yazık ki Coronanın vahşete varan ürkütücü taarruzu ve tahribatına yetişemiyor artık... Her yerde toplu mezarlar olacak bu gidişle!!!

Çünkü yaz aylarının virüsü azaltacağına ilişkin iddialar bilim adamlarınca çürütülürken, Coronanın asıl yıkımıyla ilgili o belirsiz tablo ürkütücü biçimde kararmaya devam ediyor...

Kaçaklar, kaybolanlar gibi gerekçelerle dünya tarihinin eski zamanlarından itibaren birçok savaşta ölü sayısı tam olarak belirlenememiş olabilir ama, son yüz yılda bütün ulusları hastalıklı bir çemberde tutan Coronanın ne kadar insanı etkilediği ve en önemlisi, kaç milyon insanı öldürdüğü de hiçbir zaman öğrenilemeyecek...

Velhasıl, ne zaman biter bilinmez ama yalnızca o gizemli virüs değil, onun yarattığı çok ağır tahribatın esrarengiz bilançosu da tarihin kayıp sayfalarındaki "toplu mezarlar"a gömülmüş olacak!!!

İşte bu karanlık bilançonun ortasında bir nokta olmamak için uyarıları lütfen dikkate alınız...

Yazarın Diğer Yazıları