Gelip de gitmeyen Suriyeliler, Libyalılar...

Türkiye de Ankara da adeta  “yol geçen hanına döndü”  dersek. Sakın ha!.. Sadece, Ankara’ya üst üste gelen kritik(!) ziyaretçileri anlamayın.
Başkentte dolmuşa, taksiye binin, bir kafeye gidip vatandaşlarla sohbet edin; size mutlaka ya kendilerinin şahit olduğu ya da eşten-dosttan duydukları bir Suriyeli veya Libyalı vukuatı anlatacaklardır. Benim de gözlemlediğim kadarıyla Ankara’nın en lüks otellerinde kalan Suriye ve Libyalılar var. Bunların  “devlet tarafından tüm masraflarıyla misafir edildiği”  iddiaları ile çalkalanıyor Ankara. İktidar kaynaklarına sorduğumuzda ise iddialara net yanıt alamıyoruz.
Elime, TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu’nun İçişleri Bakanlığı, Emniyet ve Jandarma gibi kurumlardan rakamları alarak, Türkiye’de yaşayan Libyalı ve Suriyelilerin sayısını içeren doküman geçti. Komisyonun topladığı verilere göre, 2011 yılında Türkiye’ye giriş yapan Libyalı sayısı 53 bin 676. Aynı yıl çıkış yapan Libyalı sayısı 48 bin 80. 2011 yılında Türkiye’ye giriş yapıp, ayrılmayan Libyalı sayısı 5 bin 596.
Yine 2011 yılında Türkiye’ye giriş yapan Suriyeli sayısı 970 bin 163. Çıkış yapan Suriyeli sayısı ise 962 bin 76. Türkiye’de kalan Suriyeli sayısı 8 bin 87.
Türkiye’de kalan bu Libyalılar ile Suriyeliler nerede, ne iş yapar?
 “Resmi dil”  ile bilen yok.
Türkiye’den Suriye’ye giden eylem timleri gerçeği artık çıplak göz ile görünür halde.
Konuyu, bölgede olup bitenleri çok yakından takip eden CHP Hatay Milletvekili Refik Eryılmaz’a sorduk. O da Türkiye’den giden silahlar üzerinde durdu. Eryılmaz’ın söylediklerini lütfen dikkatli okuyun;
 “Suriyeli yetkililer, Suriye’ye gittiğimizde de söylemişlerdi Türkiye’den gelen silahlar olduğuna yönelik bilgileri. Siz, Suriyeli yetkilileri aradığınızda bunu size teyit ederler hatta şu kadar silah derler. Tabii, ’Türkiye’den bu kadar silah yakalanmıştır. Şuradan şu kadar silah, şu menşeli silah yakalanmıştır’diye tutanakları var. Sadece Suriye’den değil; Lübnan’dan, Ürdün’den Suriye’ye silah girişinin yapıldığını Suriyeli yetkililer kendileri de açıklıyor zaten. Hatta, Lübnan’daki yetkililer açıklıyor. Birkaç kişiyi yakalamışlar zaten. Ben izledim Lübnan televizyonunda. Onlar da mahkeme huzuruna çıkarılmış yargılanıyorlar. Devlet Başkanı açıklama yapıyor; yanlış anlamadıysam ’ABD Savunma Bakanı Penetta, Suriye’ye silah sevkiyatı için koridor istemiş o da bunu kabul etmemiz mümkün değil’gibi bir şey söylemiş.
Çok ciddi şekilde silahlandırılıyorlar. En son yapılmak istenen şu anda; Türkiye ve diğer Suriye’nin dostları dediğimiz ama esas düşmanları olarak kabul edeceğimiz ülkelerin verdiği karar şu; biz bu muhalifleri çok ciddi şekilde silahlandıracağız, tam eşgüdümlü bir şekilde iç çatışma yaşanacak, ordu buna müdahale etmek zorunda kalacak, sivil kayıplar yaşanacak ve bu sefer bütün dünya kamuoyu ayağa kaldırılarak tampon bölge, bir tali koridor ve en kötü ihtimalle de bir askeri müdahale. Şu anda proje bu. Ve dünyanın değişik ülkelerinden getirilen militanlar da sokuluyor oraya. El-Kaide militanları var orada -bir kere, onu Suriyeli yetkililer açıkladı- yakalananlar arasında. Irak’tan falan geçiş yapmışlar. Libya’da savaşmış olan bir takım Kuzey Afrika ülkelerinden paralı olarak getirtilen askerler...”
Başkentin lüks otellerinde ve lobilerinde neler olup bittiğini ise takip ediyoruz.

 


Dinçer’in politbürosu

Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, Kürtçe eğitim için çalışmalara tam gaz devam ediyor. Bakanlık bürokrasisinde kıyım yapan ve kendi partisinin getirdiği birçok üst düzey yetkiliyi Ankara içinde boş odalarda sürgüne gönderen Ömer Dinçer, gizli çalışmaları için  “A”  takımı da kurdu.
Ömer Dinçer, tüm gizli hazırlıklarını danışman sayısı 10’u bulan bu takım ile yürütüyor. Bakanlıkta  “Ömer Dinçer’in Polit Bürosu” adı takılan takım el üstünde tutuluyor.  “Polit Büro”  AKP’li danışmanlardan oluşuyor. Anlatılanlara göre; Dinçer’in özel danışmanları bakanlık katına yayılmış haldeler. Hepsinin lüks makam odaları ve sekretaryası var. Bakanın  “çok özel”  çalışmaları için hemen makamın yanında tahsis edilen odada bir araya gelip büyük bir ketumiyet içinde çalışıyorlar. Yapılan çalışmaların çoğundan eğitim bürokrasisinin bile haberi olmuyormuş. Ömer Dinçer’in kendi getirdiği bürokratlar bile bu çalışma tarzından memnun değil.  “Çoğu şeyden Bakan televizyonda veya gazetelerde açıklama yaparsa haberimiz oluyor” diyorlar.
“Peki işlev dışı kalan bürokratlar, hâlâ o koltuklarda niye otururlar” derseniz.
Bence  “cevabını siz verin” ...

 


Fotoğraf avcıları

Tekme ile tokatla, muhalefete dayak atmakla içeride oluşan gizli dağınıklığın ve kırılganlığın önüne geçmeye çalışan Tayyip Erdoğan ne yaparsa yapsın, kontrolü kaybetmiş durumda. Yıllardır Ankara’da gazetecilik yapan biri olarak, iktidarların son halini görebilmek için hep bürokrasiye bakarım. Bürokratların nabza göre değişen pusulaları, bize iktidarın gerçek son durumunu gösterir. Geçenlerde önemli bir makamda bulunan bir arkadaşımdan dinledim; Erdoğan taraftarları ile Gül taraftarları bürokrat odalarında fotoğraf avına çıkmışlar.
Yapılan  “nazik”  ziyaretlerde kimin odasında Başbakan’ın fotoğrafı var kimin odasında Cumhurbaşkanınki; teker teker tespit edilip yukarılara arz ediliyormuş.
Durumu çakozlayan bazı uyanık bürokratlar ise hem Gül’ün hem de Erdoğan’ın fotoğrafını birlikte odalarına koyuyorlarmış. Bu grubun bence şansı hiç kalmadı..
İster gülün ister ağlayın ama fotoğraf bu!..

Yazarın Diğer Yazıları