Gazi Orduevi gözlemleri
İletişim teknolojisinin hızla ilerlemesinin sayısız faydaları varken, Türkiye’miz de ne yazık ki teknoloji ile sınırlı kalmıyor. Bireysel görev değişikliklerinden bile toplum topyekûn değişim beklentisine giriyor. Kişisel sorumluluk şüphesiz söz konusu bireyin görev yaptığı kurumla anılmasına sebep olur. Ancak ordu ve devlet gibi binlerce yıllık geleneği yazılı olmasa da uygulamadaki teamülleri olan kurumlarda köklü değişikliklerin olması mümkün değildir. Siyasi iktidarların yarım asırdır yavaş yavaş sulandırmasıyla devletin çeşitli kademelerinde yapılan siyasi kadrolaşma vatandaşımızı bu yönde beklentiye sokmuş olabilir. Ancak her daim siyasetten uzak tutmaya gayret ettiğimiz ve göz bebeğimiz gibi korumaya çalıştığımız Türk ordusunda vakti geldiğinde değişen komuta kademelerinin etkisiyle büyük değişimler beklenmemelidir. Nitekim Hilmi Özkök’ün Genelkurmay Başkanlığı sırasında değiştirilmek istenen Kara Kuvvetleri Komutanlığı brövesi, Yeniçağ gazetesinin öncülüğünde tepki görmüş, Özkök de yanlışta ısrar etmeyerek brövenin devamından yana karar vermişti.
Değişimlerden toplumdan çok medyanın etkilendiğini ve hatta yönlendirme yaptığını belirtmeliyiz. Hilmi Özkök için “demokrat”, Büyükanıt için “şahin” gibi yakıştırmalar, Kıvrıkoğlu ve Karadayı için bazı yorumlar hep basın tarafından gündeme getirildiği için sokaktaki Ahmet beyle köydeki sarı çizmeli Mehmet Ağa bile komutan profilleri üzerinde uzman kesilmeye başlamıştır.
Daha önce yazdığım için bugün tekrarlamaya niyetim yok. Ama Türk ordusunun binlerce yıllık sağlam bir yapısı vardır. Rütbe ve kıdem sırası geldiği için komuta görevini üstlenen ve günü geldiğinde emekli olacak kişilere başka misyonlar yüklemek yanlıştır. Devletin her kademesinde uyum sağlanmalıdır. Nitekim Işık Koşaner Paşa, devlet kurumları arasında olması gereken koordinasyon sağlanamadığı için terörle mücadelede istenilen hedefe ulaşılamadığının altını çizmiştir.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nde İlker Başbuğ Paşa’nın Genelkurmay Başkanı olmasıyla yeni bir döneme girildiği beklentisi var. Orduda komutan değişir, ancak alt kadrolar görevine devam eder. Yani siyasi iktidarların değişimindeki gibi bakan, müsteşar, genel müdür, daire başkanları, müdür ve şefleri toptan değiştirilmez. Ordu, kolordu, tümen, tugay, alay, tabur ve bölük komutanları sorumluluklarına devam ederler.
Gelelim Gazi Orduevi gözlemlerime. İlker Başbuğ Paşa’nın ilk icraatını yerinde görüp, personelin memnuniyetine tanık oldum. Ordunun ağır yükünü omuzlayan astsubaylar ilk defa 30 Ağustos Protokolü’nde yer almanın haklı gururunu yaşadılar. Sadece astsubaylar mı? Komando tugaylarının profesyonel hale getirilmesi gibi olumlu adım atan orduda uzman erbaşlar da Gazi Orduevi’nde smokinsiz yerlerini almışlardı. Terörle mücadelede başarı sağlayan cıva gibi uzmanlarla sohbet etme imkânı buldum. Astsubaylardan daha heyecanlıydılar. Bu arada Kuleli’de Harp Okulu’ndan bu yana karşılaşma imkânı bulamadığım okul arkadaşlarımla kucaklaştım. Çeyrek asır geçmiş aradan... Yeniçağ okumaları gururlandırdı beni. Astsubay ve uzmanların katılımından subaylar da memnun. “Zaten dağda, kıtada, karargâhta, lojmanda hep beraberdik. 30 Ağustos’ta beraber olmamız kadar normal bir şey olamaz” dediler. Orduevine gelen konuklardan DSP lideri Sezer ve eşiyle yerel seçimleri ve gelişmeleri konuştum. DSP’nin seçim çalışmalarını dinledim. CHP lideri Baykal ile selamlaşırken MHP’den bir tek Savunma Eski Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu vardı.
Meslekdaşlarımla birlikte emekli ve görevdeki paşalarla Karadeniz’deki krizi değerlendirdik.
Binlerce davetlinin arasında Başbuğ Paşa ile özel şeyler konuşmak mümkün değildi. Paşa’nın Büyük Taarruz dersinden kimler üzerine düşeni aldı bilmem. Ama tarih bilincini hatırlatması keyiflendirdi beni. Gecenin sonunda “Harbiyeli Gazeteci nasıl gidiyor?” diye Yeniçağ’ı yakından takip ettiğini ima eden İlker Başbuğ Paşa’nın iltifatlarından onur duyduğumu da belirtmeliyim.