Gazeteciliğe özgürlük için yürüyün!

Tutuklu gazeteciden “sicil amirliği”ne soyunan meslektaşlarına anlamlı çağrı:
Gazeteciliğe özgürlük için yürüyün!

Aşağıdaki sorular, bana ilk gözaltı, ikinci gözaltı ve tutuklama ile mahkeme sorgusunda yöneltilenlerden bazıları:
- Bilgisayarınızda çıkan, kitaplarınızda da yer alan belgeleri nereden, kimden aldınız?
- Ankara’nın bütün protokollerinde varsınız, bu nasıl oluyor?
- Kıbrıs ve ekümenlikle ilgili yazılar yazdınız mı?
- Cumhurbaşkanıyla görüşmelerinizi, randevularınızı kim ayarlıyordu?
- ‘Genç subaylar tedirgin’manşet haberinizin başlığını niçin bu şekilde attınız?
- Atatürkçü Düşünce Derneği’nden size çok sayıda ileti gönderilmiş. Bu iletilerden başka kime gönderilmiş olabilir?
- Askerlerle niçin bu kadar sık görüşme yaptınız?
- Kuvayı Milliye Derneği’nden ödül almak size yakışıyor mu?
- Kent Otel’de yemekli toplantılara niçin kaltıldınız, bu toplantıları kimler düzenliyordu?
- Görüşmelerinizden bazıları niçin ‘of the record’ idi?
- Haber kaynaklarınız kimlerdir?
Bir bütünlük içinde paylaşmak gerekirse en ağır soru da şuydu:
“Darbe çalışmaları içinde yer aldınız mı?”
“Hayır” deyip şu karşılığı verdim:
“Ben, en kötü Meclis bile kapalı bir Meclis’ten iyidir görüşünü sıklıkla dile getirmiş bir kişiyim. Ciddi bir gazetenin temsilcisi olarak her kesimle görüştüm. Anayasal sınırlar dışına taşacak hiçbir görüşüm ve görüşmem olmamıştır.”

***

Yukarıdaki değerlendirmeyi paylaşmamın nedeni, “kim gazetecidir kim değildir”, “gazeteci kimliğiyle yargılananlardan hangileri mesleğin sınırları dışına çıkmıştır, hangileri çıkmamıştır”, “hangi gazeteciye kefil olunur, hangisine olunmaz” tartışmalarına taraf olmak değil.
Üç yıla yakın süredir adeta çırpınırcasına şu görüşü dile getiriyorum:
“Olay Mustafa Balbay’a sahip çıkıp çıkmamak değil, gazeteciliğe sahip çıkmaktır. Burada gazetecilik sorgulanıyor, gazetecilik yargılanıyor. Eğer bir gazetecinin arşivinden, notlarından, kitaplarından, haberlerinden, köşe yazılarından terör suçu üretmeye başlanırsa bunun sonu gelmez. Bu tabloda bütün gazeteciler tehdit altındadır. Bugün benim yaşadıklarım yarın hiç tahmin edilmeyecek kişilerin başına gelebilir.”

***

Meslektaşlara çağrım şu:
Gelin, “sicil amirliğine” soyunmayın. Gazetecilik bireysel bir meslek, kimsenin tarifi ötekine uymaz. Gazetecilerin mesleğini nasıl yaptığını sorgulamak yerine öncelikle mesleğin özgürlüğünü savunun.
Mustafa Balbay / Cumhuriyet

+++

Her fırsatta, “Acaba şu ileri demokrasi neyin nesidir? Biri çıkıp da anlatsa” diyoruz ya...
Dün öğrendik efendim; ileri demokrasiyi... İleri demokrasi, iktidar partisinden seçilen küçük bir ilçe belediye başkanının, muhalefet partisinden seçilen büyükşehir belediye başkanına, “Kısa kes” diye fırça atabilmesiymiş!
Mustafa Mutlu / Vatan

+++

Yalanın da hurdaya çıkıyor
Hurdaya dönmüş “Yalan Makinası Piri Reis” ile Türk halkını da artık kandıramıyorsunuz. Türk halkı herhalde; “Ülkeyi 9 yıldır yönetiyorsunuz, bugüne kadar aklınız neredeydi? Rumlar, petrol aramaya başlayınca bizim de aklımıza petrol aramak geliyor, bu ne sünepe bir takipçiliktir?” diyordur.
Necati Doğru / Sözcü

+++

SİZDEN GELENLER
PKK ilk kez mi sivil katlediyor

Asker- polis ve vatandaşlarımız milletimize meydan okunur şekilde kalleşçe öldürülüyor. Bu insanların tümü dahi Hrant’ın bir parmağı etmiyor mu? Hollwood sanatçısı pozlarındaki Lale Mansur, Pınar Selek için temiz kağıdına kefil olan Sibel Eraslan, Ahmet Hakan’ın tek geçtiği politikacı S. Süreyya Önder’ler niye pat diye kınayamadılar ? Bir de balık hafıza durumu var. Sanki PKK ya da yan kolları ilk kez memleketi kana bulamış, ilk kez sivilleri katletmiş. Ümit Özdağ’ın kitabında kronolojik olarak yer aldığı üzere G.Doğu’da bebekler dahil binlerce vatandaşı, köy basarak 10’ar 20’şer katleden kimlerdi? Ankara Ulus, İstanbul Güngören- Çetinkaya mağazası- Mavi Çarşı katliamları kimin eseriydi ? Hiç kimse kusura bakmasın Mavi Çarşı katliamı sonrası annesinin cenaze törenindeki küçük Lara’nın görüntüleri varken şahsen ne Filistin, ne Gazze edebiyatı yapabilirim.
N. Öztürk

+++

Gazeteciye
teröristten
beter muamele
Bu nasıl iş.

“Terör hukuk içinde kalınarak çözülecek” diyor.
Teröristlerin her gün güvenlik kuvvetlerini şehit etmesi ve vatandaşlarımızı öldürmesi hangi hukukun içinde yazıyor? Bu canilerin bu katliamları yapıp elini kolunu sallayarak gezmeleri hukukun bir gereği mi oluyor?
İstiklal Caddesi’nde gazetecilerin son yürüyüşüne katıldım. O beş yüz metrelik yolda polis iki defa barikat kurdu ve Taksim Meydanı’na çıkartmadı. Bu insanlarda roket, el bombası, mayın tüfek yoktu. Niçin burada bu kadar önlem alıyorlar da Güney Doğu’da saydığım silahlarla katliam yapan caniler yakalansın diye önlem alınmıyor?
Şerafettin Çiftçioğlu

+++

Millet olmanın, insan olmanın gereklerini gittikçe yerine
getiremiyoruz, gittikçe ateş sadece düştüğü yeri yakıyor, diğer vicdanlarda en ufak bir acı oluşmuyor...
Serdar Yavaş

+++

Eş durumu atama(ma)ları aileleri parçalıyor
Eş durumu özür atamalarını Ağustos ayında sadece iki gün ile kaçırdık ve Kasım’da açılacak atamaları bekleyerek eşimle Şubat’ta kavuşmayı bekliyorduk. Ama ne yazık ki çok sayın bakanın anlamsız bir fedakarlık sevdasına kapılmasının arkasından Şubat’ta değil de Ağustos’ta özür atamaları yapılacak. Ağustos’u iki gün ile kaçıran ve Şubat da ellerinden alınan insanların seslerini duyurmanızı istiyorum. Çoğu anne olan, eşlerinden ve çocuklarından ısrarla ayrı bırakılan bu öğretmenler gerçekten çok vahim durumdalar. Aile huzuru ellerinden alınan bu öğretmenlerin okullarda çocuklara nasıl fayda sunacakları ise tam bir muamma. Bu durum hem aile yapılarımıza hem de Türk eğitim sistemine ciddi yaralar verecek, tamiri imkansız durumların ortaya çıkmasına sebep olacaktır.
S.A.

++

Boş çerçeve
CHP Milletvekili, Milli Eğitim Bakanına “öğrencilerimize nasıl bir mesaj vermek istediniz” diye sormuş...
Ders kitaplarının içine konan broşürlerde, Atatürk yerine “boş çerçeve” ile poz verdiğine göre, bence bundan böyle içi boşaltılmış nesillerin baş tacı olacağı mesajını vermiştir.
Bir Türk çocuğunun hafızasından Atatürk’ü çıkardığınızda ondan geriye hiçbir şey kalmayacağına göre, başka bir ihtimal var mı?
Can Gülersoy

+++

Sızdırmanın ama normalleştirme
Televizyonlarda PKK-MİT görüşmesinin faydalarından(!) bahsediliyor, aynı zihniyetin insanları oraya çıkarılıp konuşturuluyor. Üzüntüyle izliyorum. Programlardan sadece birisinde muhalif olarak Sn. Yeniçeri’yi çıkardılar onu da konuşturmadılar. Başka bir kanalda bu görüşmeye karşı olanlar “akıl tutulması” ile itham edildiler. Seyredebildiğim hemen hemen tüm kanallar bu görüşmenin ne kadar olumlu olduğunu tekrarlayıp duruyor. Başka var mı bilmiyorum ama bulunduğum ülkeden muhalif sayılacak Kanal B, Halk Tv. ve Cem Tv.yi izleyebilme imkanım var. Onlarda da maalesef doğru dürüst bir tepki yok. Bunları siz zaten biliyor ve görüyorsunuz. Yazmaktan muradım halkı bu görüşmeyi sızdıranı aramak gibi boş bir lafa köle etmemek. Kanaatimce sızdıran belli. Siz halkın tasvip etmediği bir işi gizli sürdüremeyeceğinizi anlarsanız ne yaparsınız? Onu yaptılar. Kendileri sızdırdılar ve şimdi de görüşmenin kutsiyetine halkı inandırmakla meşguller. Yarın Ankara’da bir genel merkezde veya müsteşarlığın bahçesinde görüşürlerse hiç şaşırmayın.
İstiklal_19

+++

Patronun oyuncağı
Bir şirket düşünelim. Genel müdür ayrılıyor. Genel müdürün yerine geçecek üç tane yardımcısı var. Biri mali işler müdürü, biri üretim müdürü diğeri pazarlama müdürü.
Bu şirkete bu üç yardımcısından biri değil de bir ustabaşı genel müdür olarak atanırsa ne olur?
Ustabaşı bu işte yetersiz ve vasıfsız olduğu için kendisini o mevkie getiren patronun elinde oyuncak olur.
Hakan Fidan olayı da tam olarak budur.
Coşkun Telciler

+++

Hödük
Cuma akşamı, eşiyle yarım saatliğine İstiklal Caddesi turu yapmış bir kadın olarak İlber Hocamın ellerinden öpüyorum; kişi başına yirmi otuz “hödük” düşüyor İstanbul’da...
Hilal Çantalı

+++

Başbakan, Kılıçdaroğlu için “3-5 koyun gütmemiş” diyor. Kendisi kaç koyun güttü? Nüfusun %50’si olabilir mi acaba?
Önder Manoğlu

+++

Ümüklerini kaptırmışlar
KKTC, henüz bizim ülkemiz hariç tanınmış bir ülke değildir. Başbakan iki ülke arasında kıta sahanlığı anlaşmasıyla kime şov yapıyor? Sen ancak şak şakçılara dedirttirebilirsin “Helal olsun Başbakan’a be” diye. Sonra da erzakları , kömürleri gönderirsin onlara... Onlar da biliyor böyle olmadığını ne yapsınlar ümüklerinden kaptırmışlar bir defa .
Erkan Esenar

+++

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, kendisine ulaşan şikayet dilekçelerinden hareketle, askerlikte kötü muamele iddialarını incelemek üzere alt komisyon kuruyormuş. Olumlu bir gelişme, ancak eksik! İnşallah emekli ve muvazzaf subaylar için de, Silivri ve Hasdal’da yapılan muameleleri inceleyen bir alt komisyonu kurmayı düşünürler!
Engin Balım

+++

İnecek son perde
Gölgeler büyümüşse bir yerde;
K o r k m u y o r u m!...
Bitecektir kabus!..
İnmek üzeredir son perde!..
Tek gece kalmıştır sabaha!...
Öğrendik atalardan, helva,
sabırla koruktan olur;
Gün gelir, perde iner, karanlıklar
son bulur!..
Yeter ki, fırsat verilmesin, ihanete
bir daha!..
Kirlenmesin siyaset, hükümdar ol
masın yalan!..
Öyle kurulsun ki düzen, hatırlan
masın, şimdiki zaman!..
Ver elini, aydınlık erdemlerin
Çıplak çocuğu;
Sürsün kardeşlik-hoşgörü;
Ve; tütsün umut çubuğu
Kalksın kula kulluk, ölçüt
olmasın biat!..
Bitsin yalakalık, yok olsun zillet;
Kurtulsun yerlerde sürünmekten;
Hem onur, hem namus!...
Hem de m i l l e t!..
Mehmet Halil Arık

Yazarın Diğer Yazıları