Gerilla ve kontrgerilla savaşı
Türkiye’nin 1984’ten bu yana en temel güvenlik meselesi kısmen gerilla savaşı yöntemlerini kullanan PKK terörizmidir. PKK terörizminin aşılması için gereken yöntem bugün revaçta olan PKK terörü ile müzakere değil, önemli bir boyutunu kontrgerilla savaş yöntemlerinin oluşturduğu, düşük yoğunluklu savaş konseptidir. Ne yazık ki 1984’ten buyana PKK ile mücadelede çok önemli aşamalar kaydeden Türk Silahlı Kuvvetleri, özellikle Jandarma Genel Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü, pratik alanda kaydettiği mücadelenin gelecek nesillere de aktarılmasını sağlayan teorik çalışmalara aynı önemi vermemişlerdir. Üstelik teori, sadece pratiğin teorikleştirilmesi değildir. Teori, aynı zamanda bir olayın masa başında pratikten gelen veriler ışığında incelenerek, pratikte son hamlenin nasıl yapılması gerektiğini gösteren araçtır. Özetle, teorisi olmayan bir pratiğin çok büyük sıkıntıları vardır. Bu tespit sadece gerilla-kontrgerilla savaşı için değil, bütün yaşam için geçerli bir düsturdur.
TSK’da teorinin önemi konusunda hassas olan subay ve generaller vardır. Bunlardan birisi de E. Tümgeneral Ergüder Toptaş’tır. Toptaş, görevdeyken de savaş teorisi üzerinde çalışmalara başlamıştır. Toptaş, strateji, jeopolitik, harp ve mücadele konularında bir çok makale yayınlamıştır. Nihayet Toptaş, 2009 yılında, çok önemli bir çalışma olan “21. Yüzyıl Savaş-Yeni Bir Mücadele Felsefesine Doğru Harp ve Stratejiyi Yeniden Düşünmek” adlı bir eserini ortaya çıkarmıştır. Bu çalışmasında E. Tümg. Toptaş, 21. Yüzyılın şimdilik en önemli savaş yöntemi olarak görülen asimetrik savaş, dördüncü nesil savaş, gayrinizami savaş kavramları çerçevesinde savaş süreçlerini incelemiştir.
Toptaş’ın ikinci kitabının adı “Gerilla Kontrgerilla Savaşı-Temel Strateji ve Teknikler” adı ile Ocak 2015’te yayınlanmıştır. Kitabın içindekiler kısmında bölüm başlıkları şunlardır: 1) Mücadelede Strateji Kültürü, 2) Mücadelede Stratejik Teori, 3) Büyük Ana Stratejide Milli Çıkarlar, 4) Büyük Ana Stratejide Caydırıcılık, 5) Üç Karşılıklı Etkide Harbin Doğası ve Temassız Savaş, 6) Çok Odaklı Savaşta Oynak Merkezli Mücadele, 7) Gayrinizami Harp Çağında Mücadeleyi Anlamak, 8) Mücadelede Stratejik İletişim, 9) Mücadelede Stratejik Liderlik.
Sadece bu başlıklar bile, kitabın ne kadar yaşamsal konuları ele aldığını göstermektedir. Ne yazık ki milli güvenlik meseleleri çok uzun yıllar sadece askerlerin inhisarına siviller tarafından gönüllü olarak bırakılmıştır. Bundan dolayı, sivil aydınların güvenlik kültürü çok zayıftır. Hatta özellikle liberal sağ ve sol aydın kanatlarda, güvenlikten bahsetmek ayıp telakki edilir. Oysa, Türkiye gibi bir coğrafyada yaşayan aydınların, geniş zaman dilimi; 1071-1922 ve dar zaman dilimi 1683-1922’de yaşananları göz önünde tuttukları takdirde, hangi düşünce sistemine yakın olurlar ise olsunlar güvenlik meseleleri konusunda hassas ve bilgili olmaları gerektiği ortaya çıkacaktır. Hatta, dünyada en fazla güvenlik konusunda hassas ve bilgili aydınların Türk aydınları olması gerekir.
Prof. Dr. Özcan Yeniçeri’nin yazdığı “Türk Kimliği ve Travma-Türklerin 3 Büyük Suçu, 3 Büyük Bozgun” adlı şaheseri, 1683 sonrası tarihimizin çok önemli bir kesitini anlatırken, neden güvenlik konusunda bilgili ve hassas olmamız gerektiğini ortaya koymaktadır. Amerikalı tarihçi Justin McCarthy, “Ölüm ve Sürgün-Osmanlı Müslümanlarının Etnik Kıyımı (1821-1922)” adlı eserinde; 100 sene içinde nasıl 5 milyon Müslüman ve Türk’ün soykırıma maruz kaldığını ve 5 milyon Müslüman ve Türk’ün nasıl Balkanlar ve Kafkaslardan Anadolu’ya sığınmak zorunda kaldıklarını anlatmaktadır. Eğer Türk aydınlarının güvenlik kültürüne ihtiyacı yok ise hiçbir milletin aydınının güvenlik kültürüne ihtiyacı yok demektir.
Sağlam bir güvenlik kültürü ve bilgisine sahip değilseniz ne olur? Olan PKK ile pazarlığa oturursunuz ve Türkiye’yi bölünmenin eşiğine getirirsiniz. Olacak olan budur. Politik görüşünüz ne olur ise olsun, eğer otomobil tamir etmeyi bilmiyorsanız, “Benim politik görüşüm çok doğru. Halkın % bilmem kaçı da beni destekliyor” demeniz, bozulan bir otomobili tamir edebileceğiniz anlamına gelmez.
Şimdi E. Tümg. Ergüder Toptaş’ın kitabına geri dönersek; içinden geçtiğimiz dönemi bilgi ile tahlil edebilmek isteyen aydınlar için biçilmiş kaftan bir çalışma. Ergüder Toptaş’ın birinci kitabını olduğu gibi ikinci kitabını da yayınlayan Kripto Yayınları ve yayın evinin sahibi Ümit Çıkrıkçı kardeşime de bu vesile ile teşekkür etmeyi bir borç bilirim.