Gelen ağam, giden paşam

Neo-Con’ların tercüme kalemi gibi çalışan liboşlar ile ‘Başbakanımız’ın bacak bacak üstüne atarak şakalaştığı yakın dostu Bush müttefikimizdir’ diyen yandaş medya Obamaya ilk görüşte aşık oldu

Dün yeni dünya düzeninin propagandasını yapan Bush hayranları bugün değişimi kutluyor.
Bush’un ABD’si biricik müttefikiniz değil miydi ey yandaş takımı?
No-conların tercüme kalemi gibi çalışmıyor muydunuz ey liboşlar?
En güzelini İlhan Selçuk söyledi:
“Gelen ağam.. Giden paşam..”
Zihniyetiniz bu!
Ya da ne demişti Melih Aşık: “Türkiye olarak biz neden seviniyoruz Liderimizin lideridir kendileri malum... Ve bizim de manevi Başkan’ımız bir yerde!”
‘Obama Fan Clup’ üyeleri, acaba yeni idolleri mi, yeni başkanları için mi döktürmüşler aşağıdaki satırları:

Obama’nın Amerikan halkına tattırdığı coşkuyu Türkiye tam iki kez yaşadı. Yeni ABD Başkanı’nın seçim kampanyasında savunduğu değerler, AKP’ye iki seçim kazandıran ilkelere hiç yabancı değil. AKP, Obama’lı dünya gerçekliğine, ’değişim’bayrağını yeniden ele alarak mukabele etmelidir.
* Fehmi Koru / Yenişafak


Şimdi siyahî Barack Hüseyin Obama Başkan... Hala daha ne ’değiştiğini’soranlara rastlıyorum... İçimden ’el insaf’ diyorum...
* Mehmet Altan / Star

Amerika iç savaşı nihayet bitiyor. Gerisi teferruat...
* Yasemin Çongar/Taraf


Tarihi 4 Kasım seçimleriyle birlikte yalnız Amerika’da değil, neredeyse bütün dünyada daha iyi bir gelecek umudu doğdu.
* Hasan Cemal / Milliyet


Obama, Beyaz Saray’a girdikten sonra ezilmişlerden yana bir tutum sergileyecek gibi görünüyor. Başka bir deyişle, Obama kendine göre yeni bir dünya kurmaya çalışacaktır.
* Mehmet Ali Birand / Posta


Obama’nın insanın tüylerini diken diken eden teşekkür konuşmasını izledim. Evet, dünyanın en büyük gücü Amerika’nın önderliğinde dünyanın önünde yepyeni bir yol açılıyor.
* Ergun Babahan/Sabah


Konuşmasını dinlerken içim kamaştı. Seçmenlerine teşekkür mektubunu Barack diye imzalamış. Bu küçük ayrıntı bile çok önemli...
* Ahmet Altan/Taraf


++++++

Türkiye için ‘devrim’ değil
Obama’yı Türkiye için etnik ayaklanma idolü yapmaya çalışanlar boşa kürek çekiyor. Kürtler bu ülkenin para ile satılan köleleri olmadı; Başbakanı, Cumhurbaşkanı oldu
Medya, siyahi Obama’nın ABD Başkanı seçilmesini, “ağababanız devrim yaptı, sıra sizde” gibi bir dayatmaya dönüştürmek eğiliminde.
Önceki gün İsmet Berkan, Kürtler’e içlerinden bir Martin Luther King çıkararak Tandoğan’a yürümelerini öğütlüyordu. Dün de Ertuğrul Özkök, “Bir Türk için bir Kürt’ü cumhurbaşkanı seçmek, bir Amerikalı için siyah bir Amerikalıyı seçmekten daha mı zordur?” diye sordu. “Türkiye’de hiç mi Kürt başbakanımız, cumhurbaşkanımız olmadı?” diyeceğimizi öngördüğü için, gardını “Ama bu kişilerin hiçbiri, o makamlara, “Kürt kimliğini”, derisine renk olarak işlemiş biçimde oturmadı. Bir Türk, açık açık ‘Ben Kürdüm’ diyen birini cumhurbaşkanı seçmek için oy verir mi? Bu gerçek bir demokrasi testidir.” cümleleriyle aldı. Asıl soru Türkiye’nin ABD gibi, bir demokrasi sınavına ihtiyacı olup olmadığıdır. Gerçekten de Türkiye’de sayısız Kürt vekil, bakan, Başbakan, Cumhurbaşkanımız oldu. Başbakanlar Ferit Melen, Cemal Gürsel... Eski Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin... İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu... Mevcut Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik...
Hala Başbakan Erdoğan bas bas bağırmıyor mu; “Benim 75 Kürt vekilim var” diye?
Bu isimler Özkök’ün iddia ettiği Kürt olduklarını da gizlemediler. Aksine Turgut Özal’ın yaptığı gibi kamuoyunun karşısına geçerek açıkladılar. Mehmet Şimşek gibi, bunu Avrupalı parlamenterlere referans gösterecek kadar sahiplendiler!
Obama köleleştirilmiş bir ırkın kırma temsilcisi olduğu için ‘iktidardaki köle’ devrim diye ambalajlanabilir. Ama Kürtler bu ülkede hiç köle olmadılar ki? Türkiye Cumhuriyeti’nde yalnızca Kürt oldukları için para ile alınıp satıldıkları, tarlalarda hayvanların yerine çalıştırıldıkları, otobüse ön kapıdan binemedikleri, oy kullanamadıkları... dönemleri oldu mu? O zaman bu ülkenin eşit haklara sahip oldukları diğer vatandaşları gibi onların da seçilebilmesi niye bir devrim olsun Türkiye için. Bir Kürt’ün Başbakan olması, Bakan olması, Meclis Başkanı olması, Cumhurbaşkanı olması tantanası yapılmayacak kadar doğal bu ülke için. Asıl demokrasi bu değil mi?


++++++



Taraf krizden nasıl etkilenmiyor?
Medya sektörü 2009 itibarıyla yüzde 40 oranında küçülecek. Daha şimdiden bunun etkileri yaşanıyor, arkasında büyük sermaye olan gazete ve televizyonlar bile deyim yerindeyse sapır sapır dökülüyor. Üstelik bunlar reklâm alan yayın organları.
Önümüzdeki dönemde büyük patronlar gruplarındaki kimi ayak bağı olmuş küçük gazeteleri kapatmak zorunda kalacak. Bunun planı yapılıyor: Örneğin Radikal ve Referans gidici. Üstelik arkasında koskoca Doğan Grubu var.
Sözüm ona birkaç idealist aydının yan yana gelerek çıkardıkları Taraf var bir de. Hiç reklam alamıyor. Birkaç dinciden aldığı göstermelik ilanlar dışında. Satışı derseniz çok kötü. Medyada herkes krizden nasibini alırken, patronlar yayın organlarını kapatmayı planlarken Taraf çıkmaya devam ediyor.
Oysa demeç verdikleri gibi “bağımsızlarsa” yaşamaları çok zor.
Ama Taraf’ın bir umudu var: Obama. Demokrat Parti’nin dünyanın her tarafında Taraf gibi gazetelere ihtiyacı var.
* Oray Eğin / Akşam


++++++

Elin eşeği başkan oldu
Bizimkilere ne oluyor?

ABD seçimlerinin en hoşuma giden yanı bu oldu:Kazananların amblemi; eşek... Eşek kazandı...
Bizim siyasetçimiz; Meclis’te fiske atmakta... Bir ayağı havada, onu yere basmadan öbür ayağı ile de fiske atmaya kalktığı için (biz buna eşzamanlı çifte fiske diyoruz) kıçüstü düşmekte...
Partilileri bu durumlarda verilmesi gereken desteği vermişler, yirmi kadar el fiske atanın yere yaklaşmakta olan kıçını tutmuş...
Niye?.. Kıçüstü oturmasın diye... O ise hazır desteği bulmuşken, fiskelerini otomatiğe bağlamış, havada bisiklet çevirir gibi fiske üstüne fiske atıyor.
Derdi; Deniz Feneri rezilliğinin iktidardaki henüz bilinen (çünkü henüz bilinmeyen de var) uzantısı RTÜK Başkanı Zahid Akman’a, muhalefetin “Ahlaksızlığa sahip çıkmayın” diyerek itiraz etmesi.
Fiskeci buna kızmış.
İşte: Sağ ayağını kaldırdı, 45 dereceye getirdi, üç kez kendi ekseninde döndü, ayağı yerine arka nahiyesi muhalefetin önüne denk gelmesin diye göz ucu ile kontrolünü yaptı...
Ve ikişerden, peş peşe altı fiske attı... Ah demokrasi... Sen insanların işisin... İnsan olanın, faziletli olanın, namuslu olanın, ahlaklı olanın, görgülü olanın, adam gibi adamların... Sen terbiyesin... Yoksa elin eşeği kazanır, dünyayı yönetir, gıpta ile bakarız da... Amblemi fener, nur, ışık, ampul olanlarımızın eşekliği düşer bize... İki eşeğin hikáyesidir bu...
* Bekir Coşkun/Hürriyet


++++++

GÜNÜN SÖZÜ
Amerikalılar yeni başkanını seçti...Bakalım o bizden kimi seçecek...
* Halim Selim

++++++


MİNİ YORUM
Meclis’te kendini neden korursun?
Akşam’ın manşet yaptı. Hükümet sözcüleri TBMM’deki komisyon toplantısında korumaların arkasına oturmuş. Mehmet Yılmaz: ‘Ayıp olmuyor mu?’ diye soruyor! Bunun devamı ‘Meclis çatısı altında kimi kimden koruyorsunuz’ diye bir cümle olur normalde. Ama yazamamış. Nasıl yazsın, dokunulmazlıklar bir kalksa aklınıza gelebilecek binbir suçtan yargılanacak vekillerimiz. E bir de terör tehdidi var. Malum PKK’nın işbirlikçilerinin mecliste olduğu bizzat siyasi parti genel başkanlarınca iddia edildi! Eğri oturup doğru konuşunca, insan meclis çatısı altında kendini koruma gereği hissedebilir. Çok doğal!
* Selcan TAŞÇI

Yazarın Diğer Yazıları