Gaflet, vahşet, tükeniş!.
Acımasız bir şahsın, geçen yıl bir papağanın boğazını sıkarken çektiği görüntüler ne kadar da olay yaratmıştı değil mi?..
Peki ya sosyal medyaya yansıyan kedi-köpek katliamına ne demeli?..
Bir yandan da özenti uğruna hayvansever olmaya çalışanlar var ki, yazlıklarda üç ay besledikleri kedi köpekleri okullar açılır açılmaz otoban kenarlarında, ormanlarda ölüme terk ediyorlar...
Bu utanç verici eylem yüzünden İstanbul'un dışındaki boş alanlarda köpek sürülerine rastlanıyor ve bunlar neredeyse açlıktan birbirlerini yemeye çalışıyor...
Tüm bunlar bazı hayvanlara yönelik duyarlılığı arttırırken, insanlar kedi ve köpekler aç kalmasın diye, yollarda-yeşil alanlarda, çevreye rastgele mama saçıyorlar!..
Ancak bu bilinçsiz yapılınca, çevre kirliliği de yaratılıyor...
Özellikle Kadıköy'de; Özgürlük, Fenerbahçe, Kalamış ve Göztepe parkları başta olmak üzere, insanlar artık yürüyüş yollarına, spor alanlarına ve çocuk parklarına saçılmış kedi-köpek pislikleri ve koku yüzünden yürüyemiyorlar...
Evlerden getirilen yiyeceklerin, kemik parçalarının, tavuk kırıntılarının, küflenmiş ekmeklerin rastgele çevreye saçılmasının yol açtığı kirlilik de cabası!..
Kontrolsüz üreyen kedi köpeklerin, başıboş hayvanların yarattığı sorunlara bir de köpeklerini gezdirirken yanlarında poşet bulundurmayanların pervasızlığı eklenince, kimileri "hayvansever" olayım derken hayvanlara yönelik tepkileri arttırıyor...
Asıl soruna gelince... Hayvanlara gerçekten duyarlı-bilinçli yurttaşlardan söz etmiyorum ama Türkiye'de "hayvansever" olmayı ne yazık ki kedi ve köpeklerle sınırlı tutan bir kesim de var...
Onların büyük bölümü doğaya, yaban hayatına gözlerini kapatmış, tükenişten habersiz yaşamaya devam ediyorlar...
Örneğin, geçen hafta Sakarya'da iki yunusun kurşunlanması olayı da beklenen tepkiyi görmedi!!!
Peki; metropollerin dışında, "yaban hayatı"nda acaba neler oluyor?..
Yaban hayatının canileri!..
Canlılara duyarlı olmak, hayvanları gerçekten sevmek güzel ama doğada kedi-köpekten başka canlılar da var...
Üstelik Türkiye gibi, doğasında halen yüzlerce çeşit hayvanın yaşadığı bir ülkede, sadece "avcılık" adı altındaki katliam değil, buna karşı devam eden duyarsızlık da yaban hayatını tüketmeye devam ediyor...
10 Haziran 2019'da, bu köşede yeralan "Devlet eliyle katliama dikkat" başlıklı yazıda, yaban hayatının karşı karşıya olduğu dehşet verici tehlikeyi sıralarken şu saptamalara yer vermiştik; "Türkiye'de, devletin avlanmasına izin verdiği hayvan sayısı yalnızca 39.
Bunlardan yedisi memeli, geri kalan 32'si de kanatlı hayvanlar...
Senede en az 24 yavru yapan tavşanın artık nesli tüketilmiş!..
Zehirle, siyanürle, kürkünü almak için öyle bir kırım yapmışlar ki, Trakya'da ne yazık ki tilki de kalmamış...
Ve barbarca yapılan sözde 'avcılık' yüzünden tilki, kurt gibi hayvanlar kalmayınca, yırtıcılar ve domuz popülasyonunda patlama olmuş!.."
Vahşetin bedeli 200 TL...
Doğaseverlerin ve hayvan hakları ile ilgilenen kurumların hesaplamalarına bakılırsa, Türkiye'de avcılıkla ilgili dehşet verici bir başıboşluk var:
İşte, 2018 yılında, Orman Bakanlığı'nın kayıtlı avcılarından 6 bin 972 kişi "kaçak av"lanırken yakalanmış...
Bunların vurdukları yasaklı yaban hayvan sayısı 7 bin 170 olarak belirlenmiş... Kaçakçılara ortalama kesilen ceza, hayvan başına 933 liraymış... Savcılığa sevk edilen bir tek avcı yokmuş!!! Yani kanunların uygulanması konusu hak getire!..
Peki, yaban hayatını yok eden sözde "av" taarruzunun devlete faydası ne acaba?..
Türkiye'de aktif 219 bin avcı var ve devlete ödedikleri yıllık harç sadece 200 lira!!!
Yani, tüm avcıların yaban hayatını yok etme pahasına, devlete getirileri yalnızca 40 milyon lira civarında...
Buna karşın geçen sene bin 200 hayvan "av turizmi" denilen barbarlık sonucu katledilmiş...
Kaçak avcıların, yok olma tehlikesi altındaki türlerden yaraladıkları hayvan sayısı ise 12 bin 178.
Bunlardan 5 bin 733'ü tedavi altına alınmış, 4 bin 744'ü ise kurtarılamamış!..
Adıyaman cinayeti!..
Evet; doğadaki canlılara yönelik insafsız tehditlerle ilgili son rapor geçen yıl "Dayanışma Hayvan Hakları Federasyonu" tarafından TBMM'ye sunulmasına rağmen, yaban hayatında katliam durmuyor!.. Hem de devlet eliyle!!!
Çünkü devlet, yaban hayatı tüketilsin diye adeta teşvik ediyor, "avcılık" adı altında katliam yapanları azmettiriyor!!!
Ve devletin kasasına giren birkaç yüzbin lira uğruna, soyu tehlike altında olan hayvanları öldürenler vahşetin fotoğraflarını yansıtmaya devam ediyor...
Son vahşet Adıyaman dağlarından medyaya yansıdı...
Ta Amerika'dan kalkıp gelen bir kadın avcı, parayı bastırınca, boynuz uzunluğu 130 santimetre olan 11 yaşındaki bir dağ keçisini katletmiş!!!
Bu vahşet için "Doğa Koruma ve Milli Parklar Müdürlüğü" tarafından yapılan ihaleyi kazanan "avcı", Sincik Devlet Avlağı'nda, "gözetmenler eşliğinde" canına kıydığı keçiyle poz vermiş...
Afrika dışında; dünyada hangi ülke acaba, yaban hayatını yok etmek için dışarıdan tetikçi gelmesine ve bunlardan kazanç elde edilmesine izin veriyor?..
Diyeceksiniz ki; Milli Parkların, doğal koruma alanlarının imara açıldığı bir ülkede, hayvanların yaşadıkları yerler devlet eliyle katledilirken "avcı" kılığındaki caniler meydanı boş bulmazlar mı?..
Son söz gerçek hayvanseverlere;
Yaban hayatına da duyarlı olunuz lütfen... Oralarda da soyları tehlike altında, savunmasız canlılar yaşıyor...