Gazilere kapatıp, Suriyelilere açtılar!
15 Temmuz darbe girişiminin, devlet kurumları üzerinde acı tesirleri oldu. Bunların başında uluslararası sağlık kuruluşları tarafından bile referans gösterilen birçok askeri hastanenin statüsünün değiştirilmesi geliyor.
2016 yılında çıkarılan bir kararname ile askeri hastaneler Sağlık Bakanlığı bünyesine alındı. Böylece askeri personelin, gazilerimizin özel olarak tedavi edildiği yapı ortadan kalktı.
Gülhane Askeri Tıp Akademisi'nden (GATA) bahsediyorum.
GATA'daki yanık ünitesi bile Türkiye'nin en iyi "yanık ünitesi" olarak tanımlanıyor, çatışmalarda yaralanan personelimiz burada tedavi ediliyordu.
Sadece yanık ünitesi değil; rehabilitasyon süreçleri, cerrahi müdahaleler ve komple bir yapıdan bahsediyorum. GATA'yı "devlet hastanesi" statüsüne dönüştürürken ismini de değiştirdiler.
GATA gitti, Haydarpaşa Eğitim Hastanesi geldi. Diğeri ise Ankara Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne dönüştü. Bu hastanelerde tedavi görerek yaşama tutunan gazilerimizin ise tepkileri devam ediyor.
Çünkü orada nasıl iyileştiklerini, orada nasıl yaşama döndürüldüklerini unutamıyorlar. GATA'dan sonra aldıkları tedaviler hem yetersiz kalıyor hem de kendilerine "gazi" gözüyle bakan doktorlara, sağlık personeline rastlanılmıyor. Devlet hastanelerinde adeta itilip, kakılıyorlar.
Gazi Üsteğmen Bahaddin Seçgin'in bu konuyla ilgili ayrı bir duyarlılığı var. Kendisi bu konuda bir şeyler yapılması gerektiğini ve gündeme getirilmesini rica etti.
Bizim için emirdir. Şimdi sözü kahraman gazimiz Seçgin'e bırakmak istiyorum. Çünkü anlattıkları çok önemli:
"Hendek operasyonları döneminde Sur'da 4 kurşunla yaralanmıştım. Tarih: 8 Şubat 2016…Ağır yaralanmıştım, beni apar topar Diyarbakır Asker Hastanesi'ne kaldırdılar. Ameliyata alındım. Ameliyatım 8 saat sürdü. Farklı branşlardan (en az 6) askeri doktor ve askeri hemşireler bütün enerjilerini bana harcayıp omuriliğimde ki hasarları onardılar, kurşun şarapnellerini temizlediler. Onların mucizevi elleri sayesinde hayattaydım.
Sonra Diyarbakır'dan Ankara GATA'ya sevk olundum. GATA'da 3 ay yoğun bakımda yine Askeri tabip ve askeri hemşireler bütün varlıklarını, bilgilerini, yüreklerini ortaya koyarak beni hayatta tuttular. Orada onların sadece doktor ve hemşire değil aynı zamanda en sağlam silah arkadaşlarım olduklarını fark ettim.
Bana 2 ay boyunca şırınga ile çay bile verdiler, konuşamıyordum, mideme sarkıtılan bir hortumla besleniyordum. Boğazıma açılan bir kesikle makina yardımı ile nefes alıyordum. 3 defa kalbim durdu.
Tekrar hayata döndüğümde askeri tabip ve hemşireler yine başımdaydılar. Hiç unutmam bir tabip binbaşı: 'Bahaddin yine bizdesin, nereye gittin yaa' demişti:)) Gülümseyen yüzler, şefkatli hemşireler müthişlerdi. Sonra birçok yaralı asker ve polise müdahale etmelerine şahit oldum.
Harp cerrahisinin apayrı bir uzmanlık alanı olduğunu fark ettim. Çok ayrı bir uzmanlık alanı.. O kadar ilginç cerrahi işlemler yapıyorlardı ki şaşırıp kaldım. Şu sözü; 'Beni Türk hekimlerine emanet ediniz' kafamda güncelledim ve şöyle dedim, Atatürk'ün kastı şu olmalı 'Beni Türk askeri hekimlerine emanet ediniz.'
Askeri tabipler benim gibi bir çok gazi için sadece hekim değildi, aynı zamanda mühendislerdi, hem de çok sağlam makina mühendisleri… Kalçadan kemik alıp kola ekler, ayaktan deri alıp kafaya ekler, elleri beslemek için karın boşluğuna dikerlerdi. Kesilmesi gereken kol ve bacakları kurtarırlardı.
Belki şu anda yaşayan gazilerin yüzde 50'si bu çabalar olmasa şehit olmuş olacaktı. Neler neler yaptılar, askeri tabipler kesinlikle çok iyi mühendislerdi aynı zamanda. Anladım ki bu alanda dünyada çok iyiydik.
Birçok yaralı asker devlet hastanelerinde şehit oldu.
Sebebi açık: Harp cerrahi çok ayrı ve sert bir uzmanlık alanıdır, size gelen yaralılar her yeri paramparça bir et yığını olarak gelirdi. Her doktor buna müdahale yeteneğine sahip değildi... Sonra ne mi oldu? askeri hastaneler kapatıldı, askeri sağlık sistemine son verildi, yaralı askerlerin yaşamı şansa bırakıldı. Yazık edildi, vefasızlık edildi. Askeri doktor ve hemşireler, küstürüldüler, artık onlardan askeri tabiri alındı. Askeri sağlık sistemi hayatidir, bu ülkenin çok gerekli bir kurumudur.
Derhal Askeri Hastaneler açılmalı. Gözlemlerim kesinlikle bu yanlış uygulamadan vazgeçilmesi yönünde.. Askeri doktor ve hemşirelere bir kez daha teşekkür ederim, beyaz kamuflajlı kahraman askerlerdi onlar, benim için hala öyleler, var olsunlar, selam ederim."
Gazi Bahaddin Seçgin'in anlattıkları askeri hastanelerin önemini ortaya koyuyor. Seçgin, bu hastaneler kapatıldıktan sonra zorlu rehabilitasyon süreçleri geçiriyor. Tedavisi için Bursa'da devlet hastanesine gittiğinde doktor tarafından azarlanmış, kapı dışarı edilmişti.
15 Temmuz sonrasının en acı kararlarından biridir askeri hastanelerin kapatılması.
Onca yılın emeğine çok yazık oldu. Şimdi o hastanelere gidin, Suriyeli sığınmacılardan sıra bulamıyorsunuz!