Geliyorum diyen felaket!..
Gaflet- dalalet ve hatta hıyanetin üzerindeki "ihmal" tehdidi ilerlerken, felaketlere dikkat çeken iki deyim arasındaki çatışma da büyüyor;
"Deprem kader mi" ve "depremden korkma önlem al..."
Elazığ-Sivrice'de önceki gün yaşanan 6.8 şiddetindeki deprem sadece kayıplara, yaralanmalara, fiziki yıkımlara yol açmadı, Türkiye'nin üzerinde 1999 depreminden bu yana karabasan gibi dolaşan bir tehdidi, bir tehlikeyi ve daha doğrusu büyük bir "ihmal"i de bir kez daha gözler önüne serdi...
Türkiye'de her sarsıntıdan, her ölümden-yaralanmalardan ve çöküşten sonra büyüyen tehdidin birçok gerekçesi var...
- Onbinlerce can kaybına yol açan 1999 depreminden zerre kadar ders alınmadı...
- İşte o zamanlar İstanbul ve çevresini Gölcük'ten Trakya'ya kadar sarsan deprem öncesinde, imar başıboşluğu nasıl tehdit yaratıyorduysa, aradan geçen 20 yıla rağmen o tehdit azalacağına giderek büyüyor...
- Çünkü AKP iktidarı döneminde, her alanda sadece rant uğruna geliştirilen "af" projelerinde imar rezaleti de payını aldı... Ve "imar barışı" adı altında kaçak yapılar yasallaştırıldı, devlet para karşılığında ranta göz yumdu...
- 1999 depreminden sonra, olası "büyük İstanbul depremi" için vatandaşlardan toplanan yüzmilyarlarca liranın akıbeti belli değil... AKP iktidarı ranta dayalı kentsel dönüşüm dışında birşey yapmadı, deprem paralarının nerelere harcandığını açıklayamadı...
- Vahametin bir de fiziki boyutu var ki, bu da ranta kurban edildi... İstanbul'da deprem toplanma alanlarının çok büyük bölümünün yerine siteler, AVM'ler yapıldı. Türkiye'nin en büyük metropolünde deprem sırasında insanların kaçacağı yeşil alan kalmadı...
- 15 Temmuz darbe girişiminin ardından askeri kışlaları şehir dışına çıkarma bahanesiyle, yüzbinlerce dönüm yeşil alan yapılaşmaya açıldı ve buralardan birilerine rant sağlandı... Oysa kışla arazileri deprem için toplanma alanları olarak kullanılabilirdi...
Sivrice diye bağırmışlar!..
Uzmanların ısrarla "büyük İstanbul depremi" diye haber verdiği tehlike metropolün sadece çevresinde değil, Trakya'dan Doğu Anadolu'ya kadar birçok bölgede yaşanan depremlerle adeta gelişini haber verirken, bu konuda çalışan bilim adamlarının uyarıları da ısrarla gözardı edildi...
Depremi "kader" olarak nitelendirilen zavallı zihniyetlerin bilimle çatışmasıdır bu...
İşte önceki gün Elazığ'da yaşanan ve Urfa'dan Suriye'ye, Malatya'dan Tunceli'ye kadar büyük bir coğrafyada etkili olan depremle ilgili bilim adamlarının çok çarpıcı uyarıları olmasına rağmen AKP iktidarı bunları da ciddiye almadı...
Elazığ'daki Fırat Üniversitesi Jeoloji Anabilim Dalı öğretim Üyesi Prof. Dr. Feyzi Bingöl, tam 4 yıl önce Elazığ ve Malatya civarında yaşanan depremlere dikkat çekerken, "bu bölgede ileride 6.5-7 şiddetinde deprem olasılığı var" diye adeta nokta atışı yapmış, uyarılarda bulunmuş...
Ancak o dönemdeki sarsıntılardan yola çıkarak Elazığ'a dikkat çeken Bingöl'ün 8 Aralık 2015 tarihli uyarısı ne yazık ki görmezden gelinmiş...
Bir tek Bingöl değil, Prof. Naci Görür de 6 Ekim 2019'da bir televizyon kanalında konuşurken harita üzerinde yaşanacak tehlikeyi haber vermiş...
Sivrice'ye özellikle dikkat çekerken şöyle demiş Naci Görür;
"Doğu Anadolu fayına bir uyarı yapmak istiyorum. Bu fay uzun zamandır suskun. Aşağı yukarı bin 500 yıllarından beri deprem olmadı. Büyük depremler olmuş. O bölgeler için ciddi risk söz konusu... Elazığ-Bingöl arası..."
Bu uyarısının dikkate alınmadığından yakınan Görür'ün dün sosyal medya hesabından yaptığı şu açıklamalar da hükümetin ihmaline dikkat çekiyor;
"Elazığlı olmam nedeniyle, Elazığ'da bir zamanlar şehrin depremselliği ile ilgili konferanslar verdim, uyarılar yaptım, Elazığ ve köylerini depreme hazırlayın dedim. Bu konuda kitaplar basıldı. Ama maalesef pek birşey yapılmadı. Tıpkı İstanbul'da olduğu gibi..
Bununla da kalmadık. Yine İTÜ'deki arkadaşlarla birlikte Bingöl, Elazığ, Malatya, Maraş valilik ve belediye başkanlıklarını bir araya getirdim. Harita Genel Komutanlığını da işe katarak proje hazırladım..
TÜBİTAK, DPT gibi bir çok yere başvurduk reddedildi. Halbuki her fay kuşağında depremin er geç geleği biliniyor. Neden daha ortada deprem yokken oralar ele alınmıyor?"
Bu arada, Prof. Şener Üşümezsoy'un da 1 ay önce katıldığı bir televizyon programında, Elazığ'daki deprem tehlikesine dikkat çektiği ortaya çıktı...
Muhalefet susmasın...
Evet, yukarıdaki saptamalar ve uyarılar şu gerçeği de çarpıcı biçimde dışa vuruyor;
Depremle ilgili ihmal sadece büyük felaketlere yol açmıyor, ihmalin depremden çok daha büyük bir tehdit halinde siyasi iktidarın zihninde büyüdüğünü de gösteriyor...
AKP'nin 1999 depreminden ders almak yerine; imar barışı, çarpık yapılaşma, rantsal dönüşüm, toplanma alanlarıyla askeri kışlaların imara açılmasıyla ilgili ihanete varan ihmalleri yetmezmiş gibi, daha büyük çöküşlere, kayıplara, felaketlere yol açmamak için yıllardır "deprem vergisi" adı altında toplanan milyarları gereken yerlerde niçin kullanmadığının acilen sorgulanması gerekiyor...
Bu ülkede; Doğu Anadolu'dan İstanbul'a, Ege'den Trakya'ya kadar deprem riski taşıyan bölgelerde doğru düzgün imar faaliyeti yapılmayacaksa, çürük binalar ayıklanmayacaksa, sağlıklı barınma alanları inşa edilmeyecekse, deprem toplanma alanları korunmayacaksa, toplum depremin kader değil, ihmal olduğu konusunda uyarılmayacaksa, okullarda çocuklara eğitim verilmeyecekse, risk taşıyan bölgelerde deprem araç-gereçleri güçlendirilmeyecekse, depremi haber veren bilimsel çalışmalara kaynak ayrılmayacaksa, hükümet deprem iddiasına dayanarak hangi yüzle vergi toplamaya devam ediyor?..
Meselenin özü de, reçetesi de bellidir;
1999 yılından itibaren yaşanan binlerce sarsıntı da gösterdi ki, bilim adamlarının beklediği "büyük İstanbul depremi" ile ilgili risk büyüyor... Uzmanlar; Elazığ'daki büyük depreme dikkat çekerken, Trakya Bölgesi'ndeki enerji birikimine de vurgu yapıyor ve uyarılarını sürdürüyor...
Peki; hükümet-devlet, bilim adamlarının tehlikeyi haber veren bütün uyarılarına rağmen imar affı rezaleti ile deprem vergisi başıboşluğu hattındaki pervasızlığı ne zaman durduracak, zavallıca ihmallerden ne zaman kurtulacak ve gafletten ne zaman uyanacak?..
Muhalefet partileri, büyük bir felaket yaşanmadan önlem alınması için yarından itibaren AKP'nin üzerindeki baskıları yoğunlaştırmalı, deprem riskini sürekli gündemde tutmaktan kaçınmamalı...