Gezi senaryosunu andırmıyor mu?
Minareyi çalan kılıfını hazırlar; bunu biliyoruz.
Bir işi "kılıfına uydurmuş olmak"la, "usulüne uygun olarak" yapmak farklı şeyler; bunu da biliyoruz.
Haliyle de, Boğaziçili gençlere, üniversitenin kurumsal kimliğine, akademik özgürlüğüne dönük müdahalelerle ilgili meşruiyet tartışmasının, iktidar/temsilcileri/yancıları tarafından ısrarla "kanuna uygunluk" zeminine çekilmeye çalışılmasına hiç mi hiç şaşırmıyoruz.
***
Bu manada…
Kolluğun, İstanbul Valiliği, daha bir gün önce, emsalsiz bir düşüncelilik, incelikle, "Kovid-19 salgının yayılımının engellenmesi ve toplum sağlığının korunması için 5 Şubat'a kadar, Beşiktaş ve Sarıyer'de toplantı, miting, yürüyüş, oturma eylemi, forum, açık hava toplantısı, gösteri, basın açıklaması, konser, bildiri dağıtımı ve benzeri faaliyetlerin yapılmasının yasak olduğunu" hatırlatmış olmasına rağmen, İl Hıfzısıhha Kurulu kararını çiğneyerek Boğaziçi Üniversitesi önünde toplanmak yahut topluca yürümek isteyen gençleri engellemesi, en az söz konusu üniversiteye yapılan rektör ataması kadar "yasal" olabilir.
Ama adil midir?
Hele ki, Beyazıt'ta başka bir grup genç ne toplanırken, ne basın açıklaması yaparken, ne aşağıdan/yukarıdan, yan yana, kol kola yürürken, ne istedikleri sloganları atarken, ne diledikleri mesajları verirken, pandemi dahil hiçbir gerekçeyle, hiçbir müdahaleyle karşılaşmazken!..
Hele ki, iktidar partisi, yurdun dört bir yanında, tıka basa doldurduğu kapalı alanlarda, "sıfır mesafe"li kongreler tertip eder ve Boğaziçili gençlerin ifadeye bile fırsat bulamadıkları haklı tepkilerini, haksız gösterecek nutuklarını özgürce çekebilirken…
***
Efendim, kimse öğrencilere "Aşağıya bak" dememiş, mesafeli yürümeleri için seyreltebilmek amacıyla "Aşağıdan" demiş…
"Aşağıdan, aşağıdan"ı takiben hiçbir mesafe tanımaksızın girişilen çullanma ne peki?
***
"Devlet"e karşı hiçbir illegal tutum içine girmeyen bu gençlere, önce teamüllere aykırı şekilde atanan rektörü istemedikleri, sonra da yine teamüllere aykırı şekilde, üniversite içinde vuku bulmuş, şiddet de içermeyen bir olayı polis eliyle bastırılmasını, yani üniversitenin yeni rektörünün, yeni metotlarını protesto ettikleri için "devlet" adına yöneltilen sert tavrın akıl, mantık ve vicdan dairesinde, makul bir izahı olabilir mi?
Aralarında polise taş atan mı olmuş?
Molotof atan mı olmuş?
Yasa dışı slogan atan mı olmuş?
Terör örgütü paçavrası sallayan mı olmuş?
"Sadece yürüyen" 159 öğrencinin, akıl almaz bir bahane ve şekilde gözaltına alınması olayı, tek derdi Gezi Parkı'ndaki ağacı, kuşu, börtü böceği korumak olan gençlerin çadırlarının yakılması olayını hatırlatmadı mı?
Onu da aklımız almamıştı.
Taksim Meydanı, orada verilen ve başlangıçta "AKP İktidarının halka dayatmak istediği doğa katliamı ve rant hırsını protesto etmek amacıyla burada toplandık" deyip, Gezi Parkı'na, 12 Eylül döneminde idam edilen 9 ülkücü şehidi temsilen 9 fidan dikeceğini ilan eden MHP'nin de desteklediği meşru, legal ve haklı mücadeleyi gölgeleyecek grupların istilasına uğrayana kadar, kimse, onun da "ne gereği olduğunu" anlayamamıştı!
***
Önceki güne kadar Boğaziçi'nde yaşananlar belki sadece "Boğaziçililik", "demokratlık" yahut "özgürlükçülük" meselesi olarak algılanabilirdi, ama önceki günden itibaren toplumsal barışın kabuk bağlamasına izin verilmeyen yaralarını kaşıyan bir "insanlık" sorununa da dönüştü.
Ve bu hiç hayra alamet değil.
***
Dünya tarihinde de, bu ülkenin tarihinde de kutuplaşmadan, kamplaşmadan, çatışmadan, kaostan, fitneden, fesattan, dinleri, mezhepleri, ideolojileri, yaşam tarzlarını düşmanlaştırmaktan nemalanmayı planyan çok olmuştur…
Ama ne dünyada, ne de bu ülkenin tarihinde, bizim sosyal jargonumuzdaki klişesiyle "kardeşi kardeşi kırdırarak" -ebed müddet- abad olabilen yoktur!
SORU-YORUM
Kendisi de bir dönem Boğaziçi'nin havasını solumuş olan Hilal Kaplan, Boğaziçi Üniversitesi'nde okuyan dindar öğrencilerin de, rektör atamasına ve öğrenci arkadaşlarını hedef alan lince itiraz ediyor oluşuna bir hayli bozulmuş galiba. "Maalesef İslam'ın önerdiği bakış açısına değil de liberal mantralara kendini kaptıran bir kısım Boğaziçili dindar öğrenci de bu furyaya destek oldu" diye dertleniyordu dünkü yazısında.
Tam olarak nasıl; keşke biraz daha açsa…
Bir dönem sosyal medyadan IBAN yayınlayarak para toplamaya çalıştığı Genç Siviller gibi mi mesela?!?
GÜNÜN SÖZÜ
"Rektörün görevden affını istemesi çok doğru hareket olacaktır. Instagramdan bile olur."
Cem Davran