GEMİSİNİ BATIRAN KAPTAN...
Sözün doğrusu “gemisini kurtaran kaptan.” Ama, Türkiye’de artık kaptanlar gemilerini batırıyor!..
Bunu en son batan ro-ro gemisinde gördük.
Vaktiyle ekonomi ve siyasette de iyi yürüyen, yürütülen gemiler de artık batıyor..
Artık “gemisini batıran kaptanların” sayısında büyük bir artış var.
SİYASETİN KAPTANLARI!..
Siyasette son 20 gün içinde, özellikle ramazan ayında duyduklarımız, gördüklerimiz ve yaşananlara bakar mısınız?
Hangi kaptan ayakta ve güvenilir?..
Herhangi bir engeli olmayıp da tutmak isteyenler bu ay orucunu tutuyor.
Kimi politikacılar iftarlara gidiyor, kendileri iftar veriyor.. Yani, onlar da oruç tuttuklarını gösteriyorlar.
Belki şekil olarak doğru da, ahlâki olarak ne kadar geçerli?
Ramazanın ilk 23 günündeki duruma bakar mısınız?.. İktidar ve ana muhalefet partisi genel başkanları ile yardımcılarının ağzından çıkan sözler şöyle:
Şerefsiz,
Müfteri,
Kaçakçı,
Namert,
Alçak, şerefsiz,
Yalancı,
Hortumcu,
Şantajcı.
Karşılıklı olarak bu ve benzeri sözler sürüp gidiyor. Bir taraftan da “oruç” tutuluyor.
Orucun kabulü tabii ki Allah’a ait, ama Allah ilkeleri koymuş ve insanoğluna iletmiş. Hem de defalarca. Bu ilkelere baktığımız zaman, “fikir yerine küfür” içindekilerin orucunun nereye gittiği belli..
Diğer taraftan oruç tuttuğu sanılanlar tarafından aldatılan diğer masum oruç tutanlar.. Yani Almanya’daki Müslüman Türkler..
Deniz bitti, fener ortada kaldı.
Şimdi ucu açıkta kalmış elektrik teli gibi, dokunduğu insanı çarpıyor.
Bakalım daha nice kaptanlar batacak ve “gemisini kurtaran kaptan” sözü Türkiye’de tersine işlemeye devam edecek..
CEVİZ KABUĞUNA GELEMEDİLER!..
Geçen hafta buradan bir çağrıda bulunmuştum. Başbakan Erdoğan ve Aydın Doğan’a.
Deniz Feneri davasında yolsuzluk iddialarının bir ucunun Başbakan Erdoğan’a ve AKP’nin finansmanına uzanacağı ileri sürüldüğü için; “70 milyonun zihni yaralı bırakılmamalı ve bu iddialar tedavi edilmeli yani halkın muayenesinden geçmelidir” demiştim.
Sonucu Ceviz Kabuğu programında açıkladım, ama bir kez de burada belirtmek gerekiyor.
Her iki iddia sahibi de canlı yayından çekindiler.
Gelseler ikisini birlikte ya da istemeleri durumunda birisini bir gün, diğerini ertesi gün canlı yayında ağırlayacaktım.
Malum durum bir daha yinelenmiş oldu.
Şimdi “toplum yaralı zihne mahkûm edildi.” Halkın kontrolünden geçmediler ve “toplumsal tedavi” sağlanmadı.
NOT: Uzun süredir yeni baskıları beklenen kitaplarımızın basımları sürüyor. “Masonluk ve Rotaryenlik” ile “Altın ve Suikast” kitaplarının ardından, “Ey Türk İstikbâlinin Evlâdı” ve “Bütün Kaleler Zaptedilmedi” (Attila İlhan’la Birkaç Saat) adlı kitaplarımız da kitapçılarda ve özellikle D&R mağazalarında piyasaya çıktı. Soran okuyucularıma duyuruyorum.