Gençlerimize eğitim ve iş imkanı yaratmalıyız

Bizde, 15-24 yaş aralığında, okulu terk edenler yüz kişide 55 kişiye ulaşıyor. Demek ki okuyan iki kişiden birisi, okulunu bitiremiyor. Bu oran Avrupa ve OECD ülkeleri içinde en yüksek orandır.
O kadar ki, Eurostad’da yer alan verilere göre, Avrupa Birliği’nde 15-24 yaş grubunda okulu terk edenlerin oranı yüz kişide 15 kişi, İspanya’da 32 ve Yunanistan’da 16 kişidir.
Türkiye’de eğitimini yarı bırakanların bir kısmı, açık öğretim fakültelerinden ileri geliyor. Herkese üniversite sloganıyla, popülist amaçlı kurulan açık öğretim fakültelerinde başarı oranı düşüktür. Açık öğretim fakültelerine giren her yüz kişinin yalnızca 10 kişisi mezun oluyor. Kalan 90 kişi eğitimini bırakıyor.
Açık öğretim, örgün öğretimin yerini tutmuyor. Çünkü, üniversite yalnızca ders ve sınıf geçmek değildir. Üniversite aynı zamanda bir tartışma ortamıdır. Gençliğe analiz yapma yeteneğinin verilmesidir. Kaldı ki, işe girmede de açık öğretim mezunu gençlerin moralini bozuyor. Zira çoğu işyeri ayırımcı davranıyor.
Doğrusu, orta öğretim düzeyinde gençleri, yeteneklerine göre mesleki eğitime yöneltmek, genelde insan gücü planlaması yapmak ve örgün öğretim imkanlarını artırmaktır.
Öte yandan eğitimi yarım bırakanların bir kısmı, ekonomik sorunlar nedeniyle eğitimini yarım bırakıyor. Gerçi, lisede ve yüksek öğretimde burs verenler, son yıllarda arttı. Ancak verilen burs, ayda 100 veya 150 lira gibi komik rakamlarla sınırlıdır.
Norveç ve İsveç gibi ülkelerde, devlet her öğrenciye geçinecek
kadar maaş veriyor.
Türkiye’de de isteyen her öğrenciye, hiç olmazsa asgari ücretin yarısı kadar, kredi verilmelidir. Aksi halde, yeteneği olan ve fakat parası olmayanlar, okuma imkanı bulamıyor.

Üç gencimizden birisi işsizdir
Gençler arasında işsizliğin en yüksek olduğu ülke yine Türkiye’dir.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) işsizlik anketine göre, ekonomik kriz, en fazla gençlerde işsizlik oranını artırdı. 2007 Ekim ayında gençler arasında yüzde 19.8 olan işsizlik oranı, 2008 Ekim ayında yüzde 21.5’e yükseldi.
Gençler arasında gerçek işsizlik daha da yüksektir. Çünkü TÜİK, iş aramayan işsizleri, işsiz saymıyor. Bunları ve ayrıca iş bulamadığı için aile yanında çalışanlar ile bir-iki ay çalışıp, on ay yatan gençleri de katarsak, Türkiye’de gençler arasında işsizlik oranı yüzde 30’a çıkıyor.
Oysa ki OECD 2008 istihdam görünüm raporuna göre OECD ülkelerinde, gençler arasında ortalama işsizlik oranı yüzde 12.1’dir.
Gençler arasındaki işsizlik oranının daha yüksek olması, AKP iktidarında daha az yatırım yapılmasından ileri geldi. Zira sanayici ve üretim yapanlar, iç üretim yerine
düşük kur nedeniyle ithalatı tercih ettiler. İçeride yatırım hacmi azaldı. Yeni işe başlayacaklar için iş
imkanı azaldı.
Bir insanı eğitmek, yüksek öğrenim yaptırmak, kariyer yaptırmak, toplum için bir fabrika kurmak anlamına gelir. Çünkü eğitim harcamalarını toplum karşılıyor... Eğer siz kurduğunuz fabrikayı çalıştırmazsanız, yatırım yaptığınız kaynaklar israf edilmiş olur. Biz de yatırım yaptığımız gençlere iş sağlamazsak, aynı şekilde kaynak israfı olur.
Daha da acısı, eğitilmiş ve fakat iş bulamayan gençlerimizi, özellikle teknik dallarda, gelişmiş ülkeler kapıyor. Zaman zaman, Almanya ve ABD bu gibi gençleri alıyor. Buna “beyin göçü” deniliyor. Maliyetine biz katlanıyoruz. Gelişmiş ülkelere peşkeş çekmiş oluyoruz.
Gençlerimize eğitim ve iş imkanı sağlamayınca, bir takım tarikatlar ortaya çıkıyor. Gençlere bu imkanları sağlayıp, Türkiye’nin geleceğini ipotek altına alıyorlar.

Yazarın Diğer Yazıları