Filistin, Araplar, İslâm ve Atatürk
Eğitimci yazar Mahiye Morgül hatırlattı.
Filistin’de İsrail devleti kurmak isteyen İngiliz Kralı Edvard, buna engel olunmamasını Atatürk’e söylemek için 1937’de İstanbul’a gelir. Sevgilisi Fransız Prensesi Virjini de kaçak yolcu olarak yanındadır. Dolmabahçe’de o akşam protokol yemeği yenirken Edvard, Atatürk’e niyetini açar.
Atatürk’ün cevabı kesindir:
“Ben sağ olduğum sürece buna asla izin vermem.”
Rahmetli Atatürk, Filistin’de bir İsrail devleti kurma hususunda İngiltere ile birlikte hareket ettiklerinden emin olduğu Fransızlara da cevabını Ankara’ya döner dönmez Meclis’te yaptığı şu nutukla verir:
“Arapların Avrupa siyasetine nüfuz edemeyip bu ’sözde istiklâl’kelimesine inandıkları çok şayanı teessüftür. Araplar arasında mevcut olan karışıklığı ve hoşnutsuzluğu kimse bizim kadar bilemez. Biz vakıa birkaç sene Araplardan uzak kaldık. Fakat şimdi kendimize kâfi derecede güvenip ve kudretimizi bildiğimiz için İslâmiyet’in mukaddes yerlerinin Musevilerin ve Hıristiyanların nüfuzunun altına girmesine mani olacağız. Binaenaleyh şunu söylemek istiyoruz ki buraların Avrupa emperyalizminin oyun sahası olmasına müsaade etmeyeceğiz. Biz şimdiye kadar dinsiz ve İslâmiyet’e lakayt olmakla itham edildik. Fakat bu ithamlara rağmen Peygamberin son arzusunu yani, mukaddes toprakların daima İslâm hâkimiyetinde kalmasını temin için hemen bugün kanımızı dökmeye hazırız.
Cedlerimizin, Selâhaddin’in idaresi altında, uğrunda Hıristiyanlarla mücadele ettikleri toprakların yabancı hâkimiyet ve nüfuzunun tahtında bulunmasına müsaade etmeyeceğimizi beyan edecek kadar bugün, Allah’ın inayeti ile kuvvetliyiz. Avrupa bu mukaddes yerlere temellük etmek için yapacağı ilk adımda bütün İslâm âleminin ayaklanıp icraata geçeceğinden şüphemiz yoktur.”
Fazla söze hacet yok.
Atatürk belki de İsrail devletinin kurulmasına engel olacağı bu kararlılığı sebebiyle organize bir şekilde şehit edildi, bilemiyoruz. Yalnız biliyoruz ki, Atatürk sağ olsaydı ve İsrail devleti onun sağlığında kurulmak istenseydi, bugün Gazze ve Filistin konusunda hiç birinden ses çıkmayan 21 Arap devleti O’nun önderliğinde birleşmekte asla tereddüt etmeyecekti. Bunu nereden biliyorsun derseniz deriz ki..
Filistin’i yönetimi altında tutan İngilizler, devlet memuriyetlerinin tamamına yakınını Yahudilere verirler. Bu da Filistinlileri çileden çıkarır. İşte tam böyle bir dönemde, 1929’da bir Arap çocukla bir Yahudi çocuk top oynarken kavgaya tutuşur. Kavga Filistinlilerle Yahudiler arasında çatışmaya dönüşür ve bu çatışmada 600 kişiye yakın can kaybı olur. O yıl yayımlanan Arap gazetelerinde “Mustafa Kemal’in Rum ve İngilizleri Anadolu’dan kovduğu gibi biz de Yahudileri topraklarımızdan işte öyle kovacağız” şeklinde yazılar yayınlanır (Prof. Dr. Vahdettin Engin, Teketek Prg.) O yıllarda Filistinlilerin bağımsızlık kahramanı, Mustafa Kemal’dir, tıpkı Cezayir, Libya ve Mısır bağımsızlıkçılarının olduğu gibi.
Velhasıl Atatürk çok iyi biliyordu emperyalizme karşı Anadolu’nun Balkanlardan, Filistin’den, Mekke-Medine’den korunacağını ve bunun için İslâm realitesinden istifade edilmesi mecburiyetini.
Ama siz, şimdikiler kiiim Atatürk kiiim derseniz yerden göğe haklısınız.
“Bize ne Filistin’den, Gazze’den, Arap’tan, İslâm’dan” derseniz, “Bu işleri Atatürk benim kadar bilmiyor” demiş olursunuz. Belki de haklısınızdır. Analar ne evlatlar doğurur öyle değil mi?