Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Yavuz Selim DEMİRAĞ
Yavuz Selim DEMİRAĞ

Gerekçe’den tasfiyeye...

Dünkü “Kanaatmatik ya da kanaatmetre” başlıklı yazım bir hayli ilgi çekmiş. Bizim eski mahalleden “Mr. Spak gibi ışınlanıyor mu” olayını hatırlatmamı isteyenler oldu. Gülüştük dostlarla... Mr.Spak’ı yeni nesil bilmez “Uzay Yolu” diye televizyonda bir dizi vardı. Şimdiki cep telefonlarını biz 35 sene önce o dizide görmüştük. Uzay gemisinden bir başka ortama ışınlanma olayı henüz gerçekleşmedi ama bilgisayar teknolojisi o dizinin ötesinde. Neyse biz kısaca mahalledeki Mr.Spak’a dönelim. Yine kavgalı günler. Karakol, adliye derken karşı taraf ısrarla olayları başlatanın, ateş edenin Erdem olduğunu vurguluyor. Görgü tanıkları, yeminler gırla giderken biz son derece rahatız. Hâkim bu rahatlığımızdan işkillenmiş olmalı. Önce niçin güldüğümüzle ilgili güzel fırça attı. “Nerede bu Erdem” diye hiddetle sorunca Tayfun son derece ciddi “Efendim, Mamak’tan buraya ışınlanamıyor...” dedi. Biz biraz kikirdeyince hakim “atarım hepinizi içeri” sözleriyle haddimizi bildirirken, söz alan avukatımız Erdem’in on beş gündür Mamak Askeri Cezaevinde tutuklu olduğunu, uzay yolu dizisinde olduğu gibi olay yerine ışınlanmasının mümkün olmadığını belirtip, şikayetçilerin yalan beyanda bulunduğunu söyleyip, tutuklama kararını mübaşir ile gönderdi. Sıkıyönetim döneminde bile gerçek anlamda hakimler vardı... Babacan tavırlarıyla evrakı inceleyen hakim, görgü tanığı olduğunu iddia edenleri “Sizi içeri atarım” azarlamasıyla huzurdan kovdu. Bu arada “Demek Mr. Spak’ı, Kaptan Körk ışınlayamamış...” esprisini patlattı. Yırttık kısacası...

***


Balyoz’daki gerekçeli kararda “Yurtdışında veya başka görevlerde olsalar bile günümüz teknolojisi ile birbirleriyle iletişim kurduklarına kanaat edilmiştir” cümlesi bizim mahalleliye “Mr.Spak’ı” hatırlatmış... Ne diyelim milletimizin hafızasına ancak şapka
çıkarılır.
Gelelim ta başından beri bu sütunlardan “TSK’nın tasfiyesi” iddialarıma... “Bin subay tutuklanacak”, “iki bin denizci tasfiye edilecek” diye yazdığımda “Hadi oradan... Abartıyorsun... Komplo teorisi üretiyorsun...” dedikleri gibi, benim emekli zannettiğim eski yargıçlar televizyon ekranlarında “Seni kim gönderdi” diye, suçüstü yakalanmışçasına telaşlanmışlardı.
Tasfiye sadece Silivri’de yapılmıyor. Silivri sopası ile Türk ordusunun güzide personeli emeklilik ve istifaya zorlanıyor. Milli Savunma Bakanı ısrarlı önergelere verdiği cevapta 2008-2012 arasında TSK’dan istifa eden subay-astsubay sayısının 17.341 olduğunu açıkladı. 2008 yılında 4.070, 2009’da 3.314, 2010’da 3.103, 2011’de 3.217, 2012’de 3.637... Subayların sayısı 5.067, astsubaylarınki ise 12.274... Profesyonel orduya geçiş macerasında durum daha da vahim. 2009’daki uzman kadrosu 67 bin iken 2012’de 43 bine gerilemiş. Siz bakmayın Genelkurmayın “personel sayısı on bin arttı” açıklamasına, acemi birliğindeki erlerin rakamıdır o... Uzmanlıktaki 43 bin rakamı şu günlerde yine düşüşte. İstifa ve 45 yaş sınırı ile 2013 itibarı ile 30 bine gerilemiş durumda... 2013 yılı için 50 bin kişilik uzman kadrosu hesaplanıyor ama müracaat 15 bini bulmadı.
Balyoz Davası ile ilgili gerekçeli kararın açıklanmasının hemen ardından İzmir’de 93’ü tutuklu subay olmak üzere 400 sanıklı “Casusluk-Şantaj-Fuhuş Davası” nın iddianamesi mahkemeye ulaştırıldı. Her zaman olduğu gibi malum basına sızdırma operasyonu ile itibar infazı gerçekleşiyor. Çoğunluğu denizci personel, aralarında F16 pilotları ile GATA’da epilepsi ilacını bulan, Türk eczacılığına çığır açtıran, uluslararası ilaç sektörünün korkulu rüyası eczacı albay da var. İddianameye göre Yunanistan’dan, Rusya’ya kadar askeri casusluk yapılıyormuş. Dahası İsrail üzerinden gizli bilgiler PKK’ya aktarılıyormuş...
İstanbul’da da bir fuhuş, şantaj, casusluk davası vardı. Amiraller dahil onlarca subay 20 ay boyunca tutuklu kaldıktan sonra casusluk-fuhuş-şantaj yok ama örgüt üyeliği var diye ceza almış ve tahliye olmuşlardı. İstanbul’daki dava dosyasında beş bine yakın isim geçiyordu. İzmir’de rakam şimdilik 2500 civarında... Ve kişilere “istifa etmezseniz sonunuz Silivri” diye aba altından sopa gösteriliyor. Söz konusu şantaj-fuhuş-casusluk gibi yüz kızartıcı iddialar olunca itibarını düşünenlere fazla bir seçenek bırakılmıyor. Türk ordusundaki bu tasfiyenin yanında İstanbul’daki davada biri başkan, diğeri uzman iki TÜBİTAK görevlisinin 20 ay tutuklu kalıp yargılandığını da hatırlatalım. İnsanın aklına hemen Odatv ve Silivri davalarındaki tartışılan TÜBİTAK raporları gelmiyor mu?
Konuyu irdelemeye, TSK’daki tasfiyenin perde arkasına, boşalan kadroların nasıl doldurulacağına ilişkin düşüncelerimi paylaşmaya devam edeceğim.

Yazarın Diğer Yazıları