Gerçeği ve sanalıyla darbe!
Türkiye 27 Mayıs, 12 Mart ve 12 Eylül darbelerini yaşamış bir ülkedir. Bu darbeleri planlayan, gerçekleştiren ve hatta hatırlayanların sayısı da gün geçtikçe azalmaktadır. Türkiye’de yaklaşık elli yıldır darbeci olduğu -Talat Aydemir ve arkadaşları hariç- ya da darbe yaptığı için kimse cezalandırılmamıştır. Aydemir ve arkadaşları darbe yapmaktan değil darbe yapmaya noksan teşebbüsten dolayı yargılanmışlardır. Eğer başarılı olsalardı yargılanmaları değil yargılamaları söz konusu olabilecekti.
Başarılan darbelerin ardından darbecilerin yaptıkları ilk şey mevcut anayasayı değiştirmek olmuştur. Darbe sonrası yapılan anayasal değişikliklerle darbeciler kendilerine sürekli bir anayasal koruma sağlamışlardır.
Türkiye’nin son anayasası da 12 Eylül Darbesi sonrası oluşturulan Danışma Meclisi tarafından yapılmıştı. Darbeyi düzenleyenler bu anayasadaki geçici ve özel hükümler gereği dokunulamaz durumdalar. Onlardan bugün dahi hayatta kalanlar yaklaşık otuz yıldır saygın (!) bir statü ve koruma altında hayatlarını sürdürmektedir. Onlara ve statülerine hiç kimse dokunmayı dahi düşünmemektedir.
12 Eylül darbesinin lideri, o dönemde insanlara yapılan bütün kötü uygulamaların bir numaralı müsebbibi olup hâlâ Marmaris’te tatil yaparken; darbeye karşı birilerinin tedbirden söz etmeleri gülünçtür. Gerçek darbe ve darbeciler ortadayken muhayyel ve muhtemel darbeleri sorgulamak akla ziyan verecek bir durumdur.
Elinde yetki, belinde silah olmayan, emekli, yorgun ve etkisiz elemanlar isteseler bile darbe yapamazlar. Gerçek darbecilerden hesap soramayanların rakip gördükleri insanları sanal darbeci diye suçlayarak tutuklamaları inandırıcı değildir.
Hayali suç ve suçlu icat etmek!
Malum cenahın darbe ve darbecilik mantıklarını dayandırdıkları şu olgulara bir bakalım: Ümraniye’de yakalandığı söylenen bombalar ve onun üzerinden kurgulanan operasyonlar sonucu bugüne kadar onlarca insan tutuklanmıştır. Sonra da mahkeme kararıyla sözü edilen davanın bir numaralı delili olan bu bombalar imha edilmiştir. Ortada delil diye kala kala birtakım toplantılara ait tutanaklar ve milyon sayfaları bulan telefon dinleme evrakları kalmıştır. Kaldı ki haraç mezat ortada dolanan bu iddiaların da bugüne kadar bir iddianamesi dahi ortaya konulmuş değildir. “Ergenekon kasası” olduğu iddiasıyla tutuklanan insanın bir yıl sonra bir deri bir kemik olarak hapishanenin dışına bırakılan iç burkan görüntüleri her şeyi özetler gibidir. Hastane masraflarını dahi ödeyemeyen bir insanı “kasa” olarak niteleyenlerin herhangi bir inandırıcılığı olabilir mi?
Akıl almaz iddialar!
Çeşitli nedenlerle gözaltına alınmış olan insanlara karşı güdümlü ve sistemli bir provokasyon söz konusu olduğu da açıktır. Sorosçu, ikinci cumhuriyetçi, AKP’ci ve AB’ci medya gözü kara bir biçimde gözaltında özgürlükleri elinden alınmış insanlara karşı akıl almaz iddia, itham ve iftiralarda bulunmaktadır. Gözaltındakiler her önüne gelene suikast düzenleyen, herkese hatta kendi kendisine karşı bile komplo kuran ve her türlü terörist eylemden sorumlu bir örgüt mensupları olarak tanımlanmaktadırlar. Bu DHKP-C’yi taşeron olarak kullanan, PKK ile işbirliği içinde olan, Gazi Mahallesi Olayları’nı çıkaran bir örgüttür. Bu cenahın yayınlarına göre bu örgütün Türkiye’nin en üst düzey yöneticilerine karşı suikast planı yapmadığı hiçbir kimse kalmamıştır. Yazdıklarına bakılırsa darbeciler suikast planları hazır bir vaziyette, kendileri de tetikçileriyle birlikte bu planların başında tutuklanmalarını aylarca beklemişlerdir!
Siz hükümete karşı halkı isyana teşvik etmek amaçlı toplantılar yapacaksınız, inanılmaz suikast, komplo ve eylem planları ortaya koyacaksınız, bir yıldır bu konuyla ilgili insanlar tutuklanacak siz de adeta “Gelin beni tutuklayın!” diyecek bir biçimde elini kolunuzu bağlayıp bir yerlerde oturup, tutuklanacağınız kader anınızı bekleyeceksiniz! Hiç mantıklı geliyor mu? Böyle bir ahmaklığı sıfır numara saflar bile yapmaz.
Gerçek demokrasi hayali darbe senaryoları yazarak ya da yeldeğirmenlerine saldırarak korunamaz. Demokrasi gerçekte korunacaksa anayasal düzene karşı gerçek darbe yapanlara karşı korunmalıdır. Hayali teşebbüsü yargılamak demokrasiyi korumaz. Eğer demokrasiyi kurtarmak istiyorsanız yeterli (TBMM’de) gücünüz de var. Kaldırın Anayasa’nın geçici 15. maddesini ve operasyonun yönünü Ege’ye çevirin!