Gelin biraz da yüzde 99'u yazalım
Size yıllardır bu köşeden resmî belgelere dayalı bir şekilde milyarlarca liralık usulsüzlükleri anlatıyorum.
Bunca yazı ve araştırmanın ardından gördüm ki bu iktidar için kamu kurumlarındaki ihalelerde yaşananlar "usulsüzlük" değil "yapılması gereken normal bir davranış" olarak benimsenmiş.
Bu davranış kendisini büyük otoyol ve köprü inşaatlarında da gösterince ne hale düştüğümüz herkesin malumu.
Şuraya geleceğim…
Buralarda 20 yıldır harcanan milyarlarca lira senin, benim, bizim cebimizden çıkıyor. Harcamalar en basitinden vergilere yansıyor. Fakat bütçe açığı oluştukça enflasyon, enflasyon arttıkça faiz, faiz arttıkça da dolar kontrol edilemez bir hâl alıyor.
Ve git gide fakirleşiyoruz.
Bakın Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) diye bir kurumumuz var değil mi?
Onun açıkladığı verileri aktarıyorum…
Tarım Ürünleri Üretici Fiyat Endeksi (Tarım-ÜFE) yıllık %21,32 arttı.
Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE) yıllık %27,09 arttı.
Yurt Dışı Üretici Fiyat Endeksi (YD-ÜFE) yıllık %32,51 arttı.
Tarımsal Girdi Fiyat Endeksi (Tarım-GFE) yıllık %17,52 arttı.
Ama TÜFE yüzde 15 arttı(!)
Bu araştırmalarda "Maddi Yoksunluk" diye bir şey duydunuz mu?
Anlatayım...
Çamaşır makinesi, renkli televizyon, telefon ve otomobil sahipliği ile ekonomik olarak beklenmedik harcamaları yapabilme, evden uzakta bir haftalık tatil masrafını karşılayabilme, kira, konut kredisi ve faizli borçları ödeyebilme, iki günde bir et, tavuk, balık içeren yemek yiyebilme ve evin ısınma ihtiyacını karşılayabilme durumu ile ilgili hane halklarının oranlarını yansıtır.
Yukarıda belirtilen dokuz maddenin en az dördünü karşılayamayanların oranı olarak tanımlanan ciddi maddi yoksunluk oranı geçen yıl yüzde 26 çıktı.
Yani Türkiye nüfusunun yüzde 26'sı bu maddeleri karşılayabilecek durumda bile değil. 20 milyondan fazla insan "maddi yoksunluk" içerisinde.
Bir şey daha var: Sürekli Yoksulluk Oranı...
Bu oran dört yıllık veriler kullanılarak hesaplanıyor. Son bir yılda ve aynı zamanda önceki üç yıldan en az ikisinde de yoksul olan fertleri kapsıyor. Buna göre, geçen yılın anket sonuçlarında "sürekli yoksulluk" oranı ise yüzde 12,7 oldu. Yaklaşık 10 milyon insan…
Aslında üç aşağı beş yukarı, durumu biraz daha iyi biraz daha kötü halde ülkenin yüzde 99'u bu durumda.
Zaten ben size bugüne kadar yazılarımda hep yüzde 1'i anlattım.
Yani ayrıcalıklı kesimi, ihale mafyalarını, rant peşinde koşanları, iktidar düşkünlerini…
Yukarıda yazdıklarım yüzde 99'a ait verilerdi.
Hadi gelin yüzde 99'a ait bir bilgi daha vereyim.
Ben Adanalıyım. Bizim oralarda et tüketimi had safhadadır. Öyle ki kahvaltıda bile yenir. Keza Güneydoğu'da, Ege'de, Trakya'da, İç Anadolu'da ve Doğu'da…
Eti bu kadar seven Anadolu insanının Avrupa'daki et tüketiminde en geri sırada olduğunu biliyor muydunuz?
Türkiye'de kişi başı et tüketimi yıllık 38 kilogram olarak hesaplanırken, bu rakam "battı" denilen Yunanistan'da 71 kilogram olarak belirlenmiş.
Almanya'da 87, Fransa'da 83 kilogram olan yıllık kişi başı et tüketimi, İspanya'da 100 kilogramı bile buluyor.
Sözün özü…
Siyaset yapmadan size ne kadar kötü bir durumda olduğumuzu aktarmaya çalıştım.
Türkiye; zenginlerinin de fakirlerinin de çoğaldığı bir ülke haline geldi.
İşte bu iktidarın görmemekte ısrar ettiği büyük bir sorun olarak bizleri bekliyor.
Devletin zirvesinden gelen sinyaller ise bu ısrarın maalesef süreceğini gösteriyor.