Gazeteci, tanıtım filan beklemez yazar
Devlet Bahçeli'nin "nerede hükümet" sözünü, Cumhurbaşkanının, "Arap mısın, Kürt müsün?" sorusunu, Çözüm Süreci hayali ile yüzlerce şehit vermemizi, hâlâ tek bir sorumlunun istifa etmemesini, muhalefetin ve yargının hesap soramamasını çok yadırgadım.
Ekranda Devlet Bahçeli'nin Meclis Grup toplantısını izliyordum ki "nerede bu devlet, nerede bu hükümet?" sözlerini duydum.
7 Haziran Genel Seçiminin 1. yılındaki bu sorusuna hemen yanıt vereyim;
- Devlet Bey! 7 Haziran 2015'te Türk seçmeni, avucunun içine verdi koalisyon hükümeti kurma görevini.
- CHP sana Başbakan'lık dahi önerdi ki AK Parti'den kurtulmak için daha ne yapacaktı Kemal Bey?
- Elinin tersi ile hatta hakaret de ederek reddettin.
- Meclis Başkanlığı'nı da AK Parti'ye hediye ettin.
- 1 Kasım'da yeniden tek başına hükümet olma imkanını sen sağladın AK Parti'ye.
- Bugün nerede diye sorduğun işte o hükümettir.
***
İstanbul'un göbeğinde bir kez daha bombalı araçla terör yaşandı.
Sabah televizyonların haber programları sürerken gelen bu acı haber fotoğraf ve videolar ile yansımaya başladı.
O anda yayın yasağı da yok.
Ve FOX TV'nin Çalar Saat programında İsmail Küçükkaya'yı izliyordum. Küçükkaya yayın yasağı olmamasına rağmen sürekli rejiyi uyardı ve "Aman görüntülere dikkat edelim. Olumsuz olanları vermeyelim ya da buzlayalım" dedi.
Hemen diğer kanallara da baktım.
Yayın yasağı yoktu ama sorumlu yayıncılar vardı ekranlarda alkışları hak ettiler.
***
İstanbul Valisi olay yerine gelmiş, ölü ve yaralıların sayılarını veriyor.
Vasip Şahin; sen önce bu terörü neden önleyemedin hesap ver.
İstanbul'un göbeğinde bomba yüklü arabayı istihbarat alamayan Emniyet Müdürü ile birlikte hemen istifa edin.
Bu istifalar sadece millete karşı göreviniz değil, şehitlerimiz için de olmazsa olmaz görevdir.
***
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan patlama sırasında İstanbul'daydı. Yaralıları ziyaret etti hastanede.
Güzeldi ama güzel olmayan, yakışık almayan bir diyalog da vardı bu ziyarette.
Bir yaralı kadını ziyaretinde yanında bulunan kadına, "Arap mısın, Kürt müsün?" diye sordu.
Cumhurbaşkanının bu sorusunu çok yadırgadım.
65 yıllık yaşantımda hiç kimseye tek bir kere, "Türk müsün, Kürt müsün? Alevi misin, Sünni misin? Laz mısın, Çerkes misin?" diye sormadım.
Çünkü ben insana, insan olduğu için değer veririm.
Dili, dini, mezhebi, ırkı, cinsiyeti, milliyeti benim için hiç ama hiç önemli değildir.
***
Ve baktım ki İçişleri Bakanı Efkan Ala da ortalıkta yok. Sonra buldum. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmüş.
Pardon ama bu ülkenin Başbakanı nerede?
Ala'da istifa etmek gibi erdemli bir davranış yok.
Bakın görevde olduğu döneme.
Tabiri caiz ise saymakla bitmez şehitlerimiz.
Çözüm sürecinde açılan hendekleri, cephanelik yapılan evleri, isyan için yapılan çalışmaları bugün şehitler, gaziler vererek önlemeye çalışıyoruz da sorumlularından hesap sormayacak mıyız?
***
Ve yazımı bitiriyordum ki Mardin Midyat'ta İlçe Emniyet Müdürlüğü'ne bombalı araçla saldırı haberi geldi.
7-8 katlı binanın tüm ön duvarları yıkıldı, 2 şehit ve çok sayıda yaralı var.
İnanın ruhum karardı, isyan duygularım zirve yaptı.
Hakan Fidan Oslo'da PKK'nın elebaşlarına; "Biz, sizlerin şehirlerimizi bomba deposu haline getirdiğinizi çok iyi biliyoruz, her şeyden haberimiz var!" demedi mi?
İşte bu yüzden hesap sormalıyız.
Dönemin;
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'den,
Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'dan
İçişleri Bakanı Efkan Ala'dan,
MİT Müsteşarı Hakan Fidan'dan
Çözüm süreci döneminin Emniyet Genel Müdüründen, Valilerinden, Emniyet Müdürlerinden hesap sormalıyız.
Hadi CHP ve MHP sormuyor bu hesabı diyelim ama 47 yıllık gazeteci olarak vicdanım bu hesabı sormam gerektiğini şart koşuyor.
Ben hesap soruyorum ve kaldı ise bağımsız yargının da hesap sormasını istiyorum.
İnanıyorum ki çözüm süreci hayali ile verilen şehitlerin hesabı belki bugün belki yarın sorulacaktır.
Sorulmalıdır.
İnanıyorum ki muhalifler de MHP seçimli Kurultay'ında, tüm ülkücüler adına Bahçeli'den hesap soracaklardır.