Filli Hafız kazandı...
İlkokulun iki sınıfını Erzurum Aşkale'de okudum... Aşkale'de annemin babası Sabri dedem, tapu memuru imiş, orada ölmüş... Sonra babam memuriyet yaptı 1956-1957 yıllarında. İşte o yıllarda dedemi de tanıyan ve seven "Filli Hafız" lakaplı bir adam gider gelirdi evimize, hatim okurdu, marangozluk gibi bazı el becerisi gerektiren işlerimizi yapardı.
Deli dolu bir adamdı Filli Hafız, zaten "filli" lakabı da oradan gelirdi, vara yoğa sinirlenen adamlara "Niye fillendin?" denirdi.
İşte bu Filli Hafız, bir gün soluk soluğa bizim eve geldi, başladı heyecanla yaptıklarını anlatmaya ve yiğitliğinden(!) övünmeye. Okul bahçesinin önünden geçiyormuş, bakmış ki bir bayan öğretmen, çocuklara şu tekerlemeyi söylettiriyor: "Elif, be, te, se/Cim dallı köse/Arap harfleri girdi kümese".
Vayy sen nasıl Kur'an yazısına öyle dersin diye celallenmiş Filli Hafız, öğretmene "Vayy kemügüne ney ettiğimin gızı" deyivermiş... Öğretmen de karşılık vermiş, sonra da "Seni şikâyet edeceğim, görürsün" diye gözdağı vermiş...
Şikâyet etmiş öğretmen, jandarmalar Filli'yi aramaya başladılar. Filli'nin kardeşi Şeref amca ile babam, Kaymakama gitti rica ettiler "Yahu bu meczubun biridir, soruşturun isterseniz, öğretmen hanımdan biz özür dileyelim" dediler de zar-zor bu iş kapatıldı.
E peki ben bu anımı niye anlatıyorum? Şundan: Bu öyküde Filli'nin ve öğretmenin duruşları, söylemleri ve kafa yapıları çok önemlidir.
Filli Hafız'ın harf devriminden ve bu devrimin niye yapıldığından haberi yoktur, o devrimi yapanlar yapmışlardır ama o devrimi anlatma durumunda olanlar bu görevlerini yapmamışlardır, Filli gibileri de küçük görüp azarlamışlardır, kazanmak yerine... Cumhuriyet ve devrim karşıtları, bu durumdan pek güzel yararlanıp Filli gibilerinin kafalarını doldurmuşlardır kendi karanlık düşünceleriyle.
Öğretmen Hanım'sa, harf devrimini neden ve gerekçeleriyle anlatmak yerine (zaten o kadar derin bilgisi de yoktur), tekerlemeyle mücadele yolunu seçmiştir ve elbette zararlı olmuştur yarar yerine.
Eveeet... Ne kadar zaman geçmiş o yıllardan bu yıllara? Yarım asır... Neler oldu bu yarım asırda, hangi sular geçti köprülerin altından?
Filli Hafız'ın zihniyeti kazandı, öğretmen kaybetti...
Cim dallı köse, intikam alıyor artık, okullarda Osmanlıca ve eski yazı okutulması isteniyor, harf devrimi ile bir gecede cahil kaldığımız açıkça dillendiriliyor.
Ol hikâyet budur kardeşim, ders çıkaran çıkarsın...
ANNEMİN DİZLERİ
Ana hasretimi paylaşmak istiyorum sizlerle, dert ortağıdır okur:
Peritonit yaygın karın zarı iltihabı
Annemin dayanılmaz ıstırabı
Bayburt'un tek hekimi
Tanıyı koyup sevk etmek zorunda imiş
Ya Trabzon ya Erzurum... Erzurum demiş.
Bir yaşındaymışım annem peritonit olduğunda
Bir yaşındaymışım ilk ayrılığımda
Annem Erzurum'da
Ben ne durumda
Odalara bakarmışım
Kapıların arkasında ararmışım
Kapıdan girivermiş günün birinde annem
Pek sevinmişim
Kucağına alamayacakmış daha bir süre
Dizlerine ulaşabilmişim
Yüzümü sürmüşüm dizlerine, öpmüşüm öpmüşüm
Altmış küsur yıl geçti aradan
Özlem hattı uzadı Sarıkamış'tan Kocaeli'ye
Annemin dizleri zor tutmakta
Ben de kendimi zor tutmaktayım
Nagehan kızımın mavi gözlerinde onun gözleri
Maviliklerle ve telefon edip sesiyle hasret gidermekteyim.