Gecikmiş bir HDP itirazı

Bakmayın siz bizim, asker-sivil, kadın-erkek, genç-yaşlı-bebek-çoluk çocuk, hedef fark etmeksizin şiddetin ve vahşetin her türüne başvuran, pusu, suikast, katliam, silahlı saldırıdan, silah ve uyuşturucu kaçakçılığına kadar bulaşmadığı suç kalmayan PKK terör örgütünü, bir kere bile adıyla sanıyla kınayamadığımıza, hiçbir zaman bağımızı koparmamış, iş birliğimizi sonlandırmamış hatta son derece pişkin de bir üslupla "Biz sırtımızı YPJ''ye, YPG''ye ve PYD''ye yaslıyoruz bunu söylemekte ve savunmakta hiçbir sakınca görmüyoruz. Sırtımızı kime yasladığımızı söylüyoruz, bundan sonra da yaslamaya devam edeceğiz" diye meydan okumamıza…

*

Bakmayın siz bizim, PKK kamplarında, üstlerimizde tek tip terörist kıyafeti, ellerimizde ağır silahlarla verdiğimiz pozlara, devlete savurduğumuz "PKK sizi tükürüğüyle boğar" tehditlerine, "Apo''nun heykelini dikme" vaatlerimize…

*

Bakmayın siz bizim, suçluyu övmek olduğunu çok iyi biliyor olsak da ve koca bir ülkenin yasına saygısızlık pahasına, elinde 40 binden fazla insanın kanı olan terör örgütü başını "Biji Serok Apo" (Yaşasın başkan Apo)" diye selamlamaktaki ısrarımıza…

Hukuk ne ki!

*

Bakmayın siz bizim, PKK''nın katlettiği şehit asker ve polislerimizle "Etkisiz hale getirilmiştir" diye kafa bulup da, PKK''lı teröristleri "şehit" ilan ediyor, devletin güvenlik güçleri ve en tabii hakları olarak şehitleri adına yapsa neredeyse savaş, nefret suçu diye çarpıtacak olsak da, cenazelerinde "Ey şehit kanın yerde kalmayacak" diye intikam yeminleri atıyor olmamıza…

*

Bakmayın siz bizim, dağdaki teröristleri "gerilla" diye kutsamamıza, onları "onur ve şerefimiz" saymamıza…

*

Bakmayın siz bizim, polis tekmelememize, tokatlamamıza, ısırmamıza…

*

Bakmayın siz bizim, bireyin iradesini tanımıyor oluşumuza, etkimiz altındaki bölgelerde derebeylik düzeni işletiyor, gücümüzü feodaliteden alıyor olmamıza…

*

Bakmayın siz bizim, "İstanbul sözleşmesi" diye ortalığı inletip de işimize gelirse bütün tercihlerine pekala ipotek koyduğumuz, silahların gölgesinde tercih dayatmasında bulunduğumuz bir bölgede başını alıp giden pedofili, ensest vakalarının altına süpürüldüğü halının üzerinde halaya durmamıza…

Mevzubahis dağlara kaçırılan, terör örgütünün "cariyesi" yapılan, mağaralarda tecavüze uğrayan, katledilen kadınların haklarını bir gün olsun savunmamamıza…

Katillerine, tecavüzcülerine tepki göstermediğimiz, kınamadığımız gibi bir de üzerine "kahramanlaştırmamıza(!)"

*

Bakmayın siz bizim, Şeyh Sait gibi, şu fani dünyada adı "demokrasi" ile en yan yana gelemeyecek olan bir figürü "öncü" sayıyor oluşumuza…

Bakmayın, Cumhuriyet''in dinsiz olduğu, ırzı, namusu, Kur''an''ı ortadan kaldıracağı fitnesi, velhasıl "Din elden gidiyor" yaygarasıyla isyan etmiş bu İngiliz kuklası yobazın iade-i itibarına çalışıyor olmamıza…

*

Biz bu ülkenin en demokratik partisiyiz!

*

Biz öyle ırkçı ve dahi etnikçi değiliz ki, birileri "Türk ittifakı" diye ortaya çıksa "faşist" diye yaftalamaya doyamayız ama kendimiz, gerine gerine "Kürt ittifakı" kurabiliriz pekala!

Biz öyle ilkeliyiz, ilkeleri isimlerden öyle bir önceleriz, önemseriz ki, ipotek altına alma çabasında olduğumuz muhalif oyları "özgür bırakmak" için bile "Şu isim asla olmaz" şartı koşarız mesela!

Biz, Türkiye''nin "tek adam sistemi"nden kurtulmasını öyle çok isteriz, bu sistemle olağan hale gelen haksızlıklara, hukuksuzluklara, zulme o kadar ama o kadar karşıyız, onu def etmek için her şeyi yapmaya öyle kararlıyız ki, muhalefetin kendi haline kalabilse güle oynaya kazanacağı bir seçimi ikinci tura götürebilecek çıkışlar yapmakta hiiiiç sakınca görmeyiz!

Velhasıl…

Biz, demokrasiyi öyle hücrelerine kadar sirayet ettirmiş, sindirmiş bir partiyiz ki, kendi tercihlerimizi dayatmak uğruna bütün ülkenin kaderini etkileyecek tehditlerden çekinmeyiz!

Demokrasi, tam da böyle bir şeydir çünkü!

Demokratik olmak tam da böyle davranmayı gerektirir!

*

Kimse kusura bakmasın…

Hatta bakarsa da baksın…

Türkiye''de bir "tabu"ya dönüştürülen HDP (ve geçmiş bedenleri), gerçekten objektif, gerçekten bütün ideolojik, siyasal, etnik mahalle baskılarından arınmış, "hukuk"un ne olduğunu, "demokrasi"nin ne olduğunu, "ilke"nin ne olduğunu gerçekten bilen herkes için tam da böyle bir çelişkiler abidesidir!

Sembollüğüne soyunduğu şeyler ile gerçekte olduğu şey arasında uçurumlar vardır.

Daha netleştireyim;

AK Parti için "hukuk" ne ise, HDP için de odur; işine geldiği yerde, işine geldiği kadar!

AK Parti "demokrasi"den ne anlıyorsa, HDP''nin anladığı da o kadardır; işine geldiği yerde, işine geldiği kadar!

*

Dolayısıyla…

Ben bu ülkenin, 2023 yılında yeniden demokratik, parlamenter, denetlenebilir, hesap sorulabilir ve verilebilir bir rejime kavuşmasını arzulayan bir vatandaşı olarak, Türkiye''de "demokrasiye saygılı" kabul edilmenin ön şartının, demokrasinin d''sini bile içselleştirememiş bir feodalite uzantısının nazına oynamak haline getirilmesini reddediyorum.

Cumhuriyet''in ikinci yüzyılında, demokrasiye giriş sınavını, HDP üzerinden vermeye zorlanmayı kınıyorum!

Yazarın Diğer Yazıları