Fransa'nın PKK /Rum Hamiliği
Fransa'nın hiç bitmeyen sömürgeci, işgalci, emperyalist planları son yıllarda sınırlarımızın güneyinde kara ve deniz alanlarında iyice depreşti. Buralardan kastım Suriye ve Doğu Akdeniz.
Fransa bu bölgelere yabancı değil. Yüzyıldan fazla bir geçmişi var. Herkesin ilk aklına gelecek olan ise Sykes-Picot ve Sevr'dir.
Mayıs 1916'da Fransa ile İngiltere arasında imzalanan Sykes-Picot anlaşmasının hükümlerine baktığımızda Fransa'ya, Doğu Akdeniz bölgesi, Adana, Antep, Mardin, Urfa, Diyarbakır, Musul ve Suriye kıyıları, İngiltere'ye Hayfa ve Akka limanları, Bağdat, Basra ve Güney Mezopotamya verilecekti. Fransa ile İngiltere'nin kontrolündeki topraklarda Arap devletleri konfederasyonu veya Fransız ve İngiliz denetiminde tek bir Arap devleti kurulacak, İskenderun serbest liman olacaktı.
Metne bakıldığında bugün Irak, Suriye ve Doğu Akdeniz'de olanların perde arkası daha iyi anlaşılır.
Doğu Akdeniz'i kendi nüfuz alanı gören Fransa kendisine bırakılan Suriye kıyıları, İskenderun ve Adana'nın yanında Türkiye'nin İzmir'e kadar Akdeniz-Ege kıyılarını işgal edilecek nüfuz alanı olarak öngörmüştü.
Ancak o bölgelerin İngilizlerin teşvikiyle İtalyan ve Yunanlar tarafından işgal edilmesi üzerine Fransa aldatıldığını düşünmüştü. 19 Mayıs 1919'da Samsun'da Mustafa Kemal'in başlattığı İstiklal Harbinin de zafere gittiğini gören Fransa Ekim 1921'de Ankara Anlaşmasıyla Anadolu'yu terk ediyordu.
Terk etti ama bölgeye ilgisini ilişkisini kesmedi. Fransa yeniden dönmek ve yarım kalan emperyalist planlarını hayata geçirecek PKK dahil taşeron terör ve suç örgütlerini destekledi, IŞİD gibi terör örgütlerinin yarattığı fırsatları kolladı, Kıbrıs gibi konular üzerinden Doğu Akdeniz'de Türkiye düşmanlığını merkez alan cephenin oluşumunu destekledi ve şimdi de bizzat içinde yer aldı.
Fransa'nın PKK hamiliği PKK'nın ortaya çıkmasıyla birliktedir. Bu hamilik eski Fransa Cumhurbaşkanı Mittarand'ın eşi üzerinde Fransa ile özdeşleşmiştir. Bölgeyi dizayn için sahaya sürülmüş IŞİD'in yarattığı ortamla Suriye kuzeyinde ABD'nin desteğiyle ülkenin üçte birini işgal eden PKK'nın Suriye kolu PYD/YPG'nin hamiliği de Fransa'ya kalmış gözüküyor.
Hayata geçmeyen Trump'ın Suriye'den çekilme kararından sonra Fransa Suriye'de kalıp PYD/YPG'yi korumaya devam edeceğini açıklamıştır. Kime karşı? Tabi ki Türkiye.
Halen de 1200 askeriyle Suriye kuzeyindedir. Fransa ABD'nin taşeronu olarak Suriye kuzeyinde bir özerk PKKistan oluşumunu üstlenmiştir.
Son gelen haberler Fransa'nın Suriye kuzeyinde PYD/YPG terör örgütüyle ile diğer sözde Kürt partileri arasında birlik sağlamak ve onların garantörü olmak üzere girişimler başlattığını gösteriyor. Yüz yıl önce bölgeyi terk eden Fransa fiilen ve resmen Suriye'ye yerleşiyor.
Bu noktada iktidara soralım: Fransa'nın bu hamlesinin, teröristbaşının son mektubundaki Suriye ve SDG vurgusuyla birlikte artık başladığı kesinleşen Suriye'yi de kapsayan yeni açılım süreciyle birlikte düşündüğümüzde olup bitenlerin ABD ve Fransa'nın planlarının önünü açtığını görebiliyor musunuz?
Doğu Akdeniz'i de kendi nüfuz alanı gören Fransa, Rusya'nın Suriye'de Akdeniz kıyılarına üs alıp yerleşip kontrol altına alması üzerine bölgede yeni üs noktası olarak Kıbrıs'ı gözüne kestirmişti. Burada da Türk-Rum, Türk-Yunan ilişkilerindeki kriz noktalarını kendi lehinde kullandı.
Türkiye Doğu Akdeniz'deki kıyıdaş devletlerle ilişkilerini keserken Rum-Yunan ikilisi aynı devletlerle enerji paylaşımı üzerinden üçlü ittifaklar geliştirdi. Bu üçlü ittifaklar şimdilerde ABD ve Fransa'nın da katılımıyla askeri ittifaklara dönüşüyor. ABD'nin Kıbrıs'ta askeri üs yerleri arayışı sürüyor. Fransa çoktan imzayı attı bile.
Önceki gün GKRY-Fransa anlaşmasının maddeleri sızdırıldı. Fransa'nın artık GKRY'de bir deniz üssü var. Savaş uçaklarının da kullanacağı üs de olacak.
Peki bu neyin karşılığında? Rumların tek yanı ilan ettikleri MEB sahasında Rumlar için sondaj yapacak enerji şirketleri muhtemel Türk müdahalesine karşı korumak. Yani Rumlar adına GKRY'nin menfaatlerini korumak!
Fransızları için bütün bunlar Sykes-Picot ve Sevr'in yeni versiyonu bu olsa gerek. Karşımızdakiler açıkça resmen düşmanca hareket yapıyorlar, somut adım atıyorlar. Türkiye ise halen pozisyon almakla, mesaj vermekle meşgul!
Türkiye Kıbrıs batısında sondaj yapmak üzere Fatih gemisini gönderdi. Yunan medyasına göre gemi bölgeye gitti ama demir attı bekliyor, sondaja başlamadı. Peki niye?
Diğer taraftan Türk ve Yunan Savunma Bakanlıkları Ege sorunları kapsamında güven artırıcı önlemeler konusunu görüşüyor bu hafta. İstikşafi görüşmelerin bir parçası olan bu faaliyetler Yunan politikası lehindedir. Bu tür oyalamalar Yunan ihlal ve işgallerini pekiştirmektedir.
Lafla, mesajla işi yürütmeyi, pozisyon almayı bırakalım. Artık eylem ve somut adım zamanı. Sondaja fiilen başlayalım, KKTC'de kara, deniz hava üslerini derhal tesis edelim. Aksi halde Fransa ve İngiltere'den sonra tüm AB Kıbrıs'a yerleşirken Türkiye Ege'den sonra Kıbrıs ve Doğu Akdeniz'de kendine yer bulamayacak.