Fıkraların Homeros'u Karadayı'yı kaybettik
Vakti gelen, çekip gidiyor. Çok gerilere dalmadan kısa sayılacak sürede Hakk'a yürüyenlere bakmak yeterli. Önce Can Bartu aramızdan ayrıldı. Ardından yıllar önce Mecidiyeköy'de güzel bir ortamda tanıdığım Metin Aşık.
Vefatlara Şeref Has ve Eyüp Karadayı da eklendi. Karadayı ile Tercüman yıllarımda beraber çalıştık. Dikkat ettiniz ise saydıklarımın tamamı Fenerbahçe'ye hizmet vermişler.
Yine de şanslı sayılırım. Can Bartu ve Karadayı ile aynı ortamlarda çalıştık. Şeref Has'ın sahada çalımlarla sekiz rakamı çizen futbolunu seyrettim.
Metin Aşık'ın insanı yanıltan sert bakışlarının altındaki müthiş gırgır yanını keşfetme imkânı buldum.
Eyüp Karadayı
Orhan Ayhan büyüğümün teşhisiyle Azrail bu aralar Fenerbahçe'nin başında dolaşıyor. Hayata veda eden dört ünlünün tamamı da bu camiadan.
Sonuncu kayıp olması bir yana, hayatı boyunca herkese katkıda bulunmayı şiar edinen Karadayı'ya biraz daha fazla yer vermek istiyorum.
Son ve en ağır ameliyatından sonra Karadayı, Bodrum'a yerleşti. Bana yolladığı "yeni fıkralar"ın arkası kesilince endişelendim. Orhan ağabeye sordum. "İyi. Bastonla da olsa yürüyor" karşılığını verdi.
Aradan fazla süre geçmeden vefat haberini aldım. Bu da Ayhan'dan geldi. Biraz da gecikmeli öğrendim. Çünkü hayatımda ender günlerden birindeydim. Telefonumu kapatmak mecburiyetinde kalmıştım. Duyduğum andaki üzüntümü anlatamam.
Herkes bir aradaydı
Bildiğiniz gibi dün de, cenaze töreni yapıldı ve toprağa verildi. Cami avlusunda sadece Sarı-Lacivertler yoktu. Tüm kulüplere gönül vermişler toplanmıştı. Eyüp Karadayı'yı anmanın en güzel yolunun ondan birkaç anı ve fıkra olduğuna inanıyorum.
Onu sevmeyen, aleyhinde konuşan tek kişi tanımadım. Ailesi ve bütün arkadaşlarına baş sağlığı diliyorum. Mekanı cennet olsun.
***
Neler söylemişlerdi
* Halit Kıvanç: Bir ömrü futbola vermiş Karadayı'nın tüm fıkralarındaki şahane pasları harika goller getirirdi.
* Hıncal Uluç: Eyüp'ün yaşamı mizahtır. Onsuz dış seyahat tanımıyorum. 1980 olimpiyatlarında 12 bin yataklı Russia oteli dünya medyasına ayrılmıştı. Bir köşede de biz Türk gazetecileri her gece benim odamda toplanıyorduk. Eyüp'ün önceliğinde hâlâ unutamadığımız sohbetlere dalıyorduk.
* Necmi Tanyolaç: O Ulubatlı Hasan gibiydi. Sevgi ve saygı surlarımızın tepesindeydi.
* Naci Arkan: Yaşamın en güzel kaynağı olan gülme ve tebessüm dopingi sayesinde -bir kahkahanın, bir kilo pirzolaya bedel olduğunu düşünürsek- Eyüp Karadayı bizi pirzolaya boğan adamdır.
* Müjdat Gezen: Ne zaman Eyüp Karadayı ile karşılaşsam sanki görevliymişiz gibi hemen birbirimize fıkralar anlatıyorduk. Bunların genelde müstehcen olması hoşumuza giderdi. Zaten iyi fıkralar belden aşağı olanlardır.
* Ali Sami Alkış: İnsanı etkisi altına alan bir manyetik sahası, bir aurası ve bir sevecenliği vardı. Karadayı fıkraların Homeros'u idi.
Ve fıkralar
İKİ FUTBOLCU: İki arkadaş. İkisi de büyük bir takımda oynayan futbolcu. Biri trafik kazasında ölür. Sağ kalan arkadaşı onu gerçekten çok özler. Nitekim bir akşam rüyasına girer. Karşılıklı hâl hatır sorarlar. Ahretteki arkadaş der ki:
- Seni buradan izliyorum. Beni soracak olursan fena değilim. Hatta sana bir iyi, bir de kötü haberim var.
- Sen iyiden başla.
- Geçtiğimiz Cumartesi Cehennemle yaptığımız maçı 3-0 kazandık. 2. golü de ben attım.
- Çok sevindim, seni tebrik ederim. Peki kötü haberin ne?
- Bu Cumartesi günkü maç için seni de kadroya aldılar, hazır ol!
***
SPİKER: Temel, dünya turuna çıkar ve yolu Grönland'a düşer. Kırk yılda bir, Karadeniz'de hamsi tutmaktan başka fırsat çıktığını düşünerek, buzu kırıp başka balık avlamaya özenir. Tam buzu kıracakken insanın içini titreten güçlü fakat boğuk bir ses duyulur; "Oğlum burada balık yok."
Temel az öteye gidip tekrar buzu kırmayı denerken aynı ses yine gürler; "Burada balık yok dedim sana."
Temel'in korkudan eli ayağı titrer ve seslenir:
- Tanrım, sen misin yoksa?
Ses yeniden duyulur;
-Hayır oğlum! Ben buz pateni pistinin spikeriyim.
GÜNÜN SÖZÜ
Bakarak öğrenilseydi, inekler makinist olurdu. Eyüp Karadayı