Fiyat istikrar politikaları (1)

Hükümetin açıkladığı üç yıllık orta vadeli program, tamamıyla hükümetin bir temennisidir. Açıklanan enflasyonlar da çıkış yolunun olmadığını gösteriyor.

Aslında fiyat istikrarının bozulması yani enflasyon bir kader değildir. Ama Hazine Bakanı heterodoks politikalar dedikçe ve bir istikrar programı olmayınca Türkiye için kader oldu. Maalesef bu günleri de arayacağız.

Dünyada istikrar politikaları denenmiş ve sonuç alınmıştır. Türkiye, 2001''de Güçlü Ekonomiye Geçiş programı ile enflasyonu yenmişti. Genel olarak geleneksel ortodoks politikalar ve bazı alanlarda bu politikalara karşı olan heterodoks politikaları kendi içlerinde standart kalıplara sığdırmak mümkün değildir. Ben bugünkü ve yarınki yazımda bu politikaları genel hatlarıyla değerlendirmeye çalışacağım.

Geleneksel ortodoks politikalar;

1.Merkez bankaları sıkı para politikası uygular ve ara ara para arzını daraltırsa yerli para dövize karşı reel değer kazanır. Faiz oranları artar. Yüksek faiz, harcamanın maliyetinin de yüksek olması demektir. Toplam talep daralır. Ayrıca ithalat fiyatları düşer. Bu durumda fiyat artışı frenlenir.

Ancak böyle bir durumda Merkez Bankası da faizleri reel faiz düzeyinde tutmalıdır. Aksi halde, eksi reel faiz seviyesi ile piyasaya müdahale ederse, millî paradan kaçış hızlanır ve millî paranın reel değer kazanmasına dayanan sistem sürdürülemez. Piyasada sözleşmeler ve işlemler döviz cinsinden yapılır. Tasarruflar, döviz, altın ve gayrimenkul gibi ölü yatırımlara gider. Enflasyon devam eder ve fakat aynı zamanda durgunluk da olur… Yani stagflasyon yaşanır.

2.Döviz kurlarına dayalı fiyat istikrarı programlarında, döviz kuru nominal çıpa olarak kullanılır.

Nominal çıpa olarak; Sabit kur, sert-katı çıpa (hard peg) - esnek çıpa (soft peg) - tam dolarizasyon - Para Kurulu gibi sistemler uygulanır.

Sabit kur sisteminde; kurlar önceden açıklandığı için belirsizlik ortadan kalkmış olur. Millî para idari kararlarla değer kazanmış olduğundan, ithalat malları ucuzlar. Fiyat artışları frenlenir.

Döviz kuruna dayalı istikrar programı için, reel faizlerin çıpa ülke parasına, eşit olması gerekir. Ayrıca sabit kur için ülkenin döviz rezervlerinin olması gerekir.

Merkez Bankası kur çıpası ile bağımsız para politikasından vazgeçmiş olur.

Sabit kur yoluyla, paranın değerli tutulması, dış rekabet gücünü düşürür. Üretimde ithal girdi oranını artırır.

Sabit kur sistemlerinde kriz riski yüksektir. Kurlar üstünde baskı oluşur. Türkiye''de sabit kur nedeni ile 2000 yılında TÜFE yüzde 39 olmasına rağmen kur artışı yüzde 20 ile sınırlı tutulduğu için, 2001 Şubat krizi olmuştur.

Ortodoks politikalar şimdi dalgalı kur öneriyor ve fakat dalgalı kur şok kriz yaratmaz ve fakat krizin ömrünü uzatır ve kriz kronikleşir.

3.Bütçe politikası da toplam talebin daraltılması esasına dayanır. Bu çerçevede kamu harcamalarının azaltılması, vergilerin artırılması, denk bütçe veya bütçe fazlası verilmesi, sübvansiyonların azaltılması, maaş ve ücret artışlarının hedef enflasyona göre yapılması gerekir.

Özellikle bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde bütçeden popülist harcamaların kaldırılıp, bu fonların kamu altyapı yatırımlarına ayrılması gerekir. Popülist harcamaların çarpan etkisi ve toplam talebi artırıcı etkisi, yatırım harcamalarından daha yüksektir.

Yarın devam edecek.

Yazarın Diğer Yazıları