Genelkurmay Başkanlığı ve PKK’nın açıklamaları
Bir süre önce PKK’nın Türkiye’den çekilmeyi durdurduğunu açıklaması ve AKP Hükümetinin bu açıklamaya bir tepki göstermemesi üzerine, bu durumun PKK’nın Türkiye’de terörist varlığını meşrulaştıracağını belirtmiştim. Esasen Açılım Süreci adı altında PKK’nın Türkiye’den Kuzey Irak’a çekilirken Türk güvenlik güçleri tarafından müdahale edilmemesi kararını mevcut hukuk kuralları ile açıklamak mümkün değildi. Buna rağmen AKP Hükümeti, “PKK çekilecek ve barış gelecek” sloganı ile toplumu ve devleti adeta esir almıştı. Bu şekilde PKK’ya karşı TSK’nın da fiili ateşkes ilan etmesi kabullendirilmişti. Ancak varılan noktada PKK’nın Türkiye’den çekilmediğini ilan etmesinden sonra PKK’ya karşı askeri operasyon yapılmaması, PKK terör örgütünün varlığını fiilen meşru gösterecek bir durum yaratacaktı. Varılan noktanın ne olduğunu 15 Kasım 2013’te Mardin/Nusaybin’de PKK’nın devriye gezen bir birliğe saldırısı çok açık bir şekilde ortaya çıkardı.
Durumun ne olduğunu anlamak için önce PKK’nın konu ile ilgili açıklamasına bakalım. PKK’nın haber ajansı ANF’de şu haber yayınlanmıştır. “HPG, Mardin’in Nusaybin ilçesi kırsalında operasyona çıkan Türk ordusuna bağlı askeri birliklerin gerilla alanlarına yönelmesi üzerine “uyarı ve savunma amaçlı” ateş açıldığını duyurdu. HPG, dün Mardin’de Genelkurmay’ın gerillaların askeri hedef aldığı şeklinde yansıttığı olayla ilgili yazılı açıklamada bulundu. Açıklamada askerlerin gerilla alanlarına yönelmesi üzerine uyarı amaçlı ateş açıldığı belirtildi. Genelkurmay’ın belirttiği biçimde ağır silah kullanılmasının da söz konusu olmadığını ekledi.”
Bu açıklamanın Türkçeye tercümesi şudur: PKK bazı alanları gerilla alanı olarak ilan etmiş ve TSK’nın bu alanlara girmesini yasaklamıştır. Eğer AKP Hükümeti, “kan akmasın” diyerek, PKK’nın terörist unsurlarına yönelik olarak askeri operasyon düzenlenmesini engeller ise terörist örgüt de Türkiye içinde kurtarılmış alanlar ilan eder ve TSK’yı buraya sokmaz. Öte yandan Genelkurmay Başkanlığı’nın açıklaması da olağanüstü vahimdir. Genelkurmay Başkanlığı açıklamasında şöyle denilmektedir.
“Mardin İl Jandarma Komutanlığınca, saat 14:30 sularında, Mardin/Nusaybin Eskihisar Köyü bölgesinde, yol devriyesi maksadıyla görevlendirilen ve Nusaybin/Üçköy Jandarma Karakol Komutanlığı’nda bulunan iki adet Jandarma Özel Harekat Timi ve dört adet Taktik Tekerlekli Zırhlı Araçtan oluşan unsura, görev dönüşünde, anılan bölgede pusu kurdukları anlaşılan bölücü terör örgütü mensupları tarafından, saat 15:20 sularında uzun namlulu silahlarla 100-150 el ateş açılmış, ayrıca konvoy gerisindeki Taktik Tekerlekli Zırhlı Araca bir adet RPG-7 roketi atılmış, roket araca isabet etmemiştir. Açılan bu ateşe, meşru müdafaa kapsamında Taktik Tekerlekli Zırhlı Araçlar üzerindeki makineli tüfekler ile derhal karşılık verilmiş, unsurlarımızın karşı ateşi üzerine terörist ateşi kesilmiştir. Konvoyun Üçköy Jandarma Karakolu’na dönüşünü müteakip yapılan kontrolde, unsurdaki üçüncü Taktik Tekerlekli Zırhlı Araca 30 adet, dördüncü Taktik Tekerlekli Zırhlı Araca ise 40 adet hafif silah mermisi isabet ettiği görülmüştür. Olayda personel zayiatı meydana gelmemiştir.”
Genelkurmay Başkanlığı’nın açıklaması başlı başına utanç vericidir. Bu açıklama Türk Ordusunun tarihine kara bir leke olarak geçecektir. Türk topraklarında bir terörist örgütün pususuna karşı “meşru müdafaa hakkı” ne anlama gelebilir? PKK meşru mudur? Peki Genelkurmay Başkanlığı bu kara leke şeklindeki açıklamayı neden yapmıştır. Çünkü AKP Hükümeti Türk Ordusuna PKK ile çatışmayı yasaklamıştır. Saldırıya uğrayan bir askeri birlik kendisini savunduğu zaman bile suçlu çıkmamak için “meşru müdafaa” gerekçesine sığınmaktadır. Gelinen nokta budur. Tek vatan üzerinde tek meşru silahlı güç olur. İki meşru silahlı güç var ise iki vatan oluşmaya başlamış demektir. Zaten BDP’li milletvekilleri de Erzurum’un, Ağrı’nın, Van’ın ve diğer Türk şehirlerinin adlarını Türkiye’den ikinci bir vatan çıkarmak için değiştirmek amacı ile TBMM’de önergeler vermektedirler.