Gereği düşünüldü…
Üniversiteler, anket şirketleri; kim, kime yaptırırsa yaptırsın, şu anda bütün kamuoyu araştırmalarında Türkiye''nin en önemli/öncelikli sorun merkezi ekonomi çıkıyor;
-Enflasyon
-Zamlar
-Alım gücündeki düşüş
-İşsizlik
-Gelir dağılımındaki adaletsizlik
-Yoksulluk
-Açlık
*
Ekonomiyle kafa kafaya giden bir diğer mesele sokakta "Suriyeliler" olarak ifade edilen sığınmacılar/mülteciler/kaçaklar ve bağlı olarak ortaya çıkan;
-Asayişsizlik
-Sınır güven(siz)liği
-(Yine) İşsizlik
-(Yine) Millî gelirde azalma
-Devletin kaynakları/imkânlarından faydalanmada çifte standart/geri bırakılma
*
Başka bir sorun "eğitim"; burstan barınmaya, beslenmeden öğretmenlerin nitelik ve nicelik olarak yeterliliğine, fiziki şartlardan ulaşıma hatta müfredata kadar her şey…
*
Başka bir sorun adaletsizlik; bir suçun "suç" olup olmadığından başlayarak, ola ki yargıya taşınabilmesi becerilebilmişse verilecek hükme kadar her aşamada en/tek belirleyici unsurun "kimlikler" olduğuna dair güçlü inanç; failin kimliği, hâkimin kimliği, savcının kimliği, mağdurun kimliği…
"Yasalar önündeki eşitlik" ilkesinin musalla taşında görülmesi.
*
Başka bir sorun kıtlık; dünyanın en bereketli coğrafyalarından birinde yer alıp da samanı bile ithal eder hale gelmemize yol açan politikasızlık; nüfus artışına tezat çiftçi azalışı, ekim alanlarının daralması, maliyet artışı, ekinin depoda kalması, post-modern yağ, salça, şeker, patates, soğan kuyrukları… Kapısını aralayan kışın milyonlarca insandaki karşılığının "açlık" olması.
*
Başka bir sorun şiddet; aile içinde şiddet, sokakta şiddet, okulda şiddet, iş yerinde şiddet; kadına, çocuğa, anne-babaya, yaşlıya, sahnedeki müzisyene, kürsüdeki siyasiye, gazeteciye, doktora, hastaya; herkesten herkese ve her yerde, her an daha da şiddetlenen(!) şiddet!
*
Başka bir sorun uyuşturucu; bağımlılık yaşının da, her türlü maddeye erişimin de bakkaldan leblebi-çekirdek alıyor kolaylığında olması/buna dair ürkütücü kanıksama.
*
Başka bir sorun yozlaşma; insani yok oluşumuz; bütün ilke ve değerlerin terki; sapıklaşma, sapkınlaşma, saygısızlaşma, arsızlaşma…
*
Başka bir sorun tabii ki kutuplaşma…
Tabii ki terör…
Tabii ki enerji krizi…
Tabii ki küresel tehdit/tehlikeler…
Ve tabii ki yolsuzluk… Tabii ki dolandırıcılık… Tabii ki rüşvet… Tabii ki iltimas, irtikap…
*
Böyle bir sorun yumağıyla sarmalanmışken…
Koca bir memleketin, ivedilikle ve hiç öyle ucube gerekçelere dayandırılmış bir yarım ağız usulüyle değil, bu sorunların varlığını olağanca ağırlığıyla kabullenip, sorumluluğu üstlenip, gerekirse gece gündüz uyumadan, yemeden, içmeden "çözüm"e kavuşturmasını beklediği, kimse beklemese de görevi zaten bu olan iktidarın, TBMM açılır açılmaz, yeni yasama yılında gündemine aldığı ilk başlık ne;
Bütüüüüün bu sorunların "varlığının" ifadesini, varlık sebeplerinin eleştirisini engelleyen "sansür yasası"!
*
Gereği düşünüldü:
Her ne kadar, bu sorunların hiçbiri yazılmayınca, konuşulmayınca, eleştirilmeyince, itirazla karşılanmayınca "yok olan" cinsten olmasa da, yazılmaması, konuşulmaması, eleştirilmemesi, itiraz edilmemesi, iktidar sahiplerinin "paşa gönülleri"nin incinmemesine, keyiflerinin kaçmamasına hizmet ettiğinden;
Ve medyada bu "hizmet"i görerek, iktidara "yokmuş gibi yaşayabileceği" konfor alanı oluşturmak üzere gereğini yapanların etki alanının, her geçen gün, gereğini yapmayanlara kıyasla daha da daraldığından;
Kesin çözüm olarak "milletim"in konuşmamasına, yazmamasına, tartışmamasına, soru sormamasına, sorgulamamasına; illa yapacaksa bütün bunları "içinden" yapıp zinhar zihninden dışarı sızdırmamasına karar verildi.
*
Bir iki üç tıp.
Mı?
*
Sen vereceksin kararını.
Bugün susarsan, yarın istesen de konuşamayacaksın.
O yüzden susma Türkiye!
Sesini TBMM''ye ulaştırmak için her legal yolu dene…
Türkiye''nin dev bir kara kutuya dönüşmesine izin verme; zira, bir gün, bir enkazda ulaşılan gerçekler "sebebe", "müsebbibe" dair malumu ilan edecek belki ama ne yaşayamadan tükettiğimiz hayatlarımızı, ne "fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür"ler Cumhuriyetini geri veremeyecek hiçbirimize.
SORU-YORUM
Daha birkaç gün önce, bir polisimizi şehit eden teröristin kimliği konusunda bütün Türkiye''ye alenen yalan yanlış bilgi veren, bilgilendirmesinin yalan yanlış olduğu ortaya çıktığı halde bir özür yahut düzeltmeye dahi gitmeyen, bunun yerine yalanı ortaya çıkaranları suçlamayı tercih eden bir iktidar zihniyeti "dezenformasyonla mücadele" edebilir mi?
Yoksa ağam bizimle eğlenir mi?