“Fitne -fesat” operasyonu 1...

“Sayın Öcalan” restoranın alakart mönüsünden seçer gibi isteklerini birer birer sıralıyor.
Etrafında pervane olan garsonları “Efendim bu tercihleriniz çok güzel bir de şunun tadına bakar mısınız?.. Şefimiz sizin için özel hazırladı ve önerdi. Reddederseniz çok kırılır vallahi” diyor!..
Şaka gibi geliyor adama ama gerçek..
Ülke bölünüyor..
Tık yok.
Türk kimliği yok ediliyor..
Tık yok.
Vatandaş geçim sıkıntısından inim inim inliyor..
Tık yok.
Yolsuzluk almış başını gidiyor..
Tık yok.
Türk Silahlı Kuvvetleri, uluslar arası terör örgütleri listesine girmiş. PKK, gırin piis gibi barış örgütü olmuş..
Tık yok.
Suçu vatanı savunmak, fiili de kahpe teröriste kurşun sıkmak olan Mehmetçik kodeslerde çürütülüyor.
Tık yok.
Şerefli Türk Subayının adını “kadın pazarlayıcısına” çıkardılar..
Tık yok.
Ege’de, Akdeniz’de Türk toprakları adalar, Yunan işgaline uğramış..
Tık yok.
Ben de amma abarttım ama değil mi?..
Tabii!.. Daha önemli işler oluyor Türkiye’de..
“Fitne fesat” yuvaları harıl harıl çalışırken bunların lafı mı olur!..
Mesela Muğla’da.. Mesela Çankırı’da..
Sırada Konya var, Edirne var.. Kütahya, Sakarya, Rize, Trabzon...
Suçları büyük;
Devlet Bahçeli’ye kulluk etmediler, MHP tek başına iktidar olsun istediler.. “Bunun için kan değişimi yapalım” dediler, demokratik haklarını kongre salonunda edeplice beyan ettiler. “Onursuzluk” edip; “Kırgınlıklar, küskünlükler bitsin artık, tüm Ülkücüler kucaklaşıp bir araya gelip vatan toprağımızı ayağımızın altından almak isteyenlere dünyayı dar edelim” dediler.
Vaay, sen misin bunları yapan?..
MHP teşkilatlarının kapılarına birer birer kilit vuruluyor.
Kopyala yapıştır metinler yine devreye girdi.
Kapatılanların yerine atama yapılacak. Onlar kongreye gidince de yeni delegeler gelecek. Muhaliflerden kurtulacaklar..
Ne büyük vizyon!..
Asıl olan; ne kadar kahredici bir durum!..
Ülke, onca badire ile boğuşurken, milli direnişin yıkılmaz kalesi olması gereken MHP’nin Genel Başkanının uğraştığı şeylere bakın.
Daha da vahim durumlar var... Ankara’nın Balgat’ı dedikodudan geçilmiyor..
Kaset mağduru eski Genel Başkan Yardımcısı Deniz Bölükbaşı’nın, “kaset komplosu” nun içinde yeni MHP yönetiminden kişiler olabileceğini söylemesi, laf üstüne laflar üretilmesine yol açtı.
Genel Başkan Yardımcısı Şefkat Çetin’in üzerinden inanılması güç hikayeler anlatılıyor. “Bir istihbarat örgütü ile bağlantıları” falan gibi..
Birilerinin artık çıkıp, bu söylentileri tamamen bitirmesi gerekiyor. MİT’in, “Söz konusu şahsın kuruluşumuzla uzaktan yakından bir ilgisi yoktur. Evraklarda yapılan incelemelerde de herhangi bir kayda rastlanmamıştır” açıklamasını illa da beklemek mi lazım?..
MHP Genel Merkezinin yeni yönetimindeki hizipleşmelere, küslüklere, birbirlerine attıkları telefon mesajları ve elektronik posta iletileri iddialarına da hiç
girmeyeceğim.
En somut olanını söyleyeyim;
Harun Öztürk’ün ayrılmasından sonra Ülkü Ocakları Genel Başkanlığını yaklaşık 7 ay vekalet ile yöneten Olcay Kılavuz, 9 Aralık 2012’de asaleten bu göreve atandı. Kılavuz, ben bu satırları yazdığım dakikalara kadar yardımcılarını belirleyebilmiş değildi.
Neden mi?
Benim bildiğim, götürdüğü 5 ayrı listeye Devlet Bahçeli “Olmaz efendim” diyerek onay vermedi.
Herhalde, Devlet Bahçeli yeni bir hata(!) yapıp Ülkü Ocaklarının da kapısına kilit vurmamak için isimler üzerinde kılı kırk yarıyor..

 

İmralı demokrasisi

 

Terör örgütünün sivil uzantısının Viranşehir’de yaptığı gösteriler sırasında emniyet güçleri müdahalede bulundu. BDP Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici’nin silahına yeltenip polise “vururum sizi” tehditlerini hep beraber tivi ekranlarından görüp, işittik. Bu da yetmedi, sıfatı milletvekili şahıs, demokrasi mabedimiz(!) olan TBMM’de, “Silah çekmedim. Çekseydim gözlerinin ortasından vururdum” dedi.
Bunlar hiç garibime gitmedi!.. “İmralı süreci işliyor. Zaten doğru olan sözler de bu sözlerdir” dedim kendi kendime.
Alçaklığın bini bir para oldu canım memleketimde.
Bundan en fazla payı da yalaka-yanaşma medya alıyor.
Binici’nin “muhteşem” sözlerine en ufak bir tepki yoktu..
Şöyle bir düşünün;
Bu hareketi ve ardından gelen sözlerin yüzde 1’ini bir MHP milletvekili veya bir Ülkücü bırakın birebir sarf etmeyi, yanlışlıkla ima etseydi neler olurdu?
“Ülkücü katiller” manşetlerini el ele verip atmakta bir saniye bile tereddüt geçirmezlerdi.
Yeri-göğü yıkarlardı..
Her cinayetin ardında bir Ülkücü izi arayan bu hastalıklı ve bölücü zihniyet, somut görüntü ve söylem aramadan dar ağacını kurup ipi çekerdi.
Barış süreci devam ediyor ya!..
Devletin polisine, askerine silah çekmek, tehdit etmek hatta öldürmek serbest..
Aman açılıma bir şey olmasın..
Siz de oturun oturduğunuz yerde, ağzından aksi laf çıkan “kan isteyen Ülkücü katil” olur. Ona göre haa!..
Garibime giden bir şey var;
Şu İstanbul’da meydana gelen Amerikalı Sarai Sierra cinayetinde nasıl oldu da hala bir “Ülkücü izine” rastlanmadı?
Sahiplerinden talimat gelmedi herhalde!..

Yazarın Diğer Yazıları