Filenin trolleri

File dediğimiz şey "ağ" biliyorsunuz.

Trol de, (son dönemde sosyal medyada suyu bulandırmakla, tetikçilikle, haysiyet cellatlığıyla görevli olan özellikle de iktidar maşaları için kullandığımız "troll"lerden bağımsız olarak) huni biçimli, geniş ağızlı bir balık ağı.

Bazı balıkçıların, sırf o gün daha kolay ve daha fazla kazanabilmek uğruna kullandıkları troller, avlanmaya uygun balıklarla birlikte canlı cansız ne varsa silip süpürürler denizden. Mercanları, dip bitkilerini…

Geçtikleri yerin bütün ekosistemini tarumar ettikleri yetmezmiş gibi ne yavru bırakırlar arkalarında, ne yumurta.

O "kısa günün kârı" uğruna, sadece denizlerin değil kendilerinin ve dahi insanlığın da geleceğini de sabote ederler aslında.

***

A Millî Kadın Voleybol Takımımızın filede sergilediği mücadeleyle kazandığı başarı, hayranlık ve desteği "kendine yontma" derdine düşen iktidar ve uzantıları da, o trol teknelerinin pervasızlığı içindeler son günlerde.

Ayıp üstüne ayıp ediyorlar. Ve bunu yaparken de, ülkenin, o pırıl pırıl kızlar üzerinden yeşerttiği umudun köküne kibrit suyu döküyorlar.

Milletin, yeniden bir ve beraber olabilmeye dönük zaten güç bela oluşmakta olan inancını baltalıyorlar.

Neye yarıyor?

Dahası, kime yarıyor?

***

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, voleybolcu olan gelinini, torununu da yanına alıyor ailecek millîlerimize destek olmaya maça gidiyor; Belgrad''a. Tribünlerde zaten az olan Türk seyircinin sair ekseriyetini Akşener''le birlikte maça giden bir uçak dolusu İYİ Parti''li oluşturuyor. Ellerinde, dillerinde, kılık kıyafetlerinde siyasi propaganda çağrışımı yapacak hiçbir şey yok; üzerlerinde ay-yıldızlı tişörtler, Türk bayrakları sallıyor, "yerli ve millî marşlarımızı" söylüyorlar.

"Türkiye, sizinle gurur duyuyor" diye bağırıyorlar; "İYİ Parti sizinle gurur duyuyor" demiyorlar.

Ve akıl almaz şekilde yok sayılıyorlar.

***

İzmir Marşı mevzusunda olduğu gibi, muhtemelen bu meselede de karşımıza "Biz de görüntüleri yayıncı kuruluştan alıyoruz, bizimle ne alakası var" türü bir teknik mazeretle çıkacakları için, Akşener''in TRT ekranına görsel olarak layığıyla yansıyıp, yansımadığı konusuna girmiyorum.

Görmedik değil zaten; öyle böyle gördük ekranda Akşener''i.

Hatta Akşener''i bırakın, Hilal Kaplan''ın yönetim kurulu üyesi olduğu TRT''nin ekranında, Kaplan''ın adeta savaş ilan ettiği İsmail Saymaz''ı gördü bu gözler; daha ne olsun!

Amma velakin…

Maç boyunca Belgrad''ın "beyaz şehir" namından tutun da, millî voleybolcumuz Zehra Güneş''in "dünyaya bedel gülüşü"ne, Zehra''nın adının "zöhre"yle ilişkisine kadar, kimi hayli abes de olan konuşmadık konu bırakmayan TRT spor spikeri Kerem Öncel''in, Akşener''in tribünde olduğundan bir kere bile söz etmemiş olmasını kime ihale edelim?

Ne olurdu yani, "İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ve çok sayıda milletvekili de millîlerimize destek olmak üzere burada" deyip geçseydi, eşek arıları mı sokardı dilini?

Yoksa birileri acı biber mi sürerdi!

Kaldı ki, Akşener meselesi değil bu.

AK Parti Genel Başkanı da olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, CHP''li Edirne Büyükşehir Belediyesi''nin düzenlediği Kırkpınar Yağlı Güreşleri''ne katılsa, veya MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, CHP''li Adana Büyükşehir Belediyesi''nin düzenlediği Altın Koza Film Festivali''ne katılsa… Etkinlik de, Halk TV''den yahut KRT''den yayınlanıyor olsa… Kanalın spikerinin, izleyicilerine, bir defa bile bu katılımdan söz etmemesi tuhaf olmaz mıydı?

Ondan da kabul edilemez bir durum Akşener''in TRT''de ambargoya uğraması; zira, ne Avrupa Şampiyonası maçı bir "partili belediye" organizasyonu, ne de "TRT, herhangi bir partiye yakınlığıyla anılan" bir yayın organı olabilir -en azından kağıt üzerinde-!

***

Sonuç?

Öncel''in telaffuzdan imtina ettiği iki kelime yüzünden, günler sürecek bir tartışmanın daha konusu oldu TRT; iktidarın muhalefetten "bu kadar korktuğu, bu kadar çekindiği" algısını pekiştirerek hem de!

Kime yaranmaya çalıştı?

Kime yaradı?

***

Aynı maç…

Aynı aktörler…

Başka bir trol etkisi…

Maça giden gazetecilerden İsmail Küçükkaya duyurdu bunu da; Akşener, maçtan önce moral vermek, maçtan sonra da kutlamak için millî voleybolcularımızın yanına gitmek istemiş. Voleybol Federasyonu, hepimizin takdirini kazanan bunca emeğini, başarısını da gölgelemek pahasına engellemiş.

Maçtan öncesini anlayabilirim de, maçtan sonra niye engel olunur ki millîlerimizin "tebrik edilmesi"ne?

Ne yapacaktı yani Akşener; soyunma odasında korsan miting mi?

Kızların formasına parti rozeti mi takacaktı gizli gizli?

Bir adım sonrasında ne var bu abartılı kuşku ve korku halinin; hangi partiye oy verdiklerini gösteren seçmen pasaportu mu isteyeceksiniz taraftardan; öyle mi izin vereceksiniz tezahüratta bulunmalarına millî takıma?

İyi de hangi hakla?

***

Neyin görünmesi istenmemiş olabilir bu kadar; Türk olmayı bir kompleks, eziklik değil "damarlarındaki asil kanın kudreti" sayan, Atatürk''ten, Cumhuriyet''ten taraf Türk kadınlarının kucaklaşmasının mı?

Birilerinin en kötü kâbusu olmalı!

Tavsiyem; yatmadan önce bir bardak papatya çayı…

Melisa da olur…

Vardır şu meşhur "organik bahçe"de!

Yazarın Diğer Yazıları