Gazetecinin Kaderi
Hakkını verip, meslek ilkelerinden taviz vermez, kalemini kiraya vermez, satmazsan dünyanın en zor, en yıpratıcı mesleği olduğu gibi en onurlu mesleğidir gazetecilik.. Bu yüzden yıllar önce 212 sayılı iş yasası konmuş, erken emeklilik hakkı tanınmış. Bu kazanılmış hakkı bile AKP iktidarı gasp etmeye kalkıştı. O vakit bir nebze olsun hukuk hakimiyeti bulunduğu için gerçekleştiremediler. Zorluğu kadar seven için vazgeçilmez meslektir. İnsanın hayat tarzı haline dönüşür. Aynı zamanda nankördür bu meslek. Bir süre işsiz kalır da yazacak yer bulamazsanız, gözden ırak kalırsanız gönüllerden de uzaklaşırsınız. Çok derin ve keskin izler bırakamadıysanız unutulur gidersiniz. Aynı zamanda onulmaz hastalıktır gazetecilik. Bu mesleğe isteyerek başlayıp, aşk derecesinde bağlı kalırsanız iflah olmaz başka işte çalışamazsınız. Meslek büyüklerimiz "Bir kere bulaştın mı geriye dönüşü yoktur" diye az uyarmadılar bizi. Çay-simit-sigaranın üçü bir arada olduğunda keyfine diyecek yoktu bir zamanlar. Ve gazeteciler normal ölmezler.. Hastalıkları bile istatistikleri alt-üst eder. Çoğunda strese bağlı migren ve mide ağrıları vardır. Şeker ve tansiyon olmazsa olmazları arasına girmiştir. Yaşı 40'ı devirenler bir avuç ilaç içmek zorundadır. Uzun uzadıya hasta yatağında tedavi görmez çoğu. Ani kalp krizi ve kansere eyvallah demek zorunda kalarak sessizce çekip giderler. Hele bir müddet işsiz kaldıysa ağacın kurdu gibi kemirip, yiyip bitirir kendisini. Hiç ummadığı anda gelen haksız-hukuksuz mahkeme kararları kabusudur kalem erbabının. Yazdıkları, konuştukları için gelen cezalar yüzünden evini-barkını, memleketini, ailesini terk etmek zorunda kalanlara da çok rastladık.
Gazetecinin emeklisi olmaz.. Yaşı ilerleyip, eli-ayağı tutmaz hale düşse de yazmak için çabalar. Yazamadığında kurt yalnızlığına düşerek öleceğini hisseder. Bu gün bu sütunda ayrı ayrı isimlerini zikretmek istediğim o kadar çok isim var ki.. Bir dönem baş tacı edilip, şimdi ekmeğe muhtaç durumdaki meslekdaşlarımızın sarsılmaz onurlarını zedelememek adına tarif dahi edemiyorum. Haksızlığa uğrayanlar için ne yazık ki titrinde cemiyet ya da dernek denilen kuruluşların attığı tek adım yok.
***
Geçtiğimiz gün Odatv'de Aydınlık Gazetesi'nin eski yazı işleri müdürü Mehmet Bozkurt ile ilgili haberi okuyunca yüreğim burkuldu. FETÖ'nün mali kaynaklarını organize eden çete olduğu ortaya çıkan TESKON adlı kuruluş hakkında yazdığı haber yüzünden 50 bin TL para cezasına çarptırılmış Bozkurt. O TESKON yöneticilerinin bir kısmı hapiste geri kalanları yurt dışına kaçtı. Ama mahkeme cezayı vermiş bir kere. Mehmet şimdi Niğde'de hapis. Para ödenmez ise günlüğü 20 TL'den yatarak cezayı tamamlayacak. Zaten maddi sebepler yüzünden ayrılmak zorunda kalmıştı gazetesinden. Bir kaç yeni oluşum da kapanınca yerel bir gazetede ekmeğinin peşindeydi. 50 bin TL'yi hiçbir arada görmemiştir. İki gündür bakıyorum da kimseden ses çıkmıyor. Lafa gelince meslek dayanışması. Halkçılık, devrimcilik nutukları, meslek ahlakı falan.. Gazeteciler Cemiyeti'nin ne iş yaptığını bilen yok. Bir çağrı yapılsa üçer-beşer toplanır ve Mehmet özgürlüne kavuşur. Haydi ses verin!
***
Mehmet Bozkurt'u yazarken aynı gün benzeri bir vaka da ben yaşadım. Geçmiş yıllarda açılan bir davadan taksitle ödenebilecek meblağ ceza almışım. Aradan yılar geçmiş. Adresime tebligat yollanmış ancak elime geçmedi. İhtimal ki muhtarlığa bırakılmış. Ödeme emri ne de olsa. Üzerine yılların faizi de binice bizim fatura kabarmış. Ödemezsem içeri girip kös kös yatacağım. Ankara-Sıhhiye Adliyesi'nde elimi kulağıma atıp kara kara düşünürken aklıma kara gün dostları düştü. Bir de yayıncım, can dostum Kırmızı Kedi Yayınevi'nin sahibi Haluk Hepkon.. Hızır gibi yetiştiler. Mesai bitmeden parayı denkleştirip yatırınca kuş gibi havalandım adliye binasından. Son 10 yılda öylesine çok ceza ve tazminat ödedik ki birileri için servet sayılmasa da bizim için bir ev parası gitti. Bu benzeri olaylar her gün yaşanıyor. Maaşları hacizli meslekdaşlarımızın evlerini, arabalarını sattırdıkları da kimsenin umurunda değil. Dedik ya gazetecilik BEDEL ÖDEMEKTİR bir nevi.. Hırsıza hırsız demek, fahişeye mesleğini hatırlatmak suç sayılıyor. FETÖ'yü haber yapan, darbecileri ortaya çıkaranlar para cezası alıp hapis yatıyor. Sahi bu ayıp kimin acaba?
Gazetecilik mesleğinin yüz aklarından Mehmet Türker'i de uğurladık. Hastahane yatağında bile yazmaktan vazgeçmemişti. Ruhu şad olsun.. Geride kalanları da Tanrı korusun..