Filistinli Abbas'ın hatırlattığı Arap ihanetleri...
Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile yaptığı görüşmede, Rum tarafında Kıbrıs konusuyla ilgili Rum tezlerine destek verdiği yönündeki haberlerin asılsız olduğunu söyledi. Cumhurbaşkanı Gül’ün davetlisi olarak geçtiğimiz hafta Ankara’ya çağrılan Abbas, görüşmelerin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında, bir süre önce ziyaret ettiği Rum tarafında Kıbrıs konusuyla ilgili Rum tezlerine destek verdiği yönündeki haberlerin anımsatılması üzerine şunları kaydetti: “Böyle bir şey vaki olmamıştır, bu asılsızdır, uydurmadır. Bizim kendimize ait sorunumuz var, üstelik zor ve çetrefilli bir sorun. Bu nedenle bu tür meselelere görüşmelerimizde değinmeyiz. Ancak yöneticiler olarak sık sık bu tür asılsız iftiralara maruz kalıyoruz. Bizler bu duruma alışığız.”
Filistin halkının kutsal davasına Anavatan Türkiye hükümetlerinin ve Anadolu halkının yıllardır verdiği destek karşısında, Abbas’ın Türkiye’yi üzebilecek bir söylemde bulunabileceği zaten mantıken mümkün değildi. Ne var ki Araplara fazla güvenilemeyeceğinin kanıtları tarih sayfalarımızda oldukça boldur.
Filistin lideri Yaser Arafat da, yaşarken maalesef Filistin davasına karşılıksız destek veren bizleri üzecek eylem ve söylemler içerisinde olmuştu.
Kıbrıs’ta işgalcinin Rumlar olduğunu Filistinli kardeşlerimize tekrar tekrar anlatmalıyız. 1963’ten bu yana Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki ortaklık haklarımız Rumlar tarafından gasp edilmiştir. 1963’ten 1974 Mutlu Barış Harekatına kadar Kıbrıs Türkleri Filistin’deki Müslümanların başına ne geldiyse aynısını yaşamıştır. Kıbrıs’ta öldürülen, göçe zorlanan, insanlık dışı şartlarda yaşamaya zorlanan, ambargolarla inim inim inletilen, dünyadan tecrit edilmeye çalışılan Kıbrıs Türkleridir. Tıpkı İsrail’in zulmüne uğramış Filistinliler gibi. Bugün Kıbrıs Türkleri olarak, Filistinliler gibi, adada varoluş mücadelesi vermekteyiz.
Arap dünyası ne yazık ki Kıbrıs davasında biz Kıbrıs Türklerine gereken ilgiyi göstermemiştir. Arap Birliği bugüne kadar Kıbrıs Türkünün haklı davasına beklenen desteği vermemiştir. Devletimiz KKTC’nin varlığını tanıyabilecek herhangi bir düşünceye sahip olmamıştır. Arap dünyası ile ilişkilerimiz hep sınırlı kalmıştır.Arap devletlerinin Güney Kıbrıs’la ilişkileri hep üst düzeyde olmuş ve Rumlar Araplardan inanılmaz yardımlar görmüştür. Kıbrıs Türkü son dönemde, Genel Sekreterin Türk olmasından sonra, İslam Konferansı Örgütü’nden sınırlı destek görmüştür. İKÖ’de bize destek veren Arap ülkeleri ise parmakla sayılacak kadar azdır.
1860’larda başlayan Arap milliyetçiliğinin, Osmanlı İmparatorluğu’na ve yönetimindeki “Türklere” karşı ciddi bir antipati beslediklerini tarih sayfaları yazmaktadır. 1. Dünya Savaşı’nda Mekke Şerifi Hüseyin’in İngilizler ile anlaşarak Osmanlı’ya isyan ettiği ve ordumuzu arkadan vurduğunu ben unutmadım. İngiliz casusu “Arabistanlı Lawrence” le işbirliklerini uçan kuşlar bile bilmektedir. Yemen’de dökülen Türk kanlarını herhalde sizde unutmamışsınızdır. 2002 yılı başında Suudi Arabistan’daki en önemli Türk eserlerinden biri olan Ecyad kalesinin yıkılmasını, restorasyon bahanesiyle Türk kültürünün izlerinin silinmesini, ’dostluk’olarak nitelemek mümkün müdür?
Sakın Arap düşmanlığı yaptığım sanılmasın; tersine Arap-Türk kardeşliğinin gelişmesi ve emperyalist sömürgecilere karşı işbirliği ve dayanışmadan yana olduğumu belirtmeliyim. Sözüm bir kısım kendini bilmez Arap hainle ilgidir; bunlar da vakit geçirmeden akıllarını başlarına almalı ve kutsal davalarımıza ve hassas olduğumuz meselelerimize saygı göstermeli ve destek olmalıdırlar...