Gecikmeden sıkıyönetim
Türkiye, birisi terör diğeri ekonomik buhran olan 2 yengeç ayağının kıskacındadır. Ekonomi ile ilgili düşüncelerimi inşallah başka bir hafta yazacağım. Bugün teröre karşı acil çare gördüğüm "Sıkıyönetim" konusunu ele alacağım.
Dünya üzerinde Türklüğe karşı çok planlı bir imha hareketi var. Tarih kültürü, tarih şuuru ve millet sevgisinden mahrum olanların bunu görmesi beklenemez. Şu anda Kırım'da, Çin'de Uygur Bölgesinde, Kafkaslarda, Bayır Bucak'ta, Irak'ta, Azerbaycan'da Türk varlığı imha edilmek, baştan aşağı yok edilmek için her şey yapılıyor. Azerbaycan'a giderseniz Rus Ordusu'nun desteğindeki Ermenilerin Hocalı'da ve diğer bölgelerde katlettikleri bizim canlarımızın cesetlerini odun istifler gibi yüzlerce metre nasıl yığdıklarını görürsünüz. Tıpkı Doğu Anadolu'da Ermeni zulmü yaşamış bölgelerdeki Türk mezarları gibi...
Şu an yaşadığımız sıcak çatışmalar, bombalar sandığınızdan çok daha planlıdır. Öldürülen teröristlerin kimlik tespitlerinde Ermeni; başta olmak üzere çeşitli milletlere mensup olduklarını tespit ediyoruz. Gazeteler "Ankara'daki patlamadan önce Emniyet'in servis araçlarına suikast tertipleneceği yolunda istihbarat alındığını bildirerek ikazda bulunduğunu ancak tedbir alınmadığı için bu facianın yaşandığını" belirtiyor. Ne yazık ki sıcak çatışma bölgesinde de ölümü yiğitçe omuzlayan silahlı kuvvetlerin ve Emniyet mensuplarının en güzide elemanlarının yiğitçe çarpışmasına rağmen bilgi eksikliği, koordinasyon yetersizliği, sonucu geciktiriyor. Terörle mücadelede Başbakan, Genelkurmay Başkanı ve İçişleri Bakanı sac ayağını meydana getirir. Bunların emrindeki kadrolar da aynı inanç ve güven bütünlüğü içinde olacağı için devletin gücü vatan düşmanlarını temizler.
Güven bunalımı
Bugün yönetenlere karşı güven bunalımı var. İmzasız mektubu ihbar sayanlar kahramanların yiyecekleriyle ilgili çok efendice ifade edilmiş şikâyetleri duymuyor, duysa da isterlerse havyar da gönderelim gibi basında yer alan söylenmemiş olmasını gönülden dilediğimiz sözlerle karşılık verilebiliyor. Güven bunalımı koruculara karşı gösterilen vefasızlıkla başladı. Bugün askerin veya Emniyet güçlerinin millî mahkemelerden geçtik uluslararası kuruluşlarda yargılanabileceğinden bahseden propagandalar dinliyoruz. İşte bu noktada bir şehrin bir ilçesinin üç mahallesinde sokağa çıkma yasağı ilan ediyorsunuz. Yeraltı köstebek gibi oyulmuş. Bu olumsuzlukları aşmanın yolu sıkıyönetimdir. Sıkıyönetim savaş veya savaşı gerektirecek durumlarda ayaklanmalarda vatanın ve milletin bölünmezliği tehlikeye düştüğü zaman ilan edilen bir yönetim biçimidir. Bu iktidar döneminde İç Hizmet Kanununda yapılan değişiklikle Silahlı Kuvvetlerin iç güvenlikle ilgili bütün yetkileri kaldırıldı. Yarın bazı kötü niyetli çevrelerin, asker sahip olmadığı yetkiyi kullandı demeyeceğinden nasıl emin olabiliriz? Ayrıca, Sıkıyönetim komutanları bu kanuna göre sorumluluk taşıdıkları dönemle ilgili hiç bir suret ve şekilde hesap vermez. Bugün komutanlar bu güvenceden de mahrumdur. Sıkıyönetim keyfi yönetim demek değildir. Anayasa'da belirtilmiş olan kurallara uygun olarak tamamen hukuki bir yönetim biçimidir. Sıkıyönetime ait tüm işlemler yargı tarafından denetim altındadır. 1982 Anayasası'nda yer alan bu kurallar Sıkıyönetim Kanunu ile düzenlenmiştir.
Terörün dirilişi
Sivil siyasetin yaptığı hatalar ölmüş terörü diriltti. "Çözüm Süreci" denilerek teröristlerin bütün alt yapıyı hazırlamasına imkan sağlandı. Suriye sınırının uzun süre müdahalesiz bırakılması, 2,5 milyon mültecinin ülkeye sokulmasıyla her türlü terör vasatı rahatlıkla giriş yaptı. Şimdi hukuki güvence sağlanmadan askerler ve Emniyet güçlerinden bu yanlışların meydana getirdiği yıkımların onarılması isteniyor. Devletin güçleri ancak sıkıyönetimin vereceği güvenceyle hukuki zemine kavuşabilir. Bunu görmek ve bunu sağlamak hükümetin ve TBMM'nin görevidir. Dünya Türklüğünün orta direği Türkiye'dir. Bugün 300 milyona yaklaşan nüfusuyla Türk Dünyası Türkiye'nin sahip olduğu güçle ayağa kalkmasını bekliyor. Gün siyasi ikbal hesaplarının yapılacağı zamanı aşmış ve millî varlığımızı nasıl koruyacağımız çizgisine gelmiştir. Vatan için asker ve Emniyet güçleri yiğitçe şehit düşerken başka hesaplar peşinde koşmak en hafif tabiriyle ihanettir.