Gelecek hafta demokratikleşme paketi açıklanacak

Başbakan Erdoğan gelecek hafta üzerinde uzun süreden buyana çalışılan demokratikleşme paketini açıklayacaklarını duyurdu. KCK Başkanı Cemil Bayık’ın 5 Eylül 2013’te PKK’nın çekilmeyi durdurduğu fakat ateşkesi muhafaza ettiği açıklamasından sonra AKP Hükümetinin demokratikleşme paketi çalışmalarını hızlandırdığı ve paketin açıklanmasının öne alındığı ileri sürülüyor. Paketin içeriği ile ilgili Hükümet yetkilileri tarafından sızdırılan bilgiler Türkiye’nin milli birlik ve beraberlik içindeki geleceği ile ilgili olarak ciddi anlamda endişe verici. Paketin radikal dönüşümlerin temelini atacağını Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, paketi “sessiz devrim” diye nitelendirerek ortaya koyuyor. Devrim, mevcudun devrilmesi, tasfiye edilmesidir. AKP Hükümetinin sessiz devrimi ise milli-üniter devlet yapısını tahrip edecek bir sürecin son aşamasını oluşturuyor.
Demokratikleşme paketi, gerçekten demokratik toplumlarda var olan demokratik hakları mı sağlayacak yurttaşlara? Gerçekçi olalım. Gezi olayları sırasında gaz bombası atan tüfekleri 45 derecelik bir açı ile ateşlemeleri gerekirken, insanları hedef alarak atan ve bir çok göstericinin gözünün çıkmasına veya ağır yaralanmasına neden olan, bir göstericiyi kafasını tekmeleyerek öldüren polis sistemini ek maaş ile ödüllendiren bir Başbakanın, siyasal hedefi demokrasi olamaz. Birkaç gün önce Hatay’da hâlâ nasıl öldürüldüğü belli olmayan 22 yaşında bir gençten bahsederken, “izinsiz gösteri yapanlara karşı polis, yasalara göre hareket eder ve gereken önlemi alır” diyerek, hayatını kaybeden gencin ailesinin acısı ile adeta alay eden bir Başbakan, demokrasiyi sadece kendisinin açık bir şekilde ifade ettiği gibi araç olarak görür.
Eğer polis, gerçekten yasalara göre hareket edip, gereken önlemleri alıyor ise İstanbul’da Taksim’de, Ankara’da Kennedy Caddesi’nde veya Hatay’da bu önlemleri alan polis, neden Cizre’de Polis Vazife ve Selahiyetler Kanunu’ndan kaynaklanan vazifelerini yapmaz. Eğer polis görevini yapıyor ise neden dağdan şehirlerdeki, kasabalardaki ailelerini “izinli” olarak ziyarete gelen PKK’lılara dokunulmaz? Neden görevini yapmayı düşünen polis ve askere Güneydoğu Anadolu’da Valiler izin vermezler ve “barışı provoke mi etmek istiyorsun” şeklinde bir yaklaşım sergilenir?
Özetle, bugün ne polis ne de asker, Başbakan’ın söylediği gibi “yasalara göre” değil, iktidarın arzularına göre hareket etmektedirler. PKK’yı serbest bırakmak nasıl yasalara uygun değil ise Gezi göstericilerinin üzerine gaz bombası sıkmak, eli sopalı sivil polislere dövdürmek veya göstericileri döverek, polis-sivil karışımı gruplara dövdürerek öldürülmesine uygun bir politik atmosfer sağlamak da yasalara uygun değildir.
Mesele Türkiye’nin demokratikleşmesi değildir. Bir ülkede demokrasi, seçimlerde seçim barajlarının olmaması ile başlar. %10 barajında ısrar eden bir Başbakan ve Hükümetinin demokrasi konusunda ne kadar samimi olabileceği ortadadır. Eğer bu konularda Başbakan ve Hükümet çok farklı bir tavır içinde olsa idi, o zaman gelecek hafta açıklanacak demokratikleşme paketi konusunda da “Ne yapalım, AKP Hükümeti böyle” diyebilirdik. Oysa, PKK’ya demokrasi, Gezi’ye polis diyen bir iktidarın amacı başkadır.
Bu amaç, İstiklal Savaşı ile kurulan devletin TÜRK karakterinin ortadan kaldırılmasıdır. Ne yazık ki, Müslüman olmanın “milliyetsiz” olmak olduğuna inandırılan bir siyasal hareketin zihniyet dünyası, Türk milleti ile hep sorunlu olmuştur. Bir bölümü ise İslam dinini kendi etnikçi-ırkçı milliyetçiliklerini gizlemek ve Türk’e düşmanlığı İslam’ın arkasına saklamak yolunu seçmişlerdir. Türk Milletinin önemli bir bölümü, içinden geçtiğimiz sürecin kendisine ne kadar ciddi bir tuzak hazırladığının farkında değildir. Bundan dolayı, Türkiye hızla bir felakete doğru sürüklenmektedir.
Yukarıda bahsettiğimiz sürece karşı fikri bir mücadele veren 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü bugün 9. kuruluş yıldönümünü kutlayacak. Enstitümüzde çalışan Türk Milliyetçisi gençler, üniversitelerde yüksek lisans ve doktora çalışmalarını sürdürmektedirler. 21. YYTE, 7 seneden bu yana aylık olarak 21. Yüzyıl Dergisi’ni çıkarmaktadır. Üç aylık 21. Yüzyılda Sosyal Bilimler Dergisi 1. yılını doldurmuştur. Bu yıl Eylül ayından itibaren üç aylık Milli Güvenlik ve Askeri Bilimler Dergisi’ni çıkarmaya başlamıştır. Bütün bu çalışmalar Türk Milliyetçiliğinin ayaklar altına alındığı bir dönemde gerçekten büyük zorluklar/sıkıntılar içinde yapılmaktadır. Yeniçağ okurları olarak 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü’ne, yayınlarına abone olarak destek verebilirsiniz. Site üzerinden abone olmanız mümkündür.

Yazarın Diğer Yazıları