Gaziyi doğru anlamak ve 6 ok üzerine
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’le ilgili olarak ne kadar söz söylendi, ne kadar makale, kitap yazıldı hesabı belli değil. Bu büyük insanla ilgili görüşlerin birbirine, daha doğrusu aslına uyanı da, o kadar çok değil. Herhalde bunun için, Atatürk’ü doğru anlamak “ ifadesi sık sık kullanılır. Bu doğruların(!) da birbirine pek uyduğu söylenemez.
Peki neden böyle oluyor? Belki ciddi bir araştırma konusudur, ama ilk bakışta görünen kadarıyla, Atatürk sıradan biri olmadığı için her konuda, pek çok şey söylemiş. Sadece bir kumandan, bir siyaset ve devlet adamı olarak değil, bir düşünce, bir dava adamı olarak da yazmış, konuşmuş. Hem de nasıl. Kumandanlığın, siyasetçiliğin, devlet adamlığının, düşünce ve dava adamlığının icapları her zaman birbiriyle örtüşmez. Eğer bu gerçek dikkate alınıp, dönemin şartlarda söylenen söz, yazılan yazı, yapılan icraat tek başına ele alınırsa çok farklı sonuçlara ulaşılır. Çoğu zaman da, farkında olarak veya olmayarak, herkes kendine göre bir Atatürk icat eder. Onun için gerçeği bulmanın ilk şartı, bütün içinde, amaca ve ortaya konan sonuca göre değerlendirme yapmaktır.
* * *
Gazi hakkında konuşurken söze hep ” İlkelerden “ başlanır. Böyle olması da tabiidir. Ancak bu ” ilkeler “ bahsinde de, maalesef mutabakat sağlamakta zorlanıyoruz. Mesela; pek çok kişinin samimi olarak, Atatürk İlkeleri derken, CHP’nin” Altı Oku “nu anladığını görüyoruz. Kusura bakmasınlar bu doğru değil. Çünkü 6 Ok, Cumhuriyet Halk Fırkası’nın” parti programının “ umdelerini ifade eder. 1923 şartlarında hazırlanmış, gerçekten de çok önemli bir ” program “. Ülkenin sınırlı imkanlarıyla, hızlı ve verimli, bilinçli ve disiplinli bir kalkınmayı sağlamak için hazırlanmıştır. Bu 6 umdeye dayanan program bugün de, tarihi bir sembol olduğu için veya önemli görüldüğü için muhafaza edilebilir. Buna saygı duyulması gerekir.
Ancak adından da anlaşıldığı üzere 6 Ok, bir ” program “dır. Bilindiği gibi programlar günün şartlarına göre hazırlanmıştır, o şartlar değiştikçe, hedeflere ulaşıldıkça, yenilenmek durumundadırlar. Efendim iyi de, Büyük Atatürk CHF’nın Genel Başkanı olması, ayrıca 5 Şubat 1937’de Anayasa’nın 2. maddesine 6 Ok’un konması yetmez mi? denebilir. Hemen cevaplayalım, yetmez. Bu gerekçeler, sadece 6 Ok umdelerinin önemini gösterir, o kadar.
Atatürk İlkeleri denilince, devletimizin kuruluş esasları, milli kültürümüzün inşası, Türk Milleti kimliğinin ve tarih şuurunun güçlendirilmesi anlaşılmalıdır. Böyle olunca da, değişmeyecek esaslardan bahsediyoruz demektir. Çünkü ne devletin yıkılması demek olan temellerin değiştirilmesi, ne milletin kimliği ve değerlerinin ortadan kaldırılması düşünülebilir.
Bu tariflere göre ilkelerden bazı örnekleri şöyle sıralayabiliriz:
Milletin istikbalini, yine Milletin Azim ve Kararı Kurtaracaktır- Hakimiyet Kayıtsız Şartsız Milletindir-Ya İstiklal,Ya Ölüm-Muhtaç Olduğun Kudret Damarlarındaki Asil Kanda Mevcuttur-Tam Bağımsızlık-Türkiye Cumhuriyetini Kuran Halka, Türk Milleti Denir-Türkiye Türklerindir-Ne Mutlu Türküm Diyene-Biz Doğrudan Doğruya Milliyetperveriz ve Türk Milliyetçisiyiz-Devletimizin şekli Cumhuriyet, niteliği Milli ve Üniter’dir-Devletin Temeli Yüksek Türk Kahramanlığı ve Yüksek Türk Kültürüdür-Vatan Mukaddes Bir Bütündür Bölünemez-Bağımsızlığımızın Sembolü Ayyıldızlı Al Bayrağımızdır-Devletin Dili Türkçedir-Başkent Ankara’dır.
Demek ki, ” Program “ değişen, konumuzla ilgili ” İlke “ ise değişmeyen görüşleri ifade eder.
Eğer samimi olarak Atatürk İlkeleri aranıyorsa, bunların ne olduğunu bulmak zor değildir. Ama bazıları, ” canım o tarihte öyle söylenmiş olabilir, ama biz bunları bugüne göre anlamalıyız “ diyerek değiştirmeye kalkarsa, bu sadece Atatürk’e saygısızlık değil, Milletimize de yapılacak en büyük kötülük olur. Kimse kendi ilkelerini ” Atatürk İlkeleri “ diye anlatmamalıdır.
Burada en büyük görev de gerçek bilim adamlarımıza düşüyor. Yukarıda belirtilen kıstaslara göre nelerin Atatürk İlkeleri kapsamına girdiğini objektif bir zihniyetle araştırmalı ve tartışmaya açmalıdır. Böylece çok önemli bir sorun halledilmiş, her türlü istismar önlenmiş, siyaset, devlet ve düşünce hayatımızdaki kargaşaya son verilmiş olacaktır.
Ölümünün 70’inci yılında Gazi’ye Allah’tan rahmet diliyoruz.