"Gereği düşünüldü!"

Anadolu fizikî, iktisadî ve beşerî mevcudiyetler bakımından Asya kıtasının âdeta bir minyatürüdür ve öyle olduğu içindir ki bu coğrafya yabancı literatürde “Minör Asya” yani “Küçük Asya” olarak adlandırılır.
Doç.Dr. Ramazan Özey, “Merkezî hakimiyet teorisi” adlı çalışmasında Anadolu’yu, “Dünyanın kalesi” olarak isimlendirir ve şu delilleri getirir.
Asya, Avrupa ve Afrika eski kara kütlelerinin bitişme noktasında yer alan Anadolu Yarımadası aynı zamanda dünyanın kalbidir. Üç tarafı denizlerle çevrilidir. Yükselti bakımından kıtaların en yücesi olan Asya’dan bile yüksektir. Ortalama 1132 metredir. Asya ve Avrupa’ya bitişik olduğu kesimlerde aşılması zor sıradağlar yer almaktadır. Boğazlar, Karadeniz’e komşu ülkelerin açık denizlere açıldığı tek su yolunu oluşturur. İstanbul Boğazı üzerinde yapılan iki köprü üç kıtayı birbirlerine en kestirme yoldan birleştirir. İklim bakımından insan hayatına en uygun konumda yer alır. Akarsuları çok fazladır, bölgede ayrıcalıklıdır. Beşerî ve iktisadî şartlar yönünden avantajlı bir konuma sahiptir.
Biz bütün bunlara, yetişmiş ve genç nüfus olarak insan ve henüz değerlendiremediğimiz mâden ve tarımsal imkânlarımızı da ilave edersek bir kalenin uzun süre kendine yetebilmesi için her şartın Anadolu’muz “Küçük Asya” da fazlasıyla var olduğunu görürüz. Böyle bir coğrafyada “devlet kurmak” her millete nasip olmaz. Değerli şey ve yerlerin düşmanı ve müşterisi de çok olur.
Bir devletin güçlü olabilmesinin önemli şartlarından biri de “mekân” dır. Tarihte en önemli devletler bu özelliklerinden dolayı Küçük Asya yani Anadolu’da kurulmuş ve Anadolu’da kurulan devletler işte bu “mekân avantajından” dolayı uzun ömürlü olmuşlardır. Hele 1071’den sonra Türk İslâm’ı ile tanışan ve yoğrulan Anadolu, İslâm’ın evrenselliği ve Türk’ün cihan hakimiyeti mefkuresi ile “mekân avantajını” örtüştürünce ayağının birini pergelin sabit ucu gibi Asya’da tutmuş, diğer ayağını da “tebliğ” kalemi olarak Avrupa ve Afrika’lara adalet ve hizmet taşımak için gezdirmiş, Akdeniz’i göl eylemiştir.
Zaman zaman tersine döndüğü anlar olmuş amma Anadolu kalesi düşmemiştir.
Atatürk önderliğindeki Millî Mücadele her milletle ve her coğrafyada yapılamazdı. Zâten son Haçlı seferi de Türk gibi bir milleti Anadolu gibi değerli bir coğrafyadan silip süpürmek için düzenlenmemiş miydi!
Müstevli denize döküldükten sonra “Anadolu Kalesi” nde toprak işlenmeye, ticaret öğrenilmeye, eğitim ve sanayi hamleleri başlatılmaya, insanlar bilgi ve teknoloji ile tokalaşmaya başlayınca, yani “çözülüşten dirilişe” yolculuk gözle görülür hale gelince birileri rahatsız oldu. Rahatsız olanlar elbette ki Milli Mücadelenin mağlubu müstevlilerdi. Kendilerine altı yüzyıl diz çöktürmüş bir millet “düştüğü yerden kalkıyor” du.
Çor korktular..
Korktular çünkü jeopolitik teorilerin babası sayılan Frederich Ratzel, “Siyasi Coğrafya” adlı eserinde, “Devlet sınırları değişmez değildir, doğal sınırlar yoktur” der ve devam eder:
“- Devlet sosyal ev ekonomik yönden güç kazanır. Eğer mevcut sınırlar devletin büyümesine engel olmaya başlamışsa, bu engel ancak savaş ile aşılır.”
Meseleye bu zaviyeden bakınca Türk ve Anadolu bütün müstevliler için potansiyel bir tehlikedir..
Birileri müstevlilerin şöyle hava böyle deniz gücü var, diyebilir.
Dünyada “Deniz Hakimiyet Teorisi” ve “Hava Hakimiyet Teorisini” geliştiren ve bunların “Kara” yani “Mekân Hakimiyet Teorisinden” önemli olduğunu ileri süren bilim adamları ve askerler olmuştur amma her iki teorinin Irak ve Afganistan’da pek de geçerli olmadığı çok daha iyi anlaşılmıştır. Rusya’nın devâsâ gücüne rağmen avucunun içindeki Çeçenistan’da hâlâ tam bir netice alamaması da “mekân ve insan” unsurunun önemini göstermesi bakımından ibretlik bir laboratuvardır.
Özetlersek..
Böylesine değerli bir mekânda güçlenen bir Türk milleti askerî, ticari ve teknoloji bakımından çevresinin hakimi olur ve gerekirse bu hakimiyetini pekiştirmek ve geliştirmek için savaşı bile göze alır, alabilir. Kıbrıs bunun örneğidir..
Müstevli gözü Türk’e böyle bakar.
Öyleyse, gereği yapılmalıdır..
10 Kasım 1938’den beri de gereği yapılmakta, yapılabilmektedir...

Yazarın Diğer Yazıları