Fransa ve sarı yelekliler krizi

Fransa'yı Kasım ayı ortalarından bu yana yakıp yıkan Sarı Yelekliler Hareketinin tüm taleplerin yerine getirilmemesi durumunda gösterilerin devam edeceği görülmektedir. Sarı Yelekliler Hareketi; 1968'de Paris'te ideolojik gerekçelerle başlayıp yüzbinlerce kişiyi sokaklara döken, sonra da tüm dünyayı saran öğrenci hareketlerine benzetilse de bu hareketin ekonomik sebeplere dayanmasının yanı sıra Fransa'da farklı arayışların ortaya çıkacağı öngörülmekte.

Avrupa ülkelerinin çoğunda olduğu gibi Fransa'da da ekonomik sıkıntılar devam ederken akaryakıta bir yıl içerisinde yapılan %23 oranında ek vergi bardağı taşıran son damla oldu. Konu özetlendiğinde; Cumhurbaşkanı Macron'un seçim kampanyaları esnasında Fransız halkına ekonomik ve yaşam seviyesinin yükseltilmesi konularında vermiş olduğu sözleri yerine getirmediği gibi zengin kesimin yanında olmasının yanı sıra sadece çevre korunmasına öncelik verdiği ileri sürülmekte. Fransız vatandaşlarının tüm kesimlerinden oluşan "Sarı Yelekliler Hareketi", bir sivil hareket olmakla birlikle hem geleneksel cumhuriyetçi sağcıları, hem de solcuları içinde barındırmakta.

Hükümetin gösterileri sona erdirmek adına akaryakıta yapılan ek vergiyi 6 aylık süre için askıya alması göstericileri tatmin etmediği gibi, Macron için ise daha fazla ödün vermenin devletin sokak hareketleri karşısında yenileceği anlamı taşıdığı ileri sürülmekte.

17 Kasımda başlayan protesto hareketi kapsamında Sarı Yelekliler tarafından geçen hafta 30.000 kişinin katılımıyla düzenlenen anket sonuçlarına istinaden 42 temel talebi içeren bildiri parlamento ve medyaya sunuldu. Bu taleplerin yerine getirilmesi için de ülke genelinde bir referandumun yapılmasını istemekteler.

Şehrin birçok noktasında yeni yıl süslemeleri yapılırken Paris'in ünlü Champs Elysee ve Elysee Sarayı yakınında yakılan arabalar, tahrip edilen alışveriş merkezleri ve yapılan yağmalamalar sonucunda göstericilerle polis arasında yapılan çatışmalar genel bir huzursuzluğa yol açmıştır. Yaşanan bu olaylar sonucu, ülkeye gelen turist sayılarında ciddi düşüşlerin olması ve özellikle hafta sonu satışlarında % 35 oranında azalmanın ortaya çıkması, Fransız ekonomisini de olumsuz etkilemektedir.

Fransız medyasına göre, gösterilerin başladığı günden günümüze kadar yaşanan olaylarda dört kişinin hayatını kaybettiği, 222'si güvenlik görevlisi olmak üzere 1043 kişinin yaralandığı ve 1424 kişinin gözaltına alındığı bildirilmekte. Bugün Fransa'da yaşananların neler getirip neler götüreceği merak konusudur! Avrupa'da Belçika dışında başka ülkelere de sıçraması ihtimal dahilinde midir? Bu soruları cevaplandırmadan önce Avrupalı bazı ekonomistler tarafından 2020 yılında dünyanın köklü bir ekonomik krizle karşı karşıya geleceği ileri sürülmektedir. Her ne kadar Almanya AB ekonomisi için mihenk taşı olsa da üye ülkelerin ekonomik yönden isteklerini karşılamada zorluklar çekilmektedir. Fransa ise Avrupa için her yönden örnek bir ülke durumunda olmasına rağmen göstericilerin taşıdıkları dövizlerde Brexit gibi Frexit sloganları taşımaları bir tesadüf mü? Bazı gözlemcilere göre bu tip dövizlerin taşınması Avrupa Birliği'nin parçalanmasına yol açabilir mi? Bir başka iddiaya göre de, bir zamanlar kuvvetli bir para birimi olan Fransız Frank'ı yerine Euro'ya geçilmesinin Fransa'da bir uçurum etkisi yaratması tartışma konusudur. Bir yıl önce ABD'de yayınlanan Times Gazetesi, Emmanuel Macron'a Avrupa'nın gelecekteki lideri olarak tam sayfada yer verirken aynı sayfanın altında küçük harflerle, "Ancak Fransa'yı yönetebilirse" ibaresinin kullanılması manidardır.

Fransa'nın Avrupa Ordusu Projesi, NATO'yu daha doğrusu ABD'yi oldukça rahatsız etmektedir. Sorularımızın bir yanıtı dış kışkırtma olabilir mi? 1789 Fransız Devrimi ile ortaya çıkan Devlet ve Cumhuriyet kavramlarının ilkeleri aynı zamanda sosyal sözleşme teorisinin ve yurttaş hakları bildirgesinin özünü oluşturmuştur. Acaba hâlihazırda Fransa yeni bir sistem geçişi içerisinde mi? Macron içeride meydana gelen ekonomik, sosyal ve bunun sonucunda ortaya çıkan siyasi çıkmazların ortasında yer alırken aynı zamanda dış güçlerin baskıları karşısında zor anlar yaşamakta ve Fransa'nın ve Macron'un geleceği tartışılmaktadır. Bu tip olaylar komplo değil, tarih sayfalarında sürekli olarak karşımıza çıkmaktadır.

Yazarın Diğer Yazıları