Gençlerimizi atıl ve işsiz bıraktık
Şubat 2015 itibariyle TÜİK gençlerde işsizlik oranını yüzde 20 olarak açıkladı. Şubat 2015 ayında açıklanan genel ortalama işsizlik oranı ise yüzde 11.4’tür. Yine Şubat 2015 itibariyle işsiz sayısı 2 milyon 815 bin, iş aramayıp çalışmaya hazır olanların sayısı da 2 milyon 550 bindir. Yani fiilen toplam olarak 5 milyon 375 bin işsiz var.
Bu durumda iş gücünde de bir düzeltme yapıldığında, ortalama “fiili işsizlik oranı” yüzde 18.4 oluyor.
Gençlerde iş aramayıp çalışmaya hazır olanları da fiili işsizlik oranı ile oranlarsak, “gençlerde fiili işsizlik oranı” yüzde 31.4 oluyor. Yani Türkiye’de 3 gençten birisi işsizdir.
Gençlerin atıl ve işsiz kalması, ülke ekonomisi açısından ve sosyal açıdan kayıptır. Dinamik ve verimli kaynaklarımızı harcamış oluyoruz.
Yukarıdaki tabloya göre, OECD raporunda da Türkiye’deki atıl ve işsiz genç oranı yüzde 31.3’e ulaşıyor. Oysa ki 34 ülkeyi kapsayan OECD ülkeleri ortalaması olarak atıl ve işsiz gençlerin oranı yüzde 15.5’tir. Bizden sonra Yunanistan geliyor. Ekonomisi kriz içinde olmasına rağmen, Yunanistan’da atıl ve işsiz gençlerin oranı bizden düşük yüzde 28.5’tir.
Gelişmiş OECD ülkelerinde atıl ve işsiz gençler oranı düşüktür. Söz gelimi bu oran Lüksemburg’da yüzde 6’1dir. (Aşağıdaki tablo.)
Bir de işin diplomalı işsizler tarafı var. Diplomalı işsizlerin bir kısmı beyin göçü yoluyla gelişmiş ülkelere gidiyor.
‘TÜİK, Gençlik 2014’ araştırma sonuçlarına göre 2014 yılında yurt dışına giden gençlerin yüzde 13.2’si yurt dışına eğitim amacıyla gittiklerini bildiriyor.
Amerikan Ulusal Bilim Akademisi (NSF) verilerine göre ABD’ye doktora yapmaya giden öğrenci sıralamasında Türkiye beşinci sırada yer alıyor.
Yine NSF’ye göre ekonomi dalında doktora için gidip de ABD’de kalanların oranı da yüzde 42’dir.
Bu anlamda ABD ve Avrupa’da, dünya çapında ünlü olan başarılı genç beyinlerimiz bulunuyor.
Eğitilmiş gençleri kaybetmek, beyin göçüdür. Eğitimin maliyetini Türkiye olarak biz ödüyoruz. Faydası göç alan ülkeye gidiyor.
Diplomalı işsizliğin başta gelen nedeni, Türkiye’de insan gücü planlaması ve eğitim planlaması yapılmıyor olmasıdır.
İnsan gücü planlaması, ülkenin ihtiyacına göre, piyasanın talebine göre, kalite ve vasıfta insan yetiştirmektir... Bu şartlarda hem verim artar... Hem de işsizlik azalır.
Türkiye’de, gençleri mesleğe ve uzmanlığa yönetecek bir eğitim planlaması yapılmadığı için, eğitimde kaynak kaybı oluyor. Yine TÜİK’in açıkladığı “genç nüfusun aldığı eğitimden memnuniyet durumu” verilerine göre gençlerin yüzde 36.6’sı aldığı eğitimden ya az veya çok memnun değil.
Son yıllarda eğitim sisteminde sürekli bir imam hatip kavgası var. Bu kavga olduğu sürece eğitimde etkinliği ve eğitimden en yüksek sosyal faydayı sağlamak mümkün değildir.
Dahası, yüksek öğrenim görmüş ve fakat lise mezununun yapabileceği işlerde çalışanlarda moral çöküntüsü olmakta ve iş verimliliği düşmektedir.
İnsan gücü ve eğitim planlaması yapılmadığı için, işsizlik artıyor, ekonomide ortalama iş verimliliği azalıyor. Kaldı ki üniversite mezunları uzmanlık alanlarına göre çalışmayacaklarsa, üniversitelere ayrılan kaynaklar israf edilmiş demektir.