Gençliğimizi yiyen 20 yıl: Erdoğan Türkiye’yi nasıl dönüştürdü?
AKP’nin 2002 yılında iktidara gelişi Türkiye’nin tarihindeki en büyük kırılma noktalarından biridir. Bu tarihin ne kadar önemli olduğu ilerleyen yıllarda daha iyi analiz edilecektir. 12 Eylül dönemi ile birlikte başlayan ve Türkiye’yi tarihte eşine çok az rastlanacak bir siyasi ve ekonomik çıkmaza sürükleyen süreç AKP ile birlikte bambaşka bir yere geldi. Ama bu süreci 12 Eylül darbesi ile başlayan bir süreç olarak değil ülkeyi çok başka bir yere götüren bir süreç olarak okumak gerekir.
AKP, Recep Tayyip Erdoğan ile iktidara gelirken Türkiye önemli bir dönüşüm sürecine girdi. 3 Kasım 2002’de yapılan seçimlerle birlikte ülkeyi yaklaşık 40 yıldır yöneten Bülent Ecevit, Süleyman Demirel, Mesut Yılmaz, Tansu Çiller ve Erdoğan’ın hocası da olan Necmettin Erbakan gibi siyasetçiler de siyaset sahnesinden tasfiye oldu. Bu tasfiyeyi bir ‘operasyon’ olarak değil, halkın istediği bir dönüşüm olarak okumak gerekir. Süleyman Demirel’i bu denkleme koymadım çünkü Demirel Cumhurbaşkanlığı görevi sonrası siyaset sahnesinden çekilmişti.
ÖZAL İLE BENZER YAPIDA
Yazar Dimitar Bechev “Turkey Under Erdoğan” adlı kitabından Türkiye’nin Recep Tayyip Erdoğan ve AKP ile geçen 20 yılını yazdı. Bechev, kitabına Türkiye’nin 1980’li ve 1990’lı yıllarından başlayarak Erdoğan’ın Turgut Özal’dan ilham aldığının altını çizdi. Bu doğru bir yaklaşım çünkü Erdoğan da tıpkı Özal gibi pragmatist bir lider olarak öne çıkıyor. Yani sadece belli bir ideolojiye göre hareket etmeden mevcut konjonktüre göre partiyi ve iktidarı şekillendirebiliyor.
2002’de liberaller ile birlikte iktidara gelen Erdoğan önce bu kesimi tasfiye etti ve yola AKP’nin asıl damarı olan Milli Görüşçüler ve siyasal İslamcılar ile devam etti. Sonrasında ise milliyetçi oylara ihtiyaç duyduğu için MHP ile Cumhur İttifakı’nı kurdu. Tabi öncesinde sözde çözüm sürecini HDP ile yaptığını unutmamak gerek.
ERGENEKON KUMPASI VE SONRASI
Kitabın yazarı Bechev, 2007’de başlayan Ergenekon kumpasına ayrı bir parantez açmış. Bechev, Ergenekon kumpasının ‘derin devlet görevlilerini adalete teslim etmek’ vaadiyle başladığını ancak bunun sadık devlet görevlilerini tasfiye sürecine dönüştüğünü anlattı.
Ergenekon süreci ülkenin vatansever paşalarının ve iktidara muhalif herkesin hapse atılması için FETÖ ile birlikte organize edilen bir kumpas olduğunu unutmamak demek
Bechev, kitabında bir başka dönüm noktası olarak ise Gezi Parkı protestolarını gösterdi. Bechev, protestolar sırasında Erdoğan’ın başta liberaller olmak üzere çok sayıda kesimi yabancılaştırarak siyasi kutuplaşmayı artırdığına dikkat çekti.
CUMHUR İTTİFAKI’NIN AKP’YE ETKİSİ
Yale Üniversitesi Yayınlarından çıkan kitapta yazar, Erdoğan’ın MHP ile ittifak kurması ile demokratik gerilemenin hız kazandığına dikkat çekti. Bechev, Erdoğan''ın giderek saldırganlaşan milliyetçiliğini bu ittifaka bağlıyor.
Bechev, Erdoğan’ın iktidarının ilk yıllarında “AB’ye uyum süreci” adı altında batı ile yakınlaşsa da özellikle ‘Arap Baharı’ sonrası Rusya ile yakınlaşma ve mülteci sorunu ile birlikte yaşanan eksen kaymasına da dikkat çekiyor.
Aslında başka birçok dikkat çeken başlık var ancak kitap Türkiye’nin 20 yılına ışık tutması açısından önemli. Ancak tabi ki eksikleri de var. Mesela Türkiye’de demokrasinin gerilemesinde sivil toplumun etkisi yok sayılmış gibi duruyor. Ayrıca Türkiye’nin Çin ve Hindistan ile ilişkileri de kitapta olmayan unsurlardan biri olarak göze çarpıyor. Ancak özellikle yurt dışında Türkiye’ye ilgi duyanların yararlanabileceği bir kaynak gibi duruyor.