Gelen vuruyor giden vuruyor... Dışişleri bekliyor!..
AKP iktidarı ve onun Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu tarafından yürütülen stratejik çukurluk yüzünden şamar oğlanına döndük!.. Kars’ın Arpaçay ilçesinde yaylada koyununun peşine düşen Türk çoban birazcık sınırı geçti diye Ermeni askerler tarafından sırtından vurularak öldürüldü. Attığı zaman mangalda kül bırakmayan Tayyip Erdoğan ve Hükümeti ne yaptı?..
Dışişleri Bakanlığı’ndan kısacık bir yazılı kınama açıklaması..
Aman ha!..
Ermeni açılımı da zeval görmesin!..
Dışişleri Bakanlığı’na “başka bir girişim olacak mı” diye sordum. Verilen cevaplar;
“Ne tür bir müdahale kastınız? Ermenistan’la ilgili gerekli girişimler yapılıyor dedik zaten. Bu konudaki görüşlerimiz ve bilgi talebimiz Ermeni makamlarına iletiliyor. Orada Büyükelçiliğimiz olmadığı için bizim Tiflis Büyükelçiliğimizden bu tür temasları yürütürüz. Tiflis Büyükelçiliğinde bu çerçevede gerekli girişimleri yapıyor.”
“Gerekli girişimler nedir?”
“Nota gönderirken işte olayı anlatıyoruz, olaydan duyduğumuz üzüntüyü iletiyoruz, kınadığımızı belirtiyoruz ve bu olayın nasıl gerçekleştiğine ilişkin bilgi talep ediyoruz. Ki onların vereceği bilgiye göre tekrardan ne yapılacağı karar verilecek.”
Bir cevap geldi mi?
“Bugün (dün) nota iletiliyordur. Verilecek cevaba göre tekrardan ne yapılacağına bakacağız”
Gördünüz mü?.. Strateji deposu Dışişleri Bakanlığımızı!..
Yılın büyük bir bölümünde bölgeyi karış karış gezerek vatandaşlarla birlikte olan MHP Iğdır Milletvekili Sinan Oğan’dan değerlendirme istedim. Sinmişliğe büyük tepki gösterdi. Oğan, “Son dönemlerde Türk vatandaşlarının canının kıymeti emin olun kalmamış. Suriyeli vuruyor, Irak’tan vuruyor, PKK’lı vuruyor, Ermeni vuruyor, gelen vuruyor giden vuruyor. Bu da Türkiye’nin komşularıyla ilişkilerinde caydırıcılık unsurunun ne kadar zayıf olduğunu, komşularının ve bölgenin nezdinde Türkiye’nin kıymetiharbiyesinin ne düzeyde olduğunu gösteriyor” dedi.
Sinan Oğan, bir bölge gerçeğine dikkat çekti;
“Biliyorsunuz Ermenistan sınırında hayvanlar zaman zaman karşılıklı geçerler. Orada köyün ortasından sınır geçmiş mesela. Ben daha, önceki gün geldim. Ermenistan sınırının dibinden karayolu geçiyor. Zaten Iğdır, Ermenistan’ın hemen yanı başında. Oradaydık, karşı köyü görebiliyorsunuz. Hal böyle olunca da bu tür hadiseler bölgede sürekli oluyor. Bu tür hadiseler dediğim hayvan geçişleri oluyor. Çoban hayvan otlatırken karşı tarafa geçebiliyor. Karşıdan bu tarafa geçiyor ama böyle kurşunla çobanı sırtından vurmak tamamıyla ve tamamıyla kasıttır. Bunu iyi niyetle, güvenlikle açıklamak mümkün değildir. Dolayısıyla Ermenistan’a çok sert bir cevap verilmelidir. Öyle yazılı kınama ile geçiştirilecek bir hadise değil.”
Ermeni vahşetine başka örnekler de verdi Oğan;
“Ermenistan son dönemlerde Azerbaycan sınırında da benzer şeyler yapıyor. Düşünebiliyor musunuz?.. Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki küçük bir akarsuda bir oyuncak bebeğin içerisine bomba konuyor, biliyor ki o suyun kenarında oynayan çocuklar o bebeği alacak ve bebekle oynayacak. Maalesef bu şekilde de oluyor. Çocuklar bebeği alıp oynarken bomba patlıyor ve çocuklar hayatını kaybediyor. Bunun insanlıkla, komşulukla hiçbir ilgisi alakası yok. Çoban meselesi de aynı şekilde. Hayvanlar karşılıklı geçiyor. En fazla havaya ateş edersiniz ve orada herkes o çobanları tanıyor aslında. Bölgede askerlik yapanlar bunu bilir. Bölge askerleri bölgede kimin çoban olduğunu biliyor, çünkü hemen yanı başında o çoban aylardır orada çobanlık yapıyor. Bu iyi niyetli bir komşuluk ilişkisi değil. Bu tamamen öldürmek kastı ile yapılmış bir harekettir ve bunun mutlaka ve mutlaka hesabı sorulmalıdır.”
Niye bu hallere düştüğümüzün açıklaması da Sinan Oğan’ın şu cümlelerinde yerini buldu;
“AKP hükümetinin yönettiği Türkiye’nin bölgede bir ağırlığı kalmamış. Suriyeli vuruyor, uçağımız düşüyor, İsrailli vuruyor, İranlısı vuruyor, Ermenisi vuruyor, Gürcüsü vuruyor, Yunanlısı vuruyor, hepsi vuruyor. Gürcistan bizim verdiğimiz hücumbotlarla bizim gemilere el koyuyor. Bizim hibe ettiğimiz hücumbotlarla. Türkiye’nin bölgedeki en önemli özelliği caydırıcılık unsurunun olmasıydı. ’E, tabii’diyeceksiniz; şimdi kim caydırıcı olur, asker, ordu. O ordunun itibarını beş paralık etmiş bir hükümet, o ordunun caydırıcılık unsuru olarak görev yapmasını bekler misiniz? Hükümet kendisi orduyu PKK’ya, İsrail’e yem etmiş. Kendi 9 tane vatandaşını İsrail’e yem etmiş bir hükümetten caydırıcılık unsurunu beklemek abesle iştigaldir.”
Ermenistan’a cılız açıklama yapılmasının sebebinin Ermeni açılımından kaynaklanıp kaynaklanmadığını da sordum Oğan’a;
“Kesinlikle budur. Tayyip Erdoğan, PKK cami yaktı gıkını bile çıkaramadı. Niye, aman bebek katili rahatsız olur, aman Kandil rahatsız olur, aman açılımcılar rahatsız olur diye. Maalesef bu açılım süreçleri Türkiye’yi bu hale soktu. Ermeni açılımı zarar görmesin diye cılız bir açıklama ile bu geçiştirildi. Sayın Ahmet Davutoğlu’nu ben göreve çağırıyorum. Ahmet Davutoğlu’nun görevi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının yurt dışında güvenliğini de aynı zamanda sağlamaktır. Ama Ahmet Davutoğlu bunun dışında her işle meşgul. Bir tek dış politika ile meşgul değil.”